(Musikî- : de) yanık bir hava çalmak. (— li o) : Göstermek, işaret etmek. (— o) : Tayin etmek. Fetha ile harekelemek. Yormak, bitkin hale getirmek. Dikmek, kaldırmak. |
äóÕóÈó ÇáÍÇÏì ÜÜÜöÜÜ äóÕúÈðÇ |
Yorulmak. Gayret etmek. Dik boynuzlu olmak. |
äóÕöÈó ÜÜÜóÜÜ äóÕóÈðÇ |
Düşmanlık veya harp ilân etti. |
äÇÕÈóå ÇáÚóÏóÇæÉó Ãæ ÇáÍÑÈó |
Yola dikilen alâmet, nişan. |
ÇáÃõäúÕæÈóÉ (Ì) ÃäÇÕíöÈõ |
Makam, Asıl, kök. Yücelik. Vazife, memuriyet. |
ÇáãóäúÕöíÈ (Ì) ãäÇÕöÈ |
Asıl, kök. Bıçak sapı. Servetin zekâtı gerektiren mikdarı. Oturumu açmak için yeterli üye sayısı. |
äøöÕóÇÈ (Ì) äõÕõÈñ |
Dikilmiş bayrak. Sınır veya hedefe dikilen işaret. Put. Yanık bir musikî havası. Hile. Fetha veya onun yerini tutan irab alâmeti. |
ÇáäøóÕúÈ (Ì) ÃóäúÕÇÈ |
Dikilmis şey. Âbide. Kötülük, belâ. Put. |
ÇáäøõÕúÈ (Ì) ÃóäúÕÇÈñ |
Gözümün önünde. |
åÐÇäõÕúÈõ Úíäì |
Pay, nasip. Havuz. Dikilmiş şey. |
ÇáäøóÕíöÈ (Ì) ÃäÕöÈÇÁ æ ÃóäúÕöÈóÉñ æ äõÕõÈñ |
Susup dinlemek. |
äóÕóÊ áå ÜÜÜöÜÜ äóÕúÊðÇ |
Dinledi. (—o): Susturdu. (—li) ı Meyletti. |
ÃäúÕóÊó |
Hâlis, katkısız olmak. Samimi olmak. (—o): Güzel dikmek. Kana kana içmek. Samimi davranmak. (—o, li): Doğru yol göstermek. |
äóÕóÍó ÇáÔìÁõ ÜÜÜóÜÜ äóÕúÍðÇ æ äõÕõæÍðÇ æ äóÕóÇÍÉ |
İğne. |
ÇáãöäúÕóÍõ |
Temiz. Halis. Terzi. |
ÇáäøóÇÕöÍ |
Samimi : istişare. |
ÇáäøóÕúÍ æ ÇáäøõÕÍ |
Halis, samimi |
ÇáäøóÕõæÍ |
Doğru : yol gösteren, öğüt veren. |
ÇáäøóÕöíÍ (Ì) äõÕóÍÇÁ |
Öğüt. |
ÇáäøóÕíÍóÉ (Ì) äóÕóÇÆÍ |
Yardım etmek. (—min) : Kurtarmak. |
äóÕóÑóå Úáì ÚÏæøöå ÜÜÜõÜÜ äóÕúÑðÇ æ äõÕúÑóÉð |
S. muş. |
Ýåæ äÇÕöÑñ æ åì äÇÕöÑóÉ (Ì) äõÕøóÇÑñ äõÕõæÑñ æ åæ æ åì äóÕöíÑñ (Ì) ÃäúÕóÇÑñ |
Hıristiyan yaptı. |
äÕøóÑóå |
Zâlime karşı durdu. Düşmanını yendi. (—min) : Öç aldı. |
ÇäúÊóÕóÑó |
Hıristiyan oldu. |
ÊóäóÕóøÑó |
İmdad diledi, yardım istedi. |
ÇÓúÊóäúÕóÑó ÈÝáÇä |
Yardım eden. |
ÇáäøóÕúÑ |
Hıristiyan |
ÇáäøóÕúÑóÇäìøõ (Ì) äóÕóÇÑóì |
Hıristiyanlık. |
ÇáäøóÕúÑóÇäíøÉ |
Yardım. |
ÇáäøõÕúÑóÉ |
Çok yardım eden. |
ÇáäøóÕöíÑ (Ì) ÃäúÕóÇÑñ æäõÕóÑÇÁ |
Kebap kızarırken ses çıkarmak. Kazan kaynamak. |
äóÕøó ÇáÔøöæÇÁõ ÜÜÜöÜÜ äóÕöíÕðÇ |
Tayın etmek, sınırlandırmak. (—o): Yukarı kaldırmak. Üst üste koymak. Kürsiye. oturtmak. Hareket ettirmek. Teşvik ve tahrik etmek. . |
æ Ü Úáì ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ äóÕøðÇ |
Kürsü, divan. |
ÇáãöäóÕøóÉ (Ì) ãäóÇÕøõ |
Açıklanan, tayin edilen. |
ÇáãóäúÕæÕ Úáíå |
Müellifin kaleminden çıkan asıl ve metin. Manası açık. İhtimallerden uzak söz. Kitap ve sünnet. Son had. |
ÇáäøóÕøõ äÕæÕ |
Berrak, net ve açık .olmak. (— bi) :İkrar etmek. Yerine getirmek. |
äóÕóÚó ÇáÔìÁõ ÜÜÜóÜÜ äõÕõæÚðÇ æ äóÕóÇÚóÉ |
İkrar etti. :Yerine getirdi. Yeltendi.— Tüyleri dikenlendi. |
ÃäúÕóÚ ÈÇáÍÞøö æáå |
Saf, net. |
ÇáäøóÇÕöÚ |
Bembeyaz. |
ÇáäøóÕúÚ |
Yarı olmak. (— o): Yarısına varmak. İkiye ayırmak. Hizmet etmek. |
äóÕóÝ ÇáÔìÁõ ÜÜÜõÜÜ äóÕúÝðÇ æ äõÕõæÝðÇ |
Yarı oldu. Yarıya vardı. Adaletli oldu. (— o) : Yanladı. Adaletle muamele etti. |
ÃäúÕóÝ |
Yarı yarıya bölüştü. |
äÇÕóÝóå ÇáÔìÁó |
Yarıya vardı. ': Adalet istedi. Başını örttü. (— min) : Hakkını tam olarak aldı. Öç aldı. (— o) : Yarısını aldı. |
ÇäúÊóÕóÝ |
Orta, yari |
ÇáãõäúÊóÕóÝ æ ÇáãóäúÕöÝ |
Hizmetçi. |
ÇáäøóÇÕöÝ (Ì) äõÕøóÇÝ æ äóÕóÝñ æ äóÕóÝóÉ |
însaf, : adalet. Yarı. Orta. |
ÇáäøöÕúÝ (Ì) ÃäúÕóÇÝñ |
İnsaf, adalet. |
ÇáäøóÕóÝóÉ |
Bir . şeyin yarısı. Baş örtüsü. Hizmetçi. |
ÇáäøóÕöíÝ (Ì) ÃóäúÕöÝóÉ æ äõÕóÝóÇÁ |
Renk : gitmek, solmak. (—min) : Çıkmak. (— bi): Çıkarmak. (— o) : Ok ve süngüye uç takmak. |
äóÕóáó Çááøóæúäõ ÜÜÜõÜÜ äóÕúáÇð æ äõÕõæáÇð |
Kılıç |
ÇáãõäúÕõáó (Ì) ãóäóÇÕöá |
Ok, mızrak, bıçak .v.b. nin demir kısmı. Bükülmüş ip. |
ÇáäøóÕúá (Ì) äöÕóÇáñ æ ÃäúÕõáñ æ äõÕõæáñ |
Başın ön kısmı. Kâkül. Yol kavşağı. |
ÇáäøóÇÕöíóÉ (Ì) äæÇÕò æ äÇÕöíÇÊñ |