âd

 :  عاد

(a. h. i.) : çok eskiden Yemen taraflarında bulunan ve Hud Peygamber tarafından îmâna getirilemediği için Allah tarafından yok edildiğine inanılan bir kavmin adı.

âd

 :  عاد

(a. i. c.) : âdetler.

a'dâ

 :  اعدى

(a. s.) : en zâlim, pek gaddar.

a'dâ

 :  اعداء

(a. i. adû' ve adüvv'ün c.) : düşmanlar, yağılar.

a'dâ - yı dîn

 :   

din düşmanları.

âdâb

 :  آداب

(a. i. edeb'in c.) : 1) terbiyeler, utanmalar. 2) usuller, yollar, kaideler.

âdâb - ı asr

 :   

zamanın usulleri.

âdâb - ı muâşeret

 :   

içtimaî yaşayış bilgisi usulleri.

âdâb - ı mutâvaat

 :   

itâat usulleri.

âdâb - ı umûmiyye

 :   

umûmî ahlâk kaideleri.

âdâb ve erkân

 :   

yol iz, yöntem, sıra saygı.

a'dâd

 :  اعداد

(a. i. aded'in c.) : sayılar. 

a'dâd

 :  اعضاد

(a. i. adad ve adud'un c.) : 1) sâidler, bâzular, kollar. 2) havuz kenarındaki büyük ve düz taşlar, duvarlar.

a'dad

 :  اعضاد

(a. s.) : kolu ince, kısa kollu [adam].

adâhî

 :  اضاحى

(a. i. udhiyye'nin c.) : kurbanlar.

adâhik

 :  اضاحك

(a. s. udhûke' nin c.) : gülünecek şeyler, lâtifeler,şakalar.

âdâk

 :  آداك

(f. i.) : ada. (bkz. : cezîre).

adakk

 :  ادق

(a. s.) : (daha, en veyâ çok) dakik, ince.

a'dâl

 :  اعدال

(a. i. ıdl'ın c.) : 1) denkler. 2) eşitler, müsâviler.

adalât

 :  عضلات

(a. i. adale'nin c.) : kaslar.

adale

 :  عضله

(a. i. c. : adalât) : vücutta hareketleri yapan sinirli etler, *kas.

adâlet

 :  عدالت

(a. i.) : 1) hakka riâyetkârlık, hak tanırlık, haklılık, doğruluk, (bkz. : adl, dâd). 2) kadın adı.

adâlet - emri

 :   

tar. ahâliye zulüm ve taaddî edilmemesi hakkında sadrâzam tarafından vâlîlere yazılan emir.

adâlet - kâr

 :  عدالتكار

(a. f. b. s.) : âdil, adâletli, (bkz. : adâlet - penâh).

adâlet - kârâne

 :  عد التكارانه

(a. f. zf.) : adâletlicesine.

adâlet - kârî

 :  عدالتكارى

(a. f. i.) : âdillik.

adâlet - penâh

 :  عدالتپناه

(a. f. b. s.) : adâletli, (bkz. : adâlet - kâr).

adalî

 :  عضلی

(a. s.) : adaleli, sinirli ete mensup, * kaslarla ilgili.

adall

 :  اضل

(a. s. dalâl'den) : 1) doğru yoldan pek uzak olan, çok sapıtmış bulunan, çok fena yol tutmuş olan. 2) pek çok hatâda bulunan.

adâmet

 :  عدامت

(a. i.) : ahmaklık, akılsızlık.

adarr

 :  اضر

(a. s.) : en zararlı, (bkz. : azarr)

a'dâs

 :  اعداس

(a. i. ades'in c.) : mercimekler.

âdât

 :  عادات

(a. i. âdet'in c.) : âdetler, görenekler, usuller, tabîatlar, alışkanlıklar.

âdât - ı medeniyyet

 :   

medeniyet âdetleri, usulleri.

adâvet

 :  عداوت

(a. i.) : düşmanlık, yağılık, (bkz. : buğz).

add

 :  عد

(a. i.) : 1) sayma, sayılma. 2) îtibâr etme, edilme. 

add etmek

 :   

1) saymak; 2) îtibâr etmek.

âde

 :  عاده

(a. i.) : âdet kelimesinin Arap kaidesine göre yapılan mürekkep kelimelerdeki şekli : fevk-al-âde; alel-âde... gibi.

addâr

 :  عدار

(a. i.) : denizci, gemici tâifesi.

aded

 :  عدد

(a. i. c. : a'dâd) : sayı.

aded - i rüûs

 :   

fer. şahısların adedi. [bir kimse vefat edip yalnız üç kızı kalsa mes'elenin mahreci aded - i rüûsuna göre "üç" olur].

adeden

 :  عدداً

(a. zf.) : sayı bakımından, sayıca.

adedî, adediyye

 :  عددى ، عدديه

(a. s.) : adede mensup, adetle ilgili.

adediyyât

 :  عدديات

(a. i. adedî'nin c.) : 1) adetle ilgili şeyler. 2) fık. sayılan şeyler.

adediyyât - ı mütefâvite

 :   

huk. fertleri arasında pahaca fark bulunan ve sayılabilen şeyler, [karpuz ve koyun gibi].

adediyyât - ı mütekaribe

 :   

huk. fertleri arasında pahaca fark olmıyan ve sayılabilen şeyler, [yumurta ve ceviz gibi].

a'del

 :  اعدل

(a. s. âdil'den) : (daha, pek, en) adâletli, çok doğru.

a'del - ül - âdilîn

 :   

(âdillerin en adaletlisi.) : Allah.

Âdem

 :  آدم

(a. h. i.) : 1) dünyâdan ilk yaratılan adam. 2) ilk peygamber, (bkz. : ebü - l - beşer). 3) (f. c. : âdemân) : adam.

adem

 :  عدم

(a. i.) : yokluk, bulunmama.

adem - i basîret

 :   

basiretsizlik, görüşsüzlük.

adem - i dikkat

 :   

dikkatsizlik.

adem - i emniyet

 :   

güvensizlik.

adem - i ihtimâl

 :   

olamamazlık. 

adem - i iktidar

 :   

1) güçsüzlük, gücü yetmezlik; 2) intiazsızlıktan doğan bir hastalık, fr. impuissance

adem - i imkân

 :   

imkânsızlık, olamazlık.

adem - i imtizaç

 :   

birleşmezlik, geçimsizlik, geçinemezlik,bağdaşmazlık.

adem - i inkıtâ

 :   

kesilmezlik.

adem - i istikrâr

 :   

bir halde durmazlık.

adem - i iştihâ

 :   

iştahsızlık.

adem - i itâat

 :   

itaatsizlik.

adem - i ihtilâf

 :   

anlaşmazlık, uyuşmazlık.

adem - i i'timâd

 :   

güvensizlik.

adem - i kifâyet

 :   

yetmezlik.

adem - i merkeziyyet

 :   

bir merkezden değil her teşekkülün kendi kendini idare etmesi.

adem - i mes'ûliyyet

 :   

mes’ûliyetsizlik, * sorumsuzluk.

adem - i mevcûdiyyet

 :   

yokluk.

adem - i muâbakat

 :   

uymazlık, uyuşmazlık.

adem - i muvâfakat

 :   

râzı olmayış.

adem - i muvaffakiyet

 :   

muvaffakiyetsizlik, başarısızlık.

adem - i müsâade

 :   

müsâadesizlik, izinsizlik; darlık.

adem - i nezâfet

 :   

pislik, kirlilik.

adem - i riâyet

 :   

riayetsizlik, saygısızlık.

adem - i tecâvüz

 :   

saldırmazlık.

adem - i müsâvât

 :   

eşitsizlik.

adem - i sebât

 :   

sebat etmeyiş, çabuk bıkıp usanma, direnmezlik.

adem - âbâd

 :  عدم اَباد

(a. f. b. i.) : yokluk diyârı, ölüm.

âdemân

 :  اَدمان

(a. i. âdem'in c.) : âdemler, adamlar. 

âdem - hâr

 :  اَدم خوار

(a. f. b. s.) : insan yiyici.

âdemî

 :  آدمى

(a. f. s. c. : âdemiyân) : âdem oğlu.

ademî, ademiyye

 :  عدمى ، عدميه

(a. s.) : ademle, yoklukla ilgisi olan, ölüm hakkında.

âdemiyân

 :  آدميان

(a. f. i. âdemî'nin c.) : âdem oğullan, insanlar, adamlar.

âdemiyâne

 :  آدميانه

(a. f. zf.) : adamca, erkekçe, cesurca.

âdemiyyet

 :  آدميت

(a. i.) : 1) adamlık, insanlık. 2) adamlık, nâmuslu adama yakışır hal.

âdem - pîrâ

 :  آدم پیرا

(a. f. b. s.) : olgun, bilgili adam.

âder

 :  آدر

(a. s.) : kasığı çıkık [adam].

âder

 :  آدر

(f. i.) : ateş. (bkz. : âzer).

ades

 :  عدس

(a. i. c. : a'dâs) : mercimek [hubûbattan].

adese

 :  عدسه

(a. i. c. : adesât) : 1) mercimek. 2) mercek. 3) dürbün, gözlük vesâire yapmaya yarayan mercimek biçimindeki cam.

adesî

 :  عدسى

(a. s.) : ades'e, mercimeğe benzeyen nesne.

âdet

 :  عادت

(a. i. c. : âdât) : görenek, usul, tabîat, alışkanlık.

âdet - i ağnâm

 :   

koyun ve keçiden alınan resim. 

âdet - i gulâmiyye

 :   

işlerin görülmesi için kullanılan adamların masrafları karşılığı olarak alınan resim.

âdet - ullâh

 :   

Allah’ın kanunu.

âdetâ

 :  عادتا

(a. zf.) : bayağı, basbayağı, enikonu.

âdeten

 :  عادةً

(a. zf.) : âdet olarak, görenek sûretiyle.

adevân, adv

 :  عدوان ، عدو

(a. i.) : hızla koşma.

adgâs

 :  اضغاث

(a. i. dags'ın c.) : rüyâ teşevvüşâtı, karışıklıkları ["adgâs ü ahlâm : karışık rüyâlar tarzında kullanılır"].

adhâ

 :  اضحا

(a. i. c.) : kurbanlar, Îd - i adhâ : Kurban Bayramı.

adham

 :  اضحم

(a. s.) : iri yapılı [adam].

âdî

 :  عادى

(a. s.) : 1) bayağı, aşağı, değersiz. 2) âdet olan.

adîd, adîde

 :  عديد ، عديده

(a. s.) : çok, bir çok. emsâl - i adîde : birçok benzerler.

adîd

 :  عضيض

(a. i.) : 1) bir ısırımlık şey, lokma, (bkz. : adûd). 2) ısırma. 3) arkadaş. 4) hasım

âdil, âdile

 :  عادل ، عادله

(a. s. adl'den.) : 1) doğruluk gösteren. 2) doğru, (bkz. : dâd-güster). Şâhid - i âdil : adâletli, doğru şâhit, tanık. Âdil şâhî : g.s. güzel sanatlarda kullanılan bir kağıt cinsi, [tezhip, hat, minyatür v. b. için]. Hükûmet - i âdile : her işinde adalet, doğruluk bulunan hükümet. 3) i. [birincisi] erkek, [ikincisi] kadın adı.

adîl

 :  عديل

(a. s. adl'den.) : eşit, eş, müsâvi.

âdil - âne

 :  عادلانه

(a. f. zf.) : adâletliye yakışır bir şekilde, doğrulukla.

âdilî

 :  عادلى

(a. f. i.) : adalet, doğruluk.

adîm

 :  عديم

(a. s. adem'den.) : yok olan.

adim - ül - imkân

 :   

imkânsız, olamaz.

adîm ü heder

 :   

[eylemek] : yok etmek, ziyân etmek.

âdîş

 :  آديش

(f. i.) : 

âdiyât

 :  عاديات

(a. i. âdiye'nin c.) : her zaman olagelen, alışılmış şeyler.

âdiyât - ı umûr

 :   

günlük, ufak tefek, değersiz işler.

âdiyen

 :  عادياً

(a. zf.) : 1) bayağı, basbayağı. 2) her zamanki gibi.

âdiyye

 :  عاديه

(a. s.) : îtiyat edilmiş, alışılmış. Eyyâm - ı âdiye (alışılmış günler) : tatil veya bayram günlerinin dışında kalan günler. Mahâ - kim - i âdiyye : ceza mahkemelerinin dışında kalan mahkemeler.

âdiyyet

 :  عاديت

(a. i.) : âdîlik, aşağılık, bayağılık.

adl

 :  عدل

(a. i.) : doğruluk, (bkz. : adalet, dâd). 

adlâ'

 :  اضلاع

(a. i. dıl'nin c.) : 1) kaburgalar. 2) mat. geometrik şekillerin kenarları. Zü - l - erbaati - l - adlâ' : dörtgen. Zü - l - kesîri - l - adlâ' : poligon, * çokgen. Müselles-i-mütesâvi-l-adlâ : * eş kenar üçgen. 3). [Arapçada] sayı kökleri.

adlî

 :  عدلى

(a. s.) : 1) adalete mensup, adaletle ilgili. Hâtâ - yi adlî : adalet yanlışı, yanlış hüküm. 2) II. Mahmud'un lâkabı.

Adlî

 :  عدلى

(a. i.) : II. Sultan Bayezid'in şiirdeki mahlası. 

adliyye

 :  عدليه

(a. i.) : mahkeme, yargılama işleri ile uğraşan dâire.

adl - penâh

 :  عدلپناه

(a. f. b. i.) : adaletin barındığı yer, adalete sığınan kimse.

adn

 :  عدن

(a. i.) : 1) ikametgâh. 2) cennet, (bkz. : firdevs).

adrâs

 :  اضراس

(a. i. dırı'ın c.) : dişler, bilhassa arka dişler.

âdrahş

 :  ادرخش

(f. i.) : 1) şimşek. 2) yıldırım. 3) gök gürültüsü, (bkz. : azrahş).

adû

 :  عدو

(a. i. c. : a'dâ') : düşman, yağ, (bkz. : adüvv).

adud

 :  عضد

(a. i. c. : a'dâd) : 1) kol, pazı. 2) s. yardımcı, arka. 

adud - ud - devlet

 :   

devlet adamlarından bâzılarının lâkabı. 

adûd

 :  عضوض

(a. i.) : 1) ısırımlık, bir lokma, (bkz. : adîd). 2) s. acıklı, ıztırap verici [hal]. 3) s. zâlim.

adudî, adudiyye

 :  عضديه ، عضدى

(a. s.) : kol, pazı kemiği ile ilgili.

adüvv

 :  عدو

(a. i. c. : edâdî) : düşman, yağı 

adüvv - i cân

 :   

can düşmanı, (bkz. : adû).

âdyende

 :  آدينده

(f. i.) : eleğimsağma [alâim - i semâ], gök kuşağı, (bkz. : âfendâk, kavs - i kuzey)