|
Gelmek. Elçi olarak gelmek. |
وَفَدَ على القوم و إليهم ـــِــ يَفِدُ وَفْدًا ووُفوداً ووِفادةً |
|
Fa. |
فهو وافِدٌ (ج) وفود ووَفْدٌ و أوفاد و وُفَّد |
|
Koştu. Yükseldi. Hayvan başını kaldırıp kulaklarını dikti. (- o): Kaldırdı, yükseltti. (- o ala, ila): Elçi gönderdi. |
أَوْفَدَ |
|
Çoğalmak, bollaşmak.(- o): Çoğaltmak, bollaştırmak. Korumak. Bir kimseye hediyesini geri vermek. |
وَفَرَ الشىءُ ـــِــ يَفِرُ وَفْرًا وفِرة ووُفورًا |
|
Çoğalmak. |
وَفُرَ الشىءُ ـــَــ يَوْفُرُ وَفارةَ |
|
Çoğalttı. Bol verdi. Namusunu korudu. Saçını uzattı. |
وَفّرَ الشىءَ |
|
Çoğaldı, bollaştı. |
تَوَافَرَ |
|
Saydı, alaka gösterdi. Gayret gösterdi. |
تَوَفَّرَ على صاحبه |
|
Tam, eksiksiz. |
المَوْفور |
|
Çok.Zengin. Tam. |
الوَفْرُ (ج) وُفور |
|
Çokluk.Uzun veya toplu saç. |
الوَفْرَةُ (ج) وِفار |
|
Acele.Yüksek yer. |
الوَفْرُ (ج) أَوفاز و وِفاز |
|
Çabuk, süratli. |
المِيفاض |
|
(=) |
الوَفْضُ (ج) أَوفاض |
|
Doğru veya uygun olmak.(-o):Anlamak. Arzusunu uygun bulmak. |
وفِقَ الأمرُ ـــِــ يَفِق وَفْقًا |
|
Birleştirdi. Birbirine uygun hale getirdi.(-o):Rastladı.(-o fi,ala):Anlaştı. |
وَافَقَ فلانٌ بين الشيئين |
|
Aralarını buldu. Dizdi, düzene koydu.(-o):Kalbine iyilik ilham etti. Başarıya ulaştırdı. |
وفَّقَ بين القوم |
|
Anlaştı, birleşti. |
اتَّفَقَ مع فلان |
|
Başardı. |
تَوَفّقَ فلان |
|
Anlaşma. |
الاتِّفاق |
|
Allah, kuluna kötülük yolunu kapayıp iyilik yolunu kolaylaştırmak.Bir şeyin zamanı. |
التَّوفيق من الله للعبد |
|
Uygun, münasip. Anlaşmış kimseler. …zamanda, sırasında. |
الوَفْقُ |
|
Kilise kayyımı.Hakem. |
الوَافِهُ |
|
Yetmek. Tam olmak. Çoğalmak. (-o):Yerine getirmek.(-bi):Sözünde durmak.Kafi gelmek. |
وَفَى الشىءُ ـــِــ يفِى وفاءً ووَفْيًا |
|
(bi):Sözünde durdu, yerine getirdi.(-ala, fi):Yüksek bir yere çıktı. Arttı, fazla geldi.(-o):Gelip yetişti.Yerine getirdi. Tam ölçtü. Tam verdi. |
أَوْفَى |
|
Biden geliverdi. Geldi. Haccetti. Ulaştı. Tam verdi. |
وافى فلانًا |
|
Hakkını tam verdi. |
وَفَّى فلانًا حقَّه |
|
Öldürdü. Hakkını tam aldı. Müddeti tamamladı. Tamamını saydı. |
تَوَفَّى الله فلانًا |
|
Alacağını tam aldı. |
اسْتَوفى فلان حقَّه |
|
Ölüm. |
الوَفاةُ (ج) وَفَيَاتٌ |
|
Tam. Vefakar. Hakkını tam olarak alan ve veren. |
الوَفِىُّ (ج) أوفياء |