Zorla almak. Çabuk gitmek. Isırmak. Ağır konuşmak, |
äóåóÈó ÇáÔìÁó ÜÜÜóÜÜ äóåúÈÇð |
Aldı. Yarışı kazandı. |
ÇäúÊóåóÈ ÇáÔìÁó |
Yağma: Hedef. Ganimet. Zorla alınan şey. |
ÇáäøóåúÈ (Ì) äöåóÇÈñ æ äõåõæÈñ |
Yol : açık ve belli olmak. Soluğu kokmak. Eskimek. (—o) : Yol açmak. Yola girmek. |
äóåóÌó ÇáØøóÑöíÞõ ÜÜÜóÜÜ äóåúÌðÇ æ äõåõæÌÇ |
Geniş : ve açık yol. Program. |
ÇáãöäúåóÇÌ (Ì) ãóäóÇåÌ |
(=) |
ÇáãäúåóÌ (Ì) ãóäÇåÌ |
Açık, belli. Düz ve geniş yol. |
ÇáäøóåúÌõ (Ì) äóåúÌóÇÊñ æ äõåõÌñ |
Meme tomurcuklanmak. |
äóåóÏó ÇáËøóÏúìõ ÜÜÜóÜÜ äõåõæÏðÇ |
S. müş.: Kap dolmaya yaklaşmak. Kalkıp gitmek. (— li, ilâ) Saldırmak. Savaşmak. |
Ýóåì äÇåöÏñ æ äÇåöÏóÉ (Ì) äóæóÇåöÏ |
Yüksek şey. Meme. Kuvvetli, yiğit. Büyük himmetti, büyük ruhlu kişi. Kalın kaymak. |
ÇáäøóåúÏ (Ì) äõåõæÏñ |
Sür'atle akmak. Su akıp kendine yol açmak. Kazarak suyu bulmak. (— o) : Yeri yarmak. Azarlamak, kızdırmak. |
äóåóÑó ÜÜÜóÜÜ äóåúÑðÇ |
Sabahladı. Gündüz çalıştı. Aktı. Yellendi. Kan durmadı. Şişmanladı. Ağır davrandı. (—o) : Akıttı. Genişletti. |
ÃäúåóÑ |
Gündüz. |
ÇáäøóåÇÑ (Ì) ÃäúåõÑñ æ äõåõÑñ |
Kahvaltı. |
ÇáäøóåóÇÑöìø |
Tatlı akar su. Tatlı su-yatağı. |
ÇáäøóåúÑ (Ì) ÃäåÇÑñ æ ÃäúåõÑñ æ äõåõÑñ |
Genişlik. Işık. Nehir/ |
ÇáäøåóÑ |
"Bir şeyi almak: için kalkmak. Kusma vaziyeti almak. Kendini korumak. (—bi) : Kuyuda.kovayı sallamak. (— o) : Çıkarmak. Sürmek. Yumruk vurmak. Sallamak. |
äóåóÒó ÝáÇäñ ÜÜÜóÜÜ äóåúÒðÇ |
Yaklaştı. Geçti. Fırsattan faydalandı. |
äÇåóÒó ÇáÃãÑó |
(fî): Aşırı gitti. (— o) : Gözünü açık tutup faydalandı. |
ÇäúÊóåóÒó |
Fırsat. |
ÇáäøõåúÒóÉ (Ì) äõåóÒñ |
Isırmak : için ağzına almak. Yılan sokmak. Yüzünü tırmalamak. Isırmak. Düşkün hale getirmek. Gıybetini etmek. |
äóåóÔó ÇáÔìÁó ÜÜÜóÜÜ äóåúÔðÇ |
İhtiyarlık. Titreme. |
ÇáäøóåúÔóáÉ |
Kalkmak. Toparlanmak. (— li) : Hücum etmek. Düzgün olmak. Kanat açmak. (—o) : Zulmetmek. |
äóÍóÖó ÜÜÜóÜÜ äåúÖðÇ æ äõåæÖðÇ |
Hayvanı kaldırıp sürdü. Kalkındırdı. Doldurdu. (—o li) : Bir işin başına geçirdi. |
ÃóäåÖó ÇáÍíæÇäó |
Mukavemet : etti. |
äÇåóÖ ÝáÇäðÇ |
Uçmaya : başlayan kuş yavrusu. Pazu-nun omuz tarafındaki et. Uyanık, gayretli. |
ÇáäøóÇåöÖ (Ì) äæÇåöÖ |
Bir kimsenin kardeşleri, tarafı, arkası. |
ÇáäøóÇåöÖóÉ (Ì) äóæóÇåöÖõ |
Güç, kuvvet. Kalkınma hamlesi. |
ÇáäøóåúÖóÉ |
Anırmak. |
äóåóÞó ÇáÍãÇÑõ ÜÜÜóÜÜ äóåúÞðÇ |
Yormak, bitirmek. Aşırı gitmek. Eskitinceye kadar giymek. |
äóåóßó ÇáÃãÑõ ÝáÇäðÇ ÜÜÜóÜÜ äóåúßðÇ æ äóåÇßóÉð |
Yordu, bitirdi. : Saygısızlık gösterdi. Haram hududunu çiğnedi. Ahde riayet etmedi. |
ÇÊåßÊúå ÇáÍõãøóì |
SU :yeri, su kaynağı. Konak. |
Çáãóäåá (Ì) ãóäóÇåöá |
Düşkünlük göstermek. |
äóåöã Ýì ÇáÔìÁ ÜÜÜóÜÜ äóåóãðÇ æ äóåóÇãóÉð |
S. muş. |
Ýåæ äåöãñ æ äåíöãñ |
(=) |
äõåöãó ÈÇáÔìÁ |
İhtiyaç, istek, arzu. |
ÇáäøóåúãóÉ |
Ulaşmak, varmak. (— an) : Men'et-mek, yasaklamak. |
äóåóì ÇáÔìÁõ Åáíå ÜÜÜóÜÜ äóåúíðÇ |
Seni başkasından müstağni kılan adam. |
åæ ÑÌá äóåóÇß ãä ÑóÌõáò |
(min) : Yetindi. (—an): Terketti. (—o): Ulaştırdı. |
Ãäúåóì |
Bitti, (-ilâ): Ulaştı. (— an) : Vazgeçti. |
ÃäúÊåóì |
Sonuna vardı. Su durgun oldu. (— an) : Terketti. — Birbirini kötülükten vazgeçirdiler. |
ÊóäóÇåì |
Yasaklanan şey. |
Çáãóäúåóì (Ì) ãóäóÇåò |
Sınır. Son. Akıl. |
ÇáãóäúåóÇÉ |
Son. Sınır. |
ÇáãõäúÊåì |
Yemeğe ve içmeğe kanmış. |
ÇáäøóÇåì (Ì) äõåóÇÉñ |
Seni başkasına muhtaç kılmayan adam. |
ÑÌáñ äÇåöíßó ãä ÑÌá |
Bir şeyin sonu, nihayeti. Sınır. Akıl. Üzerinde yük taşman ağaç. |
ÇáäåÇíÉ |
Akıl. |
Çáäøõåì |