BAŞLARKEN
Biliyorsunuz, arkamızda 600 senelik mâzîsi olan bir Osmanlı Edebiyatı, önümüzde de bu edebiyatı öğrenmek arzusunu duyan, hattâ bâzı hallerde mecbûriyet içinde bulunan bir gençlik var. Millî Eğitim Bakanlığımızın müfredat programlarına göre bu gençliğin; daha liseden başlıyarak, Divân, Tanzimat, Servet-i Fünûn, Fecr-i Âtî edebiyâtını, diğer taraftan İlâhiyat Fakültesinde dinler târihi, Arap edebiyâtı, hadis, tefsir, Arap şâir ve ediplerinin biyografileri ile tasavvufî eserleri gözden geçirmek, diğer fakültelere devâm edenlerin de birçok arapça, farsça kelimelerle hukukî tâbir ve ıstılahları öğrenmek zorunda bulunduklarını gözönünde tutarak 13 yıldan beri üzerinde meşgul olageldiğini "Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lûgat" adlı eserimi bugün tamâmiyle bitirmiş ve baskısına başlamış bulunmaktayım. Bu lûgat, başta Nâci lûgati, Salâhı ve Alî Seydî'nin Kamûs-i Osmânî'leri olmak üzere Kamûs-i Türkî, Bahâ Lûgati, Hüseyin Kâzım Kadri (Şeyh Muhsin-i Fânî), Mustafa Nihat Özön'ün sözlükleri ile Millî Eğitim Bakanlığı Din Eğitimi Dâiresi Müdürü Kemal Edip Kürkçüoğlu ve değerli dilcilerimizden Osman Nedim Tuna'nın husûsî notları taranmak; sâir edebî eser ve ansiklopedilerden faydalanmak sûretiyle meydana gelmiş ve başından sonuna kadar da üstad K. E. Kürkçüoğlu'nun tetkik ve tashîhinden geçmiştir.
Lûgatin hazırlığı sırasında büyük bir titizlik ve hassâsiyet gösterilmiştir. Nitekim sıhhatinden şüphe edilen bir arapça kelime için, Ahterî, Akreb-ül-Me-vârid, Redhouse, Âsım Efendi Lûgatine; bir farsça kelime için, Gencîne-i Güftâr, Burhân-ı Katı', Ferheng-i Nâsırî, Ferheng-i Şuûrî, Şems-ül-Lûga, emsâli gibi en güvenilir kaynaklara müracaat etmek külfetine katlanılarak bir vahdet temîn olunması cihetine gidilmiştir.
Bu eser, Osmanlıca'da kullanılan arapça ve farsça asıllı kelimeleri ihtiva etmektedir; türkçe kelimelerle osmanlıcaya batı dillerinden geçmiş kelimelere yer verilmemiştir. Buna mukabil : hâk, berg, hacer.. gibi dilimizde kullanılmış ve alenî; âlemşümul; beşûş; mütenekkiren... gibi kullanılmakta olan bütün Osmanlıca (arapça - farsça) kelimeler alınmış bu sûretle 60 bin kelimelik bir lûgat hazırlanmış bulunmaktadır. Yeri gelmiş iken şunu da arz etmek isterim ki ben şahsen Muallim Nâci, Şemsettin Sâmi, Ali Seydî, Salâhi merhum gibi eski lûgatçilerimizin uzun, yorucu ve yıpratıcı mesâîsini burada minnet ve şükranla karşılar, kendilerini hürmet ve rahmetle yâd ederim. Bu zevat memleket hesâbına zamânının kaplarına göre, çok faydalı, hayırlı ve semereli işler görmüş, büyük bir sebat ve ferâgatle bütün ömürlerini irfan âlemine vakfetmiş kimselerdir; meydana getirdikleri eserler kuvvetli bir irâde ve azmin mahsûlü olmakla berâber şunu da ifâde etmeliyim ki, bu çok değerli zevât, kelimelerin ilmî hüviyetini tâyîn etmek husûsunda değişik kaynaklardan faydalanmak yolunu her nedense ihmâl etmişlerdir. Meselâ : Salâhî'de, Kamûs-i Türkî'de, Nâcî'de veyâ Ali Seydî'de aradığınız bir kelimeyi çok zaman diğerlerinde de aynı şekilde îzâh edilmiş olarak görürsünüz; birinde bulamamışsanız ötekinde bulacağınız şüphelidir. Lehçe-i Osmânî'de geçen bir yanlışlık Kâmûs-i Türkî'de, Ali Seydî'de, Salâhî'de de aynı şekilde tekrar edebilir. Meselâ, "eken., biçen, çiftçi mânâsına gelen fâlih kelimesi, Kamûs-i Türkî'de, Ali Seydî'nin Kamûs-i Osmânî'sinde ve Redhouse lûgatlerinde yoktur. Nâcî Lûgatinde : "esbak, ekbâd, feric" kelimeleri alınmamıştır. Salâhî'nin Kamûs-i Osmânî'sinde: cüruf ve fetret kelimeleri yoktur. Şemsettin Sâmi merhûmun Kamûs-i Türkî'sinde : mürteci; tedâî, müteammim, ekbâd, tesbît, cevval, inkilâp, istismar, mütekarrir, âbide... kelimelerini bulmak mümkün değildir. Bahâ lûgatinde : fâsih, emvâç... kelimelerine yer verilmemiştir. Salâhî'nin Kamûs-i Osmânî'sinde : parmak üzümü (kara) demek olan esâbi'-ül-ızârî terkibi yanlıştır, esâbi'-ül-azârî veyâ esâbi'-ül-azârâ olması lâzımdır. Alî Seydî'nin Kamûs-i Osmânî'sinde : keskin, kesici mânâsına gelen bürrân kelimesi arapça; Kamûs-i Türkî'de aynı kelime berrân şeklinde farsça olarak geçmektedir. Kelime Nâci'de olduğu gibi bürrân şeklinde farsçadır. Mustafa Nihad'ın 1955'te, genişletilmiş 2 nci, basım olarak yayınladığı Osmanlıca - Türkçe Sözlük'ünde hurûf-i kameriyyeden olan c harfi her tarafta hurûf-i şemsiyye olarak gösterilmiştir. Meselâ : cem'-ül-cem, mukad-dimet-üc-ceyş, dâr-üc-cihâd, serî-üc-cereyan, tâbiyet-üc-çeys... gibi. Buna mukabil huruf-ı şemsiyye'den olan kerîh-ün-nefes cümlesi kerîh-ül-nefes şeklinde yer almıştır. Yine aynı eserde "oturanlar, yerliler" mânâsına gelen ve katın'ın cem'i olan kuttan kelimesi kutan şeklinde; "ululuk, büyüklük, gösterişlilik" mânâsına gelen übbehet kelimesi übehhet şeklinde okunmuş; hunfesâ kelimesi hunefsâ ve zünbûr kelimesi zenbûr; usfûr kelimesi asfûr şeklinde yanlış okunmuştur. Bu kabil örneklerden daha yüzlercesini, binlercesini sıralamak mümkündür. Basılmakta olan bu sözlüğe gelince : eser aynı zamanda ansiklopedik mâhiyet arz etmekte, kelime ve tâbirler geniş mânâlariyle îzah olunmaktadır. Meselâ birer müzik terimi olarak kullanılan, hicaz, nihâvend, rast, uşşak, ferahfezâ, tâhir pûselik ve şâire gibi kelime tâbir ve terkipler, eski Osmanlıca lûgatlerimizde sâdece : "makamât-ı mûsikiyye'dendir" cümlesi ile karşılanmıştır; bu lûgatte ise bütün müzik terimleriyle, tıbbî, hukukî, edebî, târihî v.b.. lûgat ve tâbirlerin ilmî îzahları yapılmış, bunlara lüzumlu misaller verilmiştir. Divan Edebiyâtı'nın meşhur şâir ve edipleriyle İslâmiyetin ünlü şahsiyetlerinden bâzılarının kısa hal tercümeleri de burada yer almıştır.
Uzun yıllardan beri devam edegelen yorucu ve yıpratıcı çalışmalarla meydana gelen bu eser, her gün biraz daha yükselmekte olan kültür ve eğitim âbidemize en küçük bir yapı taşı olabilirse ne mutlu bana.
Ferit DEVELLİOĞLU