âgâh, âgeh

 :  آگاه ، آگه

(f. s. c. : âgâhân) : 1) bilgili, haberli, uyanık. 2) [birincisi] erkek adı.

âgâh - ân

 :  آگاهان

(f. s. âgâh'ın c.) : âlimler, bilgililer, * bilginler.

âgahî, âgehî

 :  آگاهى ، آگاهى

(f. i.) : agâhtık, haberli ve uyanık olma.

âgal

 :  آغال

("ga" uzun okunur, f. i.) : 1) darıltma, kışkırtma. 2) ağıl. 3) arı kovanı. 4) çiğnemeden yutma.

âgaliş

 :  آغالش

("ga" uzun okunur, f. i.) : kışkırtma, saldırmağa kışkırtma.

âgande

 :  آغنده

(f. s.) : 1) yastık, minder, sucuk gibi zorla doldurulmuş şey. (bkz. : âgen, âgene). 2) bir nevi zehirli böcek.

âganî

 :  آغانى

("ga" uzun okunur, ugniyye' nin c.) : (bkz. : eganî).

agarr

 :  آغر

(a. s. gurre'den.) : 1) kendini çok beğenmiş. 2) beyaz. 3) alnında beyaz beneği, akıtması olan [at]. 4) asîl, alicenap. 5) çok sıcak [gün].

agarr - ül - eyyâm

 :   

en sıcak gün.

âgaşte

 :  آغشته

(f. s.) : 1) bulaşmış. 2) i. başlangıç.

agavât

 :  آغاوات

(Türkçe ağa'nın Arap. c.) : ağalar.

agayan

 :  آغايان

(Türkçe ağa'nın Fars. c.) : ağalar.

âgaz

 :  آغاز

("ga" uzun okunur, f. i.) : başlama.

âgaze

 :  آغازه

("ga" uzun okunur, f. i.) : müzik başlangıcı, çalgıcıların ve okuyucuların ahenk başlangıcı.

âgaz - gâh

 :  آغازگاه

("ga" uzun okunur, f. b. i.) : başlama yeri veya zamanı; menşe'.

agbâ

 :  اغبا

(a. s.) : 1) daha veya en koyu. 2) daha veya en küt.

agber

 :  اغبر

(a. s.) : çok tozlu. 

agbes

 :  اغبس

(a. s.) : kül rengi.

agbiyâ

 :  اغبیا

(a. s. gabî'nin c.) : ahmaklar, kalın kafalılar.

agdiye

 :  اغدیه

(a. i. gadâ' ve gıdâ'nın c.) : yenip içilecek şeyler, (bkz. : agziye).

âgen

 :  آگن

(f. i.) : (bkz. : âgande 1) 

âgene

 :  آگنه

(f. s.) : dolmuş, doldurulmuş.

âgende

 :  آگنده

(f. s.) : doldurulmuş, dolu, tıkalı, (bkz. : âgîn).

âgende - gûş

 :  آگنده گوش

(f. b. s.) : kulağı dolu, söz dinlemez, hayırsız, sefil.

âgeste, âgeşte

 :  آگسته، آگشه

(f. s.) : 1) ıslanmış, ıslak. 2) bulaşmış, yoğurulmuş.

agfer

 :  اغفر

(a. s.) : affeden, mağfiret gösteren.

agfer - ül - gafirîn

 :   

affedenlerden en çok affeden, Allah. ağmaz

agırrâ

 :  اغرا

(a. s. garîr'in c.) : tecrübesizler, safdiller; acemiler.

âgıye

 :  آغیه

(a. i.) : içine su biriken çukur, ["agıyye" şeklinde de kullanılabilir].

âgîl

 :  آغیل

(f. i.) : (bkz. : âgul).

âgin

 :  آگین

(f. s.) : dolu, doldurulmuş, (bkz. : âgende).

âgiste

 :  آگسته

(f. s.) : sıkı sıkı bağlanmış, düğümlenmiş.

âgîş

 :  آگیش

(f. s.) : 1) ilişik, sarkık, yapışık. 2) uzatılmış.

aglâk

 :  اغلاق

(a. i. galak'ın c.) : 1) kilitler. 2) kapalı, anlaşılmaz şeyler.

aglâl

 :  اغلال

(a. i. galel'in c.) : ağaçlar arasından akan sular.

aglâl

 :  اغلال

(a. i. gull'ün c.) : 1) boyuna geçirilen zincirler. 2) prangalar. 3) kelepçeler.

aglât

 :  اغلاط

(a. i. galat'ın c.) : hatâlar, yanlışlar, (bkz. : galatât).

agleb

 :  اغلب

(a. s. galib'den.) : (daha, pek, çok) kuvvetli, en çok galip.

agleb - i ihtimâl

 :   

büyük bir ihtimâl.

aglef

 :  اغلف

(a. s.) : 1) sandıkta kapalı. 2) sünnetsiz. 3) mec. katılaşmış, duygusuz [kalb].

aglez

 :  اغلظ

(a. s. galiz'den.) : (daha, pek, çok) kaba ve galîz.

aglime

 :  اغلمه 

(a. i. gulâm'ın c.) : oğlanlar.

agmâd

 :  اغماد

(a. i. gımd'ın c.) : kılıç ve bıçak kını.

agmâd - ı süyûf

 :   

kılıçların kınları.m

agmâr

 :  اغمار

(a. s. gamr'ın c.) : 1) büyük, ulu kişiler. 2) seller. 3) (gumr'ın c.) : câhil, bilgisiz vs bön kimseler.

ağmaz

 :  اغماض

(a. i. gamz'ın c.) : göz yummalar, göz kırpmalar.

agnâ

 :  اغنى

(a. s. ganî'den.) : (daha, pek, çok) ganî, en zengin.

ağnâm

 :  اغنام

(a. i. ganem'in c.) : koyunlar. Ağniyâ

ağniyâ

 :  اغنيا

(a. s. ganî'nin c.) : zenginler.

agniye

 :  اغنيه

(a. i. gınâ'ın c.) : şarkılar, türküler.

agrâ

 :  اغراء

(a. s.) : çok sevimli, çok yakışıklı.

agrâr

 :  اغرار

(a. s. gırr'ın c.) : tecrübesizler, aptallar.

agrâs

 :  اغراس

(a. i. gars'ın c.) : dikilmiş ağaçlar, fidanlar.

agrâz

 :  اغراض

(a. i. garez'in c.) : maksatlar, niyetler.

agrâz - ı hükümet

 :   

hükümetin niyetleri, maksatları.

agrâz - ı nefsâniyye

 :   

nefse âit maksatlar.

agrâz - ı şahsiyye - i keyfiyye

 :   

keyfe bağlı şahsî maksatlar.

agreb

 :  اغرب

(a. s. garîb'den.) : en garîb, pek tuhaf.

agribe

 :  اغرربه

(a. i. gurâb'ın c.) : kargalar.

agsân

 :  اغصان

(a. i. gusn'un c.) : dallar, budaklar.

agsem

 :  اغثم

(a. i.) : beyazı siyahından çok olan saç, kıl.

agser

 :  اغثر

(a. i.) : 1) boz ve esmer renkli, çok tüylü aba, kilim. 2) kurbağa yosunu. 3) karabatak kuşu. 4) s. aşağılık [adam].

agşâ

 :  اغشا

(a. s.) : 1) pek baygın [adam]. 2) vücûdu kara, yüzü beyaz [hayvan].

agşiye

 :  اغشيه

(a. i. gışâ'nın c.) : perdeler, örtüler, zarlar, deriler.

agtaş

 :  اغطش

(a. s.) : 1) karanlık. 2) zayıf gözlü.

agtiye

 :  اغطيه

(a. i. gıtâ'nın c.) : perdeler, örtüler.

âgul

 :  آغول

("gu" uzun okunur. f. i.) : göz ucuyla bakma [hiddetlenerek], (bkz. : âgıl).

âgûn

 :  آگون

(f. s.) : 1) baş aşağı; ters. 2) uğursuz.

âgunde

 :  آغنده

(f. s.) : atılmış, hallaç elinden çıkmış pamuk yığını veya yumağı.

âgûr

 :  آكَور

(f. i.) : 1) tuğla. 2) kerpiç. 3) kiremit.

âguş

 :  آغوش

("gu" uzun okunur, f. i.) : kucak. âguş - i leyl - i târîk : karanlık gecenin kucağı. âguş - i terbiye : terbiye kucağı.

âguşte

 :  آغشته

(f. s.) : bulaştırılmış, kirletilmiş, (bkz. : âğaşte).

âgüs

 :  آگس

(f. i.) : taşçıların kullandığı demir kalem.

agvâ

 :  اغوا

(a. s.) : delâlete en çok sapan. (bkz. : adali).

agvâl

 :  اغوال

(a. i. gul'ün c.) : güller, korkunç hayaletler; hortlaklar.

agvâr

 :  اغوار

(a. i. gar'ın c.) : mağaralar.

agvâs

 :  اغواث

(a. i. gavs'in c.) : yardım istemek için bağırmalar, yardımlar ["yardımcı" mâ - nâsiyle "evliya - u - llah" hakkında kullanılır], (bkz. : aktâb).

agvât

 :  اغواط

(a. i. gait'in c.) : 1) çukurlar. 2) aptesâneler. 3) pislikler.

ağyar

 :  اغيار

(a. i. gayr'ın c.) : gayrılar, başkalar, yabancılar.

agyâz

 :  اغياض

(a. i. gayze'nin c.) : ağaçlıklar, meşelikler.

agyed

 :  اغيد

(a. s.) : 1) esner vücutlu. 2) uykucu, tenbel.

agyer

 :  اغير

(a. s. gayret'den.) : (daha, pek, çok) gayretli [adam].

agzâ’

 :  اغزاء

(a. i. gazâ'nın c.) : düşmanla savaşmalar.

agzeb

 :  اغضب

(a. s.) : pek gazaplı, öfkeli [adam].

agzef

 :  اغضف

(a. s.) : uzun ve sarkık kulaklı [hayvan],

agzel

 :  اغزل

(a. s.) : 1) pek âşıkane.

agzel - i eş'âr

 :   

şiirlerin en âşıkanesi. 2) i. en şiddetli sıtma.

agziya

 :  اغذيه

(a. i. gızâ'nın c.) : yenip içilecek şeyler. (bkz. : agdiye).