Hepsini içine almak, sığdırmak. |
وَعَبَهُ ـــِــ يَعِبُه وَعْبًا |
(=)Kökünü kazıdı.Tam olarak anladı. |
اسْتَوْعَبه |
Yumuşak, kolay.Yumuşak yer.Zor yürünen yol.Güç iş.Zayıflık. |
الوَعْثُ (ج) وُعْثٌ |
Söz vermek. |
وَعَدَهُ الأمرَ و به ـــِــ وعْدًا و عِدَةً موعِدًا وموعِدةً و موعوداً |
Tehdit etmek. |
وـ فلانًا الشَّرّ و به وعيدًا |
Kükredi, böğürdü.(-o):Söz verdi.Tehdit etti. |
أَوْعَدَ |
Sözleşti, randevulaştı. |
واعَدَهُ |
Tehdit etti. |
تَوَعَّدَهُ |
Verilen söz.Sözleşme yeri ve zamanı.Ant. |
المَوْعِدُ (ج) مَواعِد |
Kıyamet. |
اليومُ الموعود |
Randevu, sözleşme.Sözleşme vakti ve yeri. |
المِيعاد |
Sert olmak.(-o):Men’etmek. |
وَعَرَ المكانُ وغيره ـــِــ يَعِرُ وَعْرًا ووُعُوراً |
Sert ve korkulu bir yere düştü.Fakir düştü.(-o):Azalttı.Yolu sert veya tehlikeli buldu. |
أَوْعَرَ |
Sert yer.Korkulu yer.Cimri adam. |
الوَعْر (ج) أوعُرٌ و أوعار ووعور |
Öğüt vermek.İtâat etmesini emir ve tavsiye etmek. |
و عَظَهُ ـــِــ يَعِظه و عْظًا و عِظَة |
Öğüdü kabul edip doğru yola girdi. |
اتّعَظَ |
Dini öğüt, nasihat, vaaz. |
المَوْعِظَةُ (ج) مواعظ |
Yürüyen hayvanı karnından işitilen ses. |
الوُعاقُ |
Hava sıcak ve durgun olmak.Yiğitlerin vuruşması. |
الوَعْكَةُ |
Erkek dağ koçu.Asil, şerefli.Sığınak. |
الوَعْلُ (ج) أوعال و وعول |
Kemik eğri tutmak.Yaradan cerahat akmak.İçi cerahatli olarak yaranın ağzını kapamak.(-o):Bir kapta toplamak.Ezberlemek, anlamak.Kabul etmek. |
وَعَى العَظْمُ ـــِــ يَعِى وَعْيًا |
Hepsini aldı. |
اسْتَوعَى الشىءَ |
Dikkatli, anlayışlı, sağlam hafızalı.Ses.Ağıt. |
الوَاعِيَة |
Kap |
الوِعاءُ (ج) أوعِيَةٌ |
Anlayış.Akl-ı selim.Gürültü.Cerahat. |
الوَعْىُ |
Anlayışlı.Sağlam hafızalı.Zeki. |
الوَعِىُّ |