Güneş v.b. batmak. Ay tutulmak. (-ala):Karanlık yayılmak.-gözleri çukur olmak.

æóÞóÈóÊö ÇáÔãÓõ æ ÛíÑåÇ ãä ÇáÔøóåÈ ÜÜÜöÜÜ ÊóÞöÈõ æóÞúÈðÇ æ æõÞõæÈðÇ

Vakit koymak, vakit tayini etmek.

æóÞóÊóåõ ÜÜÜöÜÜ íóÞöÊõå æóÞúÊðÇ

(=)Müddetini açıkladı. Müddet tayin etti.

æóÞøóÊóå

İbadetle ilgili vakitleri ayarlayan ve bununla meşgul olan kimse.

ÇáãõæóÞøöÊ

Bir işi görmek için verilen zaman. Bir şeyin ve işin yeri.

ÇáãíÞÇÊ (Ì) ãæÇÞíÊ

Vakit

ÇáæÞúÊõ (Ì) ÃæÞÇÊ

Sert olmak. Utanmaz olmak.

æÞõÍó ÜÜÜõÜÜ íóæúÞõÍõ æÞÇÍÉð æ æõÞæÍÉð

S.müş.

Ýåæ æÞíÍñ æ æóÞóÇÍ æåì æóÞóÇÍ (Ì) æõÞõÍ æ æõÞúÍ

Ateş tutuşmak.Bir şey parlamak.

æ ÞóÏóÊö ÇáäÇÑõ ÜÜÜöÜÜ ÊóÞöÏ æóÞúÏðÇ æ æõÞæÏÇð æ ÞöÏóÉð ææÞóÏóÇäÇð

Ateş yaktı.

ÃóæúÞóÏó ÇáäÇÑó

Tutuştu.

ÇÊøóÞóÏÊ ÇáäÇÑõ

(=) Parladı.Gayretli zeki ve zarif oldu.(-o):Tutuşturdu.

ÊóæóÞøóÏóÊö ÇáäÇÑõ

Ateş tutuştu.(-o):Ateş yaktı.

ÇÓúÊóæúÞóÏóÊö ÇáäÇÑõ

Ocak, ateş yakılan yer. Soba.

ÇáãóæúÞöÏ (Ì) ãæÇÞÏ

Yakıt.

ÇáæöÞÇÏ

Ateş yakan, ateşçi. Zeki. Çalışkan.

ÇáæóÞóøÇÏõ

Yakılacak şey.

ÇáæóÞõæÏ

(=)

ÇáæóÞöíÏ

Ölecek hale gelinceye kadar dövmek. Yere çarpmak. Hasta etmek. Uyku basmak.

æóÞóÐó ÝáÇäðÇ ÜÜÜöÜÜ íóÞöÐå æÞúÐðÇ

Değnekle vurulup ölen koyun.

ÇáãóæÞõæÐóÉ

Ağır işitmek, sağır olmak. Vakur ve ağır başlı olmak.(-fi):oturmak kalbine çökmek, tesir etmek.(-o):Sağır etmek. Kırmak.

æóÞóÑóÊú ÃÐõäõå ÜÜÜöÜÜ ÊóÞöÑ æóÞúÑðÇ

Ağır başlı yaptı. Saygı gösterdi. İz bıraktı. Sağlamlaştırdı, alışkanlık kazandırdı. Teskin etti. Yaraladı.

æóÞøóÑó ÝáÇäðÇ

Ağırlık. Hastalık. İhtiyar. Çoluk-çocuk. Mal. Davar. Sürü.

ÇáÞöÑóÉõ

Ağır başlı.

ÇáæóÞõæÑ

Kaya üzerindeki büyük çukur. Çatlak kemik. Koyun sürüsü.

ÇáæóÞíÑ

Boynu kırılmak.(-bi):Deve binicisini atıp boynunu kırmak.(-o):Kırmak. Boynuna binmek. Eksik bulmak, ayıplamak. Kafasına şiddetle dürtmek, vurmak.

æóÞóÕóÊú ÚõäõÞõå ÜÜÜöÜÜ ÊóÞöÕõ æóÞúÕðÇ

Eksiklik, kusur. Ateşe atılan yonga v.b. zekat hayvanlarında iki nisap arasında kalan miktar.

ÇáæóÞóÕ

Boyun kemiği.

ÇáæóÞöíÕóÉó

Yere çarpılan. Vurma veya yaralamada kullanılan ağır şey. Uykusu kaçan kimse.

ÇáæóÞöíØõ (Ì) æóÞúØì æ æóÞÇØóì

Düşmek hayvan yatmak, deve çökmek, kuş konmak. Sabit olmak.(-fi):Sövmek, gıybet etmek. Ayıplamak işe koyulmak. Ağa tutulmak. (-ila): Koşmak

æóÞóÚó ÜÜÜóÜÜ íóÞóÚõ æóÞúÚðÇ æ æõÞæÚðÇ

Gerekli ve vacip olmak.

æÜ ÇáÞæáõ Úáíå

Söz tesir etmek, dokunmak.

æÜ ÇáßáÇãõ Ýì äÝÓå

Değerlendirilmek, değerini bulmak.

æÜ ÇáÇãÑõ ãä ÝáÇä ãæÞÚðÇ

Pişman oldu.

æõÞöÚó Ýì íÏå

Notaya uygun çalıp söyledi.(-bi):İleri gitti, haddi aştı. Başına getirdi. –Suyu tuttu., geçirmedi.(-o):Düşürdü.

ÃóæúÞóÚó

Muharebe etti.İşin içine girdi. Cinsi münasebette bulundu.

æÇÞóÚóåõ

Elini yukarıya kaldırarak yürüdü. Konakladı hayvan su içip yattı.(-fi): Kitabın satırları arasına faydalı notlar yazdı.(-o): Mektup v.b. ni imzaladı. Vehim ve zanda bulundu. Taş ayağı yardı.

æóÞøóÚó

İşin olmasını bekledi.

ÊóæóÞøóÚó ÇáÃãÑó

Kılıç köreldi.(-o)(=) korktu.

ÇÓúÊóæúÞóÚ

Araziye yer yer yağmur yağmak. Mektup veya dilekçenin altına gerekeni yazmak. İmza etmek. Bir nevi yazı. Bir nevi yürüyüş.

ÇáÊøóæÞíÚ (Ì) ÊóæÇÞíÚ

Bir şeyin olduğu veya düştüğü yer.

ÇáãóæÞöÚõ (Ì) ãæÇÞÚ

(=) Harpte hücum.

ÇáãóæúÞöÚÉ

Kuşun konmaya adet ettiği yer. Çamaşır dövülen yer. Bileği. Çekiç.

ÇáãöíÞóÚóÉ (Ì) ãóæóÇÞöÚ

Kıyamet. Bela.Çarpışma. Olay.

ÇáæÇÞöÚóÉ

Vurmak veya düşmekten çıkan ses. Tümsek yer. İnce bulut. Küçük çakıl.

ÇáæóÞúÚõ

Olay. Bir düşüş. Çarpışma. Küçük çakıl.

ÇáæóÞúÚóÉõ

Sert yer. Keskin.

ÇáæÞíÚ (Ì) æõÞõÚñ

Sert ve pek yer. Gıybet. Çarpışma. Kuşun konmaya alıştığı yer.

ÇáæóÞöíÚóÉ (Ì) æöÞÇÚ æ æÞÇÆÚ

Ayakta iken oturmak. Durmak.(-ala):Gözden geçirmek, incelemek.(-fi): Şüphe etmek.(-ala): Bir harf veya kelime üzerinde durmak. Anlamak, farkına varmak.(-o):Durdurmak(-o ala):Bildirmek, anlatmak.(-o):Vakfetmek

æÞóÝó ÜÜÜöÜÜ æõÞæÝðÇ

(an):Vazgeçti, yapmadı.(-o):Durdurdu.

ÃóæúÞóÝó

Arka arkaya, sırayla durdular. Bilezik taktı.(-o):Açıkladı.Durdurdu. (-o ala):Bildirdi anlattı.

æÞøóÝó ÇáÌíÔõ

Yapmadı, vazgeçti.(-fi):Durakladı.

ÊóæóÞøÝó Úä ßÐÇ

Dinin nassı olan, bilinen.

ÇáÊæÞíÝì

Vakfedilen.İşinden alınan.

ÇáãæÞæÝ

Vakfeden.

ÇáæÇÞöÝõ (Ì) æõÞúÝñ

Kilise hizmetçisi.

ææõÞõæÝñ

Bir kelime üzerinde durmak. Bir yerin mülkiyeti sahibine veya Allah’a ait olmak üzere gelirini bir hayra bağlamak. Halka bilezik kalkan çerçevesi.

ÇáæóÞúÝõ (Ì) æõÞæÝ

Sakınmak. Korkmak.

æóÞóì ÇáÝÑÓõ ãä ÇáÍóÝì ÜÜÜöÜÜ íÞì æóÞúíðÇ æ æóÞðì

Korumak. Düzene koymak.

æ Ü ÇáÔìÁó æóÞúíðÇ æ æÞÇíÉ ææóÇÞíÉ

Korundu, sakındı(-o):Allah’tan korktu. Çekindi.

ÇÊøóÞóì ÈÇáÔìÁ

Sakındı, göründü.

ÊóæóÞøóÇåõ

Korku, saygı.

ÇáÊøõÞóÇÉ (Ì) ÊõÞðì

(=)Allah’ın emirlerini tutup yasaklarından kaçınma.

ÇáÊøóÞúæóì

Korkmak. Gerçek durumunu gizlemek.

ÇáÊøóÞöíøÉõ

Takva sahibi.

ÇáÊøóÞöìøõ (Ì) ÃÊÞíÇÁõ