âs

 :  آس

(a. i.) : bot. mersin aðacý. Habb-ül-âs : mersin aðacý meyvasý.

âs

 :  آس

(f. i.) : 1) deðirmen, (bkz. : âsiyâ, âsiyâb). 2) kakum denilen bir hayvan.

asâ

 :  عصا

(a. i. c. : a'sâ) : 1) deðnek, sopa. 2) derviþlerin taþýdýklarý sopa.

âsâ-yi Mûsâ

 :   

Hz. Mûsâya Allah tarafýndan mucize olarak verilen ve yýlan hâline giren deðnek.

âsâ

 :  آسا

(f. i.) : 1) esneme. 2) vakar, ciddîlik. 3) süs, bezek.

âsâ (-)

 :  آسا

(f. e.) : gibi. Cennet-âsâ cennet gibi. (bkz. : mânend, veþ).

a'sâ

 :  اعصا

(a. i. asâ'nýn c.) : deðnekler, sopalar.

âsâb

 :  آساب

(a. i. eseb'in c.) : vücudun alt kýsmýnda çýkan kýllar.

asab

 :  عصب

(a. i. c. : a'sâb) : sinir, damar.

a'sâb

 :  اعصاب

(a. i. asab'in c.) : sinirler.

a'sâb-ý gûþ

 :   

kulaðýn sinirleri.

a'sâb-ý kâinat

 :   

kâinatýn sinirleri.

asabât

 :  عصبات

(a. i. asabe'nin c.) : (bkz. : asabe).

asabe

 :  عصبه

(a. i. c. : asabât) : 1) bir tek sinir. 2) baba tarafýndan akraba olanlar. 3) þer'an, miras alamayan akraba. 4) birinin fýrkasý ve avenesi.

asâbi

 :  اصابع

(a. i. usbu'un c.) : parmaklar, (bkz. : esâbi').

asabî

 :  عصبى

(a. s. asab'dan.) : sinirli.

asabiyy-ül-mizâc

 :   

yaradýlýþça sinirli olan. [kimse],

asabiyyet

 :  عصبيت

(a. i.) : 1) sinirlilik. 2) kendi akraba, vatan, din ve milliyetini aþýrý derecede kayýrma gayreti.

asabiyyet-i kavmiyye

 :   

þovenlik, yurtseverlik.

a'sac

 :  اعصج

(a. s.) : alný üstüne saçý dökülmüþ.

âsâd

 :  آساد

(a. i. esed'in c.) : arslanlar.

Âsaf

 :  آصف

(a. h. i.) : 1) Süleyman Peygamberin vezîri. 2) vezir.

âsaf-âne

 :  آصفانه

(a. f. zf.) : vezîre yakýþacak surette.

âsafî

 :  آصفى

(a. s.) : vezîre mensup. Bâb-ý âsafî : Bab-ý âlî. Emr'-i âsafî : sadrâzam buyruðu.

asâfîr

 :  عصافير

(a. i. usfûr'un c.) : serçe kuþlarý, Lisân-ül-asâfir : kuþ dlii.

âsaf-rey

 :  آصف رى

(a. b. s.) : düþüncesi, ' Âsaf ýnki gibi mâkul olan [vezir].

âsaf-tedbîr

 :  آصف تدبير

(a. b. s.) : yolu, tutumu Âsaf'ýnki gibi mâkul olan [vezir].

asâgýr, asâgýre

 :  اصاغر، اصاغره

(a. s. asgar'ýn c.) : þeref ve itibarca küçük olanlar.

asâgýr ve ekâbir

 :   

(a. f. s.) : küçükler ve büyükler, [itibar ve mevkice].

asâhîb

 :  اصاحيب

(a. i. ashâb'ýn c.) : sâhipler.

asâib

 :  عصائب

(a. i. ýsâbe'nin c.) : 1) cemâatler, tayfalar. 2) baþa sarýlan nesneler, kaþbastýlar, sargýlar, (bkz. : asâyib).

asâkir

 :  عساكر

(a. i. asker'in c.) : erler.

asâkir-i bahriye

 :   

deniz askerleri, bahriyeliler.

asâkir-i berriyye

 :   

kara askerleri.

asâkir-i muâvine

 :   

yardýmcý milis askeri.

asâkir-i muntazama

 :   

ordu askeri.

asâkir-i nizâmiyye

 :   

ilk askerlik devresini yapmakta olan asker.

asâkri-i redîfe

 :   

ikinci devre askerliðini yapan askerler.

asâkir-i þâhâne

 :   

askerler [umûmî olarak].

âsâl

 :  آسال

(a. i.) : ahlâk.

âsâl

 :  آسال

(f. i.) : temel, kök.

âsâl

 :  آصال

(a. i. asîl'in c.) : ikindi ile akþam veya yatsý arasýndaki zamanlar. Bi-l-gudüv-v ve-l-âsâl : sabah-akþam.

asale

 :  اصله

(a. i.) : çok zehirli ve korkunç yýlan.

asale’

 :  عساله

(a. i.) : bal peteði.

asâlet

 :  اصالت

(a. i. asl'dan.) : 1) soysop temizliði. 2) kendi nâmýna hareket. 3) ed. yazýda veya sözde bayaðý tâbirlerin bulunmamasý, (bkz. : edeb-i kelâm).

asâleten

 :  اصالةً

(a. zf.) : kendi nâmýna hareket ederek, [vekâleten'in zýddý olmak üzere da kullanýlýr],

âsâm

 :  آثام

(a. i. ism'in c.) : suçlar, günahlar, kabahatler.

a'sâm

 :  اعصام

(a. i. usme'nin c.) : 1) gerdanlýklar. 2) tasmalar.

a'sam

 :  اعصم

(a. s.) : ön ayaklan sekili olan [hayvan].

asamm

 :  اصم

(a. s.) : 1) saðýr, iþitmez. 2) söz iþitmez. 3) sert; güç; tahammül edilmez. 4) i. gr. Arap yazýsýnda ikinci ve üçüncü kökünde uzun harf bulunan bir fiil.

âsân

 :  آسان

(f. s.) : kolay.

âsânî

 :  آسانى

(f. i.) : kolaylýk.

âsâr

 :  آثار

(a. i. eser'in c.) : 1) izler, niþaneler, alâmetler. 2) âbideler. 3) hikâyeler; an'-aneler, * gelenekler.

âsâr-ý atîka veya kadîme

 :   

eski eserler.

âsâr-ý matbûa

 :   

basýlmýþ eserler.

âsâr-ý mergube

 :   

raðbet kazanmýþ eserler.

âsâr-ý sýnâiyye ve zarîfe

 :   

zarif ve sanatlý eserler.

asar

 :  عصر

(a. i.) : 1) toz. (bkz. : gubâr). 2) sýðýnak, (bkz. : melce).

âsâr

 :  آصار

(a. i. ýsr'in c.) : 1) vazifeler, görevler. 2) yükler. 3) cürümler kabahatler.

asâr

 :  عسار

(a. i.) : fakirlik.

a'sâr

 :  اعصار

(a. i. asr'ýn c.) : yüzyýllar.

a'sâr-ý sâlife

 :   

geçmiþ asýrlar, yüzyýllar.

as'ar

 :  اصعر

(a. s.) : pek kibirli, çarpýk yüzlü [adam].

âsâre

 :  آساره

(f. i.) : sayý hesap.

asârîm

 :  اصاريم

(a. i. asrâm'ýn c.) : 1) çadýr kümeleri. 2) ayrý ayrý küçük insan topluluklarý.

âsârûn

 :  آسارون

(f. i.) : kedi otu.

asâtýb

 :  اصاطب

(a. i. ýstabl'ýn c.) : ahýrlar.

âsây

 :  آساى

(f. s.) : gibi. (bkz. : âsâ).

asâyib

 :  عصايب

(a. i. ýsâbe'nin c.) : (bkz. : asâib).

âsâyiþ

 :  آسايش

(f. i.) : rahat, huzur. 2) güvenlik.

âsâyiþ berkemâl

 :   

rahat ve huzûr yerinde.

âsâyiþ-cû

 :  آىسايثجو

(f. b. s.) : âsâyiþ arayan, rahatýný ve huzurunu isteyen.

âsâyiþ-cûyâne

 :  آسايشجويانه

(f. b. zf.) : âsâyiþ ve rahat ariyana yakýþacak surette.

âsâyiþ-perver

 :  آسايش پرور

(f. b. s.) : rahat, huzur ve selâmet taraflýsý.

âsâyis-perver-âne

 :  آسايش پرورانه

(f. b. zf.) : rahat, huzur ve selâmet taraflýsýna yakýþacak surette.

asb

 :  عصب

(a. i.) : 1) sargý, bað. 2) mendil. 3) sarmaþýk.

asbâb

 :  اصباب

(a. i. sabeb'in c.) : çukur yerler.

asbâg

 :  اصباغ

(a. i. sýbg'ýn c.) : boyalar.

asbâh

 :  اصباح

(a. i. subh'un c.) : sabahlar.

âsbân

 :  آسبان

(f. s.) : deðirmenci, deðirmen sahibi, (bkz. : âsiyâ-bân).

âsbânî

 :  آسبانى

(f. i.) : deðirmencilik.

asbâr

 :  اصبار

(a. sýbr'ýn c.) : akbulutlar.

asced

 :  عسجد

(a. i.) : hâlis altýn. (bkz. : deh-dehî)

asdâ'

 :  اصداع

(a. i. sadâ'nýn c.) : sesler, avazlar.

asdâf

 :  اصداف

(a. i. sedefin c.) : sedefler.

asdâg

 :  اصداغ

(a. i. sudg'un c.) : anat. þakaklar.

asdagan

 :  اصدغان

(a. i.) : anat. insanýn kollarýndaki nabýz damarlarý.

asdâk

 :  اصداق

(a. i. sýdk'ýn c.) : samîmî þeyler.

asdika

 :  اصدقاء

("ka" uzun okunur. a. i. sâdýk'ýn c.) : samîmî dostlar. asdika-yi bende-gân : sâdýk kullar.

asel

 :  عسل

(a. i.) : 1) bal. 2) cennetteki dört sudan biri. asel-i musaffâ : süzme bal. Þem-i asel : balmumu.

a'sel

 :  اعصل

(a. s.) : 1) eðri olan katý þey. 2) eðri diþli veya eðri bacaklý [adam].

aselî

 :  عسلى

(a. s.) : 1) bal renginde olan.2) i. Yahudilerin ayýrdedilmek üzere, omuzlarýna taktýklarý sarý kumaþ. 3) i. eskiden kullanýlan, bal renkli bir çeþit kumaþ.

aseliyyet

 :  عسليت

(a. i.) : bal hâli.

asemm

 :  اصم

(a. s.) : çok saðýr, kulaklarý hiç iþitmiyen [kimse].

aser

 :  عسر

(a. i.) : solaklýk.

a'ser

 :  اعسر

(a. s.) : 1) pek zor ve çetin, dayanýlmasý çok güç. 2) solak.

aserât

 :  عثرات

(a. i. asre'nin c.) : 1) ayak kaymalarý. 2) sürçmeler. 3) yanýlmalar.

ases

 :  عسس

(a. i.) : gece devriye gezen, gece bekçisi.

asf

 :  عصف

(a. i.) : 1) zulüm. 2) haksýzlýk. 3) can çekiþme. 4) rüzgârýn kuvvetle esmesi.

asfâd

 :  اصفاد

(a. i. safed'in c.) : suçlularýn ve mahkûmlarýn ellerine ve ayaklarýna takýlan demirden veya kayýþtan yapma kelepçe.

asfâf

 :  اصفاف

(a. i. saff'ýn c.) : saflar, hatlar, (bkz. : sufûf).

asfâr

 :  اصفار

(a. i. sýfr'ýn c.) : 1) sýfýrlar. 2) s. boþ, hükümsüz, deðersiz þeyler, (bkz. : sufûr).

asfer

 :  اصفر

(a. s.) : 1) sarý. Mahbûb-i asfer : altýn. 2) uçuk, soluk benizli. 3) kýzýl. 4) ýslýk çalýcý, ötücü. 5) büsbütün boþ.

asfiyâ

 :  اصفياء

(a. s. safî'nin c.) : 1) samî-î, sâf, içi temiz, tuttuðu yol doðru olan kimseler. 2) a. i. samîmî dostlar, azizler.

asga

 :  اصغا

(a. s.) : 1) çarpýk yüzlü. 2) öðrenmeðe çok hevesli.

asgar

 :  اصغر

(a. s. sagir'den.) : (daha, pek, çok, en) küçük.

asgarân, asgareyn

 :  اصغران ، اصغرين

(a. i.) : kalb ile dil.

asgarî

 :  اصغرى

(a. i.) : en küçüklü, en az olan.

âsgûn

 :  آسگون

(f. i.) : Hazer denizine verilen bir ad.

ashâb

 :  اصحاب

(a. i. sâhib'in c.) : (bkz. : es-hâb).

Ashame

 :  اصحمه

(a. h. i.) : Peygamberimiz devrinde islâmlýðý kabul eyleyen Habeþ Necâsî’sinin adý.

ashar

 :  اصحر

(a. s.) : 1) saçý kýzýl [adam]. 2) kýrmýzý tüylü [adam].

ashâr

 :  اصهار

(a. i. sýhr'ýn c.) : evlenme netîcesinde erkek akrabalar, güveyler, kayýnbiraderler, kayýnpederler.

âsýf, âsýfe

 :  عاصف ، عاصفه

(a. s. c. : avâsýf, âsýfât) : sert, þiddetli [rüzgâr, fýrtýna].

âsýfe

 :  عاصفه

(a. i. c. : âsýfât, avâsýf) : T. þiddetli esen rüzgâr. 2) kadýn adý.

âsým

 :  عاصم

(a. s. ismet'den.) : 1) yasak, yanýna yaklaþýlamayan. 2) günahtan, haramdan çekinen. 3) iffetli.

Asýma, Âsime

 :  عاصما ، عاصمه

(a. h. i.) : Medîne þehrinin bir adý.

âsî

 :  عاثى

(a. s.) : ahlâký bozuk, ahlâksýz, çapkýn.

asî

 :  عسى

(a. s.) : uygun, elveriþli.

asî, asiye

 :  عصى ، عصيه

(a. s.) : çok isyancý.

âsî

 :  عاصى

(a. s. isyân'dan. c. : usât) : 1) karþý gelen. 2) þakî, haydut, (bkz. : bâgý). 3) günahkâr, (bkz. : âsim).

âsî

 :  آسى

(a. i.) : doktor, cerrah

âsî

 :  آسى

(f. s.) : mahzun, kederli.

asîb

 :  عصيب

(a. s.) : pek sýcak, kýzgýn.

âsîb

 :  آسيب

(f. i.) : 1) çarpýþma. 2) belâ, âfet, musîbet, zarar. âsîb-i rüzgâr : zamanýn belâsý.

âsîb-resân

 :  آسيب رسان

(f. b. s.) : belâya düþüren, zarar veren.

asîde

 :  عصيده

(a. i.) : 1) bulamaç. 2) tâza bamye, un, etsuyu ve tereyaðý ile piþirilen bir türlü Arap yemeði.

asîf

 :  عسيف

(a. i. c. : usefâ) : para ile tutulan iþçi, gündelikçi.

asil

 :  اصيل

(a. i.) : 1) öðleden sonranýn son kýsmý, akþam. 2) ölüm.

asil

 :  اصيل

(a. s. asl'dan.) : 1) saðlam. 2) iyice kökleþmiþ. 3) kendi adýna hareket eden. 4) edepli, terbiyeli [adam].

asîl-âne

 :  اصيلانه

(a. f. zf.) : asîl olanlara yakýþacak surette.

asîle

 :  اصيله

(a. i. c. : asâil) : 1) öðleden sonranýn son kýsmý; akþam. 2) bir þeyin bütünü. 3) ölüm.

asîl-zâde

 :  اصيلزاده

(a. f. b. s. c. : asîl-zâde-gân) : adam evlâdý, temiz ve görgülü bir aileye mensûbolan.

asîl-zâde-gân

 :  اصيلزادگان

(a. f. b. s.) : asîlzadeler.

âsîm

 :  آثم

(a. s. ism'den.) : günahlý, kabahatli.

Abd-i âsim

 :   

günahkâr, kabahatli kul.

âsîme

 :  آسيمه

(f. s.) : 1) akýlsýz, beyinsiz, þaþkýn, sersem, (bkz. : âsîven).

âsîme-gî

 :  آسيمگى

(f. i.) : 1) akýlsýzlýk, beyinsizlik. 2) þaþakalmýþ olma.

âsîme-sâr, âsîme-ser

 :  آسيمه سار ، آسينه سر

(f. b. s.) : kafasý karýþýk.

âsin

 :  آسن

(a. s.) : pis kokulu.

âsir

 :  آثر

(a. s.) : bir efsâneyi nakleden.

âsir, âsire

 :  عاثر ،عاثره

(a. s.) : ayaðý kayan.

âsir, âsire

 :  عاصر ، عاصره

(a. s.) : þýrasýný veya yaðýný almak için sýkan, [üzüm ve benzerleri gibi þeyleri].

asîr

 :  اصير

(a. s.) : 1) bitiþik, komþu. 2) karma karýþýk, dolaþýk.

asir

 :  عصير

(a. i.) : þýrasý veya yaðý alýnmak için sýkýlmýþ þey, usare.

asîr

 :  عسير

(a. s. usret'den.) : 1) zor, güç, zahmetli. Emr-i asîr : zor iþ. 2) titiz tabiatlý [adam].

âsire

 :  آصره

(a. i. c. : âsirât) : hayvanýn ayaðýnýn arasýna takýlan köstek.

asîre

 :  عصيره

(a. i.) : cibre, posa. (bkz. : secîr).

âsitân

 :  آستان

(f. i.) : eþik. (bkz. : atebe). âsitân-ý memâlik-sitân : (ülkeler fethedenin eþiði). Mec. Sultan sarayý, Ýstanbul.

âsitân

 :  آستان

(f. i.) : 1) müneccimlerin hesaplarýna göre insan hayâtýnýn uðursuz dakîkalarý. (bkz. : astan).

âsitâne

 :  آستانه

(f. i.) : (bkz. : âstâne).

âsîven

 :  آسيون

(f. s.) : fikri daðýnýk, þaþkýn, sersem.(bkz. : âsîme).

âsiyâ, âsiyâb

 :  آسيا ، آسياب

(f. b. i.) : su deðirmeni, (bkz. : âs).

âsiyâ-bân

 :  آسيابان

(f. b. i.) : deðirmen sahibi, deðirmenci.

âsiyâ-ger

 :  آسياگر

(f. b. s.) : deðirmen yapan.

âsiyân

 :  عاصيان

(a. s. âsî'nin c.) : (bkz. : âsî). âsiyân-ý rûz-i cezâ  : kýyamet gününün âsîleri.

âsiyâ-seng

 :  آسياسنگك

(f. b. i.) : deðirmen taþý.

âsiyâ-zene

 :  آسيازنه

(f. b. i.) : deðirmen taþý diþengisi.

âsiye

 :  آسيه

(a. i.) : 1) sütün, direk, kolon. 2) s. kederli, üzüntülü [kadýn].

Âsiye

 :  آسيه

(a. h. i.) : dînî inanýþlara göre Hz. Musa'yý Nil'den çýkararak büyütüp yetiþtiren Firavn'ýn zevcesinin adý.

aska'

 :  اصقاع

(a. i. suk'un c.) : 1) bölgeler. 2) çeþme duvarlarýnýn bölmeleri.

aska'

 :  اصقع

(a. i.) : ksnarya [kuþ].

askar

 :  اصقر

(a. i.) : üzüm þýrasý.

asker

 :  اسكر

(f. s.) : devredici, seyyar, (bkz. : asker).

asker

 :  عسكر

(a. i. c. : asâkir) : er. (bkz. : cünd, leþker).

asker-gâh

 :  عسكرگاه

(a. f. b. i.) : asker kampý.

askerî

 :  عسكرى

(a. s.) : askere mahsus; askere, askerliðe mensup.

asl

 :  اصل

(a. i.) : 1) asýl, kök, dip, kütük, temel, esas, kaide, kural; hakikat; soy, nesep; bir þeyin belli baþlý kýsmý; baþlangýç; baþ; yer; sýhhat. 2) s. hakîkî, esaslý, hâlis, safî. 3) zf. esasen, zâten, baþlýca, en ziyâde, alelhusus; hakîkaten.

asl-ý meyyit

 :   

huk. ölen kimsenin babasý, babasýnýn babasý ve ilâh...

asl ü esâs, asl ü fasl

 :   

gerçek, doðru.

asl ü nesl

 :   

soysop.

asla'

 :  اصلع

(a. s.) : dazlak, baþýnýn ön tarafýndaki saçlarý dökülmüþ olan [adam].

aslâ

 :  اصلا

(a. zf.) : hiçbir vakit.

aslâb

 :  اصلاب

(a. i. sulb'un c.) : beller, sulpler, (bkz. : aslub).

aslâd

 :  اصلاد

(a. s. sald'ýn c.) : 1) sert, katý ve düz. 2) [çakmak taþý hakkýnda] ateþsiz. 3) cimri, hasis, pinti.

aslah

 :  اصلح

(a. s. sâlih'den.) : (bkz. : eslah).

aslâh-Allah

 :  اصلح الله

(a. n. cü.) : (bkz. : eslah-Allah).

asled

 :  اصلد

(a. s.) : 1) katý, sert. 2) tamahkâr, pinti.

aslem

 :  اصلم

(a. s.) : kesik kulaklý.

aslen

 :  اصلاً

(a. zf.) : aslýnda, esâsýnda; temelden, kökten, soyca.

aslî

 :  اصلى

(a. s.) : asla mensup, husûsî, seçkin, (bkz. : esâsî, mümtaz).

asliyye

 :  اصليه

(a. s.) : aslî. Me'mûriyyet-i asliyye : asýl memurluk.

asliyyet

 :  اصليت

(a. i.) : hususîlik, özellik, seçkinlik, (bkz. : mümtâziyyet).

aslub

 :  اصلب

(a. i. sulb'ün c.) : (bkz. : aslâb).

asma'

 :  اصمع

(a. s.) : 1) uyanýk ve gözü açýk [adam]. 2) keskin [kýlýç].

asmah

 :  اصمح

(a. s.) : çok secâatli, pek kahraman [kimse].

asmaî

 :  اصمعى

(a. h. i.) : Araplarýn meþhur þâiri.

âsmân

 :  آسمان

(f. i.) : gök, semâ. (bkz. : âsümân).

âsmân-ý berîn

 :   

(bkz. : arþ-i a'lâ).

âsmân ü rîsmân

 :   

ciddî söz ile ona karþý söylenilen saçma sapan sözden kinayedir.

âsmân-dere

 :  آسمان دره

(f. b. i.) : saman yolu, saman uðrusu, süreyyâ. (bkz. : kehkeþân).

âsmâne

 :  آسمانه

(f. i.) : tavan, kubbe, dam.

âsmân-gûn, âsmân-gûnî

 :  آسمانگون آسمان گونى

(f. b. s.) : gök mavisi.

âsmânî

 :  آسمانى

(f. s. c. : âsmâniyân) : 1) göðe, Güneþe, Aya mensup. 2) açýk mavi. (bkz. : âsümanî).

âsmânî âhen

 :  آسمانى آهن

(f. b. i.) : yýldýrým.

âsmâniyân

 :  آسمانيان

(f. i. âsmânî'nin c.) : melekler.

âsmân-senc

 :  آسمان سنج

(f. b. s.) : saat.

âsmâr

 :  آسمار

(f. i.) : bot. mersin aðacý.

âsmende

 :  آسمنده

(f. s.) : 1) hile ile aldatan, inandýran. 2) alýk, þaþkýn.

asmýha

 :  اصمخه

(a. i. sýmâh'ýn c.) : kulak delikleri.

âsmûg

 :  آسموغ

(f. i.) : eski Îranlýlarca, düþmanlýk ve bozgunluk yapmaya çalýþtýðý farzolunan büyük bir þeytanýn adý.

asnâm

 :  اصنام

(a. i. sanem'in c.) : 1) putlar. 2) s. sevgililer.

asr

 :  عصر

(a. i. o: a’sâr ve asûr) : 1) yüzyýl. 2) Ýkindi vakti.

asr-ý evvel, -sânî

 :   

ikindi namazý vakitleri.

asr-ý hâzýr

 :   

þimdiki çað.

asr-ý saâdet

 :   

Hz. Muhammed (Aleyhisselam)'in zamaný, [mec. kutlu ve mutlu geçen zaman].

asrâf

 :  اصراف

(a. i. sarfýn c.) : 1) deðiþiklikler, tahavvüller. 2) masraflar.

asrâm

 :  اصرام

(a. i. sýrm'ýn c.) : 1) çadýr kümeleri. 2) insan kümeleri, (bkz. : asârim).

asrân

 :  عصران

(a. i.) : T. iki yüzyýl. 2) gündüzün ilk zamaný. 3) gece ve gündüz.

asre

 :  عثره

(a. i. c. : aserât) : 1) ayak kayma. 2) sürçme, yanýlma, (bkz. : zelâk).

asrem

 :  اصرم

(a. s.) : 1) kulaðý sakat, hasta. 2) ailesini geçindirmek için sýkýntý çeken [kimse].

asremân

 :  اصرمان

(a. i.) : gece, gündüz.

asrî

 :  عصرى

(a. s.) : zamana uygun, fr. moderne.

âsrîs

 :  آسريس

(f. i.) : meydan, at koþturulan meydan, hipodrom.

assâb

 :  عصاب

(a. i.) : iplikçi.

assâl

 :  عسال

(a. i.) : kovandan bal çýkaran, bal satan, balcý.

assâle

 :  عساله

(a. i.) : 1) arý kovaný. 2) bal peteði. 3) bal arýsý.

âstân

 :  آستان

(f. i.) : 1) eþik, papuçluk. (bkz. : âsitan, atebe, ahceste). 2) dergâh, tekye.

âstân-ý fena

 :   

fâni dünyâ ölümlü dünyâ.

âstan-i refi'-mekân

 :   

(yeri yüksek olan eþik) : sultan sarayý.

âstâne

 :  آستانه

(f. i.) : 1) eþik. 2) paytaht. 3) büyük tekke. 4) Allah'a yakýn kimselerin kabri. 5) merkez Osmanlý devletinin merkezi olmasý dolayýsiyle tahsîsen "istanbul" mâ'nâsýna da gelir, (bkz. : âsitâne).

âstâne-i saâdet

 :   

(mutluluk eþiði.) : 1) Sultan sarayý; 2) istanbul.

âstâne-i saâdet-âþyâne

 :   

(mutluluk yuvasý olan eþik) : 1) Sultan sarayý; 2) Ýstanbul.

astâr

 :  اسطار

(a. i. satr'ýn c.) : yazý satýrlarý, yazý sýralarý, (bkz. : sütûr).

âster

 :  آستر

(f. i.) : astar.

âstîn

 :  آستين

(f. i.) : esvap kolu, yen.

âstîn-berçîde, âstin-berzede

 :  آستين برچيده ، آستين برزده

(f. b. s.) : hazýrlanmýþ, hazýrlanan, [adam].

âstîne

 :  آستينه

(f. i.) : yumurta, (bkz. : âsîne).

âstîn-efþân, âstîn-feþân

 :  آستين افشان، آستين فشان

(f. b. s.) : yen silken, mec. vazgeçen.

âstîn-mâlîde

 :  آستين ماليده

(f. b. s.) : hazýrlanmýþ, hazýrlanan [adam], (bkz. : âstîn-ber-çîde).

asûb

 :  عسوب

(a. i.) : arý beyi. 2) bey, baþbuð, (bkz. : ya' sûb).

âsûde

 :  آسوده

(f. s.) : rahat, gailesiz, dinç [olan].

âsûde-dil

 :  آسوده دل

(f. b. s.) : gönlü rahat, baþý dinç.

âsûde-dilî

 :  آسوده دلى

(f. b. i.) : gönül rahatlýðý.

âsûdegî

 :  آسودگى

(f. i.) : rahat, huzur, âsâyiþ. (bkz. : emn).

âsûde-hâl

 :  آسوده حال

(f. a. s.) : hâli rahat olan.

âsûde-hâtýr

 :  آسوده خاطر

(f. a. b. s.) : (bkz. : âsûde-dil).

Asûf

 :  عصوف

(a. s.) : 1) çok þiddetli [rüzgâr]. 2) hýzlý yürüyen.

asûf

 :  عسوف

(a. s. asf'dan.) : çok zulüm ve gadreden.

asûm

 :  عسوم

(a. s.) : maiþeti için çok çalýþan [adam].

asûm

 :  عصوم

(a. s.) : obur, açgözlü.

âsûr

 :  عاثور

(a. i. c. : avâsîr) : tuzak.

âsüd

 :  آسد

(a. i. esed'in c.) : 1) arslan-lar. (bkz. : esed, gazenfer, þir). 2) yiðitler.

âsüfte, âsügde

 :  آسفته ، آسغده

(f. s.) : 1) hazýr, hazýrlanmýþ. 2) islenmiþ [ateþle].

âsümân

 :  آسمان

(f. i.) : (bkz. : asman).

âsümânî

 :  آسمانى

(f. s.) : 1) göðe, semâya mensup. 2) açýk mavi. (bkz. : âsmânî).

asveb

 :  اصوب

(a. s. sâib'den.) : (daha, pek, çok, en) doðru. asveb-i akvâl : sözlerin en doðrusu.

asvef

 :  اصوف

(a. s.) : çok yapaðýlý.

asvine

 :  اصونه

(a. i. sunvân'ýn c.) : elbise saklamaya yarayan dolablar, gardroplar.

asy

 :  عصى

(a. i.) : ayaklanma.

âsyâ

 :  آسيا

(f. i.) : (bkz. : âsiyâ).

âsyâb

 :  آسياب

(f. i.) : (bkz. : âsiyâ, âsiyâb).

âsyâbân

 :  آسيابان

(f. i.) : (bkz. : âsiyâban).

asyâf

 :  اصياف

(a. i. sayf'ýn c.) : yaz mevsimleri.