Bakmak. (—fi): Düşünmek, mütalâa etmek. (— li) : Yardım etmek. (— o) : Görmek. Korumak, gözetmek. Mühlet vermek. Mühletle satmak. Ku-. lak verip dinlemek. Beklemek. Ummak. |
äóÙóÑó Åáì ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ äóÙóÑðÇ æ äóÙúÑðÇ |
Geri bıraktı, : mühlet verdi. Veresiye sattı. Bakma ve düşünme imkânı verdi. Eş ve denk yaptı. |
ÇäÙÑ : ÇáÔìÁó |
Denk ve eş oldu. Tartıştı, münazara yaptı. Bir şeyi diğerine denk ve eş yaptı. |
äÇÙóÑ ÝáÇäðÇ |
Bekledi. Umdu. |
ÇäúÊóÙóÑó å |
Ayna. Dürbün. Mikroskop. |
ÇáãöäúÙÇÑ |
Bakmak. : Manzara. Gözetme. |
ÇáãóäúÙóÑõ (Ì) ãóäóÇÙöÑ |
(=) Selâmlık. Bir şeye bakanlar. |
ÇáãóäúÙóÑóÉ |
Bakan. Göz. Gözün siyahı. İdare eden," vekil. |
ÇáäøóÇÙöÑ (Ì) äóÙøóÇÑóÉ æ äæÇÙöÑ æ äõÙøóÇÑ |
Feraset, maharet. Bakanlık görevi. |
ÇáäøöÙóÇÑÉ |
Üzerinde düşünmek gereklidir. |
Ýì åÐÇ äóÙóÑñ |
Bekleme. Mühlet. Veresiye. |
ÇáäøóÙöÑóÉ |
Nazariye, : teori. |
ÇáäøóÙóÑíøóÉ (Ì) äÙÑíøóÇÊ |
Gözlük. Bir şeye : bakan kimseler. Dürbün. |
ÇáäøóÙøÇÑÉ |
Eş, denk.: Rakip. |
ÇáäøóÙöíÑ (Ì) äõÙóÑóÇÁ |
m. (=) Üstün. Öncü. |
ÇáäøóÙöíÑóÉ (Ì) äóÙóÇÆÑö |
Temiz olmak Temizlenmek. |
äóÙõÝó ÜÜÜõÜÜ äóÙÇÝóÉð |
S. muş. |
Ýåæ äÙíÝñ (Ì) äõÙóÝóÇÁ |
Temiz. Temizliğe : yarayan şey. |
ÇáäóøÙíÝ |
Toplamak yanyana getirmek. Dizmek, örmek. Şiir yazmak. Tertibe koymak. |
äóÙóã ÇáÃÔíÇÁ ÜÜÜöÜÜ äóÙúãðÇ |
Derli toplu ve ; düzenli oklu. (—o): Derleyip topladı, bir araya getirdi. |
ÇäúÊóÙóã |
Boncuk v.b. ipi. |
ÇáÅäúÙÇã (Ì) ÃäÇÙöíã |
inci v.b. ipi. Tertip, düzen. Yol, metod. Saf, dizi. |
ÇáäøöÙóÇã (Ì) äõÙõãñ æ ÃäúÙöãóÉñ æ ÃóäÇÙíã |
Manzume. Dizi. : Düzenli. |
ÇáäøóÙúãõ |