AÇIKLAMALAR

1 - Lûgatin madde başı kelimeleri, 8 punto siyah, îzahları 8 punto beyaz ve Arap harfleri 12 punto ile dizilmiştir.

2 - Madde başı olan kelimelerin imlâsı, Arap harfleriyle yazılan imlâ esâsına göre alınmıştır : mahbûb, imtidâd, imtizâc.. gibi.

3 - Lûgat'teki Arap harfleri, yalnız madde başı olan kelimelerin karşısında yer almıştır.

4 - Söyleniş îtibariyle bir olup, mânâca ayrı olan kelimeler, 1., 2., 3.,.. numaralarla ayırdedilmiştir : 1. emsal (a. misl'in c); 2. emsal (a. mesel' in c.).. gibi.

5 - Lûgat, Osmanlıca ve öğretici olduğu için İmlâ Kılavuzu kurallarına bağlı kalınmamıştır. Madde başı olan kelimelerde bütün uzun vokaller, üzerlerine" ^ "konularak işâret edildiği gibi, îzahlarda da bugün uzun olarak telâffuz edilen vokaller aynı şekilde belirtilmiştir; yalnız bir karışıklığa meydan vermemek üzere "k" ve "g" seslerinden sonra gelen uzun "a" ve "u" yu göstermek için bu işâret kullanılmamış, madde başının yanına : ["k" uzun okunur, "ga" uzun okunur] cümleleri ilâve edilmiştir.

6 - Bir maddenin îzahları arasındaki küçük farklar (;) ile ayrılmıştır: akıllı; uyanık.. gibi.

7 - Söyleniş îtibariyle bir olup ta, biri arapça, diğeri farsça olan kelimeler ayrı madde hâlinde alt alta yazılmıştır: ân (f. i.) : güzellik cazibesi; ân (a. i.) pek az bir zaman., gibi.

8 - Lûgatte Arap harfleri bulunduğu için madde başı kelimelerinin transkripsiyonu gerekli görülmemiştir.

9 - İki türlü okunabilen kelimelerin en yaygın şekli alınmakla berâber, arandığı zaman lûgatte bulunamıyanları kalın veyâ ince şekilleriyle de aramak gerekmektedir: terakki - tarakkî; mübâdele - mübâdele; mürabbâ - murabbâ; ünvân - unvân; behhâs - bahhâs.. gibi.

10 - Arapçada bulunmayıp da osmanlıcanın bir tasarrufu olarak arapçanın kurallarına göre yapılmış kelimelere yer verilmiş ve bu kelimeler Osmanlıca demek olan (o) harfi ile işâret edilmiştir : tayyâre (o. i.), mefkure (o. i.); ensice (o. i.)., gibi.

11 - Lûgatte, müfettiş; muharrir; kâtib; vekâlet., gibi kelimeler alındığı için başmüfettiş; başkâtib; başvekâlet.. gibi "baş-" ile başlıyan birleşik kelimelere yer verilmemiştir.

12 - Bî-, bîlâ-, lâ-, nâ-, gayr-, adem-i.. gibi kelimeyi menfileştiren öneklerin hem ayrı ayrı mânâları, hem de bir kelimeye eklendiği zamanKi mühim ve yaygın olan şekilleri alınmıştır.

13 - -laşmak; -leşmek; -etmek; -olmak: -landırmak; -letmek; -latmak; -lenmek; -lanmak; -lık; -lik; -Iuk; -lük; -lı; -li -lu; -lü; -sız; -siz; -cı;

14 - -ci.. gibi son takılı arapça ve farsça kelimeler alınmamıştır. Arapça veya farsça bir kelimeye takılan -hâne; -zâde kelimeleriyle yapılan birleşik kelimeler alınmış : hemşîre-zâde; birâder-zâde; devlet-hâne, mey-hâne.. gibi. Türkçe kelimeye takılanlar alınmamıştır: döküm-hâne; dikimhane; dayı-zâde.. gibi.

15 - -dâr; -kâr; -keş; -gâh gibi son eklerin hem manâları, hem de takıldığı arapça veyâ farsça kelime ile birlikteki îzahları alınmıştır: haber-dâr; dil-dâr; garaz-kâr; füsun-kâr; esrar-keş; dem-keş; karar-gâh; hâb-gâh.. gibi. Türkçe kelimelere takılanlar alınmamıştır : emek-dâr, bayrak-dâr.. gibi.

16 - birleşik kelime unsurları, birbirlerinden küçük çizgi (-) işâretleri ile ayrılmışlardır : cihân-nümâ; hayır-hâh; vatan-perver.. gibi.

17 - Farsça sıfat veyâ izâfet terkiplerinde (isim veyâ sıfat tamlamalarında) iki kelime birbirinden -i işâreti ile ayrılmıştır. Türkçenin ses uyumu kurallarına göre bu -i harfi, -i, -u, -ü şekillerinde söylenirse de bu sesler lûgatte ve harfleriyle gösterilmiştir : arz-ı (u) hâl; kamûs-ı (u) Türkî; hüsn-i (ü) tabîat., gibi. Ancak, bu sıfat veyâ izâfet terkiplerinde (tamlamalarda) ilk kelimesinin sonu bir a, u, ile biterse, terkibin arasındaki harfi yerini -yi ye verir: süferâ-yi ecnebiyye; uzamâ-yi devlet., gibi. Yine "-yi" hecesi ses uyumu kurallarına göre konuşma dilinde : -yu, -yü şeklinde söyleniyorsa da lûgat' te "-yi" şeklinde gösterilmiştir. Bâzû-yi (yu) merdân.. gibi.

18 - Bağlantı edâtı olan ve ler, iki kelimeyi birbirine bağladığı için çizgisiz olarak u, ü şeklinde alınmıştır : ulum u fünûn; kadr ü kıymet.. gibi. Ancak, baştaki kelime bir vokalle nihâyet bulursa ortadaki bağlantı edâtı olan "ü", şekline girer: kazâ vü kader; safâ vü cefâ.. gibi.

19 - Madde başı kelimelerinin altına alfabe sırasiyle dizilmiş ve terkip (tamlama) hâlinde alınmış olan örnekler minüskülle, îzahların arasında yer alan örnekler, yine alfabe sırasına göre, majüskülle dizilmiştir.

20 - (*) işâreti XX. yüzyılın neologisme'i (yeni kelimeleri) ni gösterir.

21 - zarb = darb; zucret = duçret; fâzıl = fâdıl.. gibi iki türlü okunabilen kelimeler her iki şeklîle de aranmalıdır.

22 - Büyük harfle başlıyan has (* özel) isimlerden sonra gelen ilk harf veyâ heceden önce bir "apostrof" konulmuştur : Ahmed'e, Ankara'ya, Hindistan'da., gibi.

23 - dünyâ, güneş, cennet., gibi kelimeler, özel ad olarak değil de, bir sıfat, zarf ve bir deyim gibi kullanıldıkları zaman küçük harfle alınmışlardır. Meselâ : dünyâda olmaz (=kat'iyen, asla olmaz); Bursa bir cennettir (= .... yeşilliği, bağ, bahçesi bol olan bir yerdir) cümlelerinde olduğu gibi.

24 - bâzı güç anlaşılabilecek terimlerin, her hangi bir karışıklığı ve iltibâsı önlemek üzere, fransızca, lâtince gibi karşılıkları da alınmıştır.