|
Olmak, meydana gelmek. Çocuk yetişmek, gelişmek. (— an) : Çıkmak, doğmak. |
äóÔóà ÇáÔìÁõ ÜÜÜóÜÜ äóÔúÆðÇ æ äõÔæÁðÇ æ äóÔúÃóÉð |
|
(o) : Yaptı, meydana getirdi. Terbiye etti. (Yardımcı fiil olarak) : «başladı, kıldı. Yazdı. |
ÃäúÔóÃó |
|
Terbiye etti. |
äóÔóøÃó ÇáÕÈìóø |
|
Bir kimsenin yetiştiği yer. Kök. Müessir sebep. |
ÇáãóäúÔóÃ |
|
Güzel yazan. |
ÇáãõäúÔöìÁõ |
|
Atölye, : iş yeri. |
ÇáãõäúÔóÃóÉ (Ì) ãõäÔÂÊ |
|
Genç. |
ÇáäøóÇÔöìÁ (Ì) äóÔúÁñ æ äóÔóÃñ |
|
Genç. |
ÇáäøóÇÔöÆóÉ (Ì) äóæóÇÔìÁ |
|
Gece namaz için uyanmak. |
äÇÔÜÆÉÇááíá |
|
İlk beliren bulut. Tahsil çağında bulunan çocuk. Nesil. |
ÇáäøóÔúÁõ (Ì) äóÔóÃñ |
|
Vücut verme, yetiştirme. Fidan, filiz. |
ÇáäøóÔúÃóÉ |
|
Takılmak, sarılmak. Belâya düşmek. Harp ve bozgunluk zuhur etmek. (— o): Başına belâ olmak. |
äóÔöÈó Ýì ÇáÔìÁ ÜÜÜóÜÜ äóÔóÈðÇ æ äõÔæÈðÇ æ äõÔúÈóÉ |
|
Durmadan... |
ãÇäóÔöÈ Ãä ÞÇá ßÐÇ |
|
Ok. . |
ÇáäøõÔøóÇÈ (Ì) äÔóÇÔöíÈõ |
|
Mal, akar. |
ÇáäøóÔóÈ |
|
Hatır- : lamak. (— o) : Aramak. Yönelmek, sormak. (—o, bi) : Allah aşkına v.b. diyerek hatırlamasını istemek. |
äóÔóÏ ÝáÇäñ ÜÜÜõÜÜ äóÔúÏðÇ æ äöÔúÏÇäðÇ |
|
Kayıp aradı. Bulduğu bir şeyi ilân etti. Yüksek sesle şiir okudu. (— o, H) : Cevap verdi, arzusunu yerine getirdi. |
ÃäúÔóÏ ÇáÖóÇáøóÉ |
|
İstedi. Allah aşkına diyerek istedi, sordu. |
äÇÔóÏ ÝáÇäðÇ ÇáÃãÑó æ Ýíå |
|
Karşılıklı şiir : okudular. |
ÊäÇÔó쾂 ÇáÃÔÚÇÑó |
|
Ağızdan : ağıza okunan şiir, marş. |
ÇáÃõäúÔõæÏóÉ (Ì) ÃäÇÔíÏ |
|
Ses. Nağmeli yüksek ses. Marş; |
ÇáäøóÔöíÏ |
|
(=) |
ÇáäøóÔöíÏóÉ |
|
Yeşermek Ağaç yapraklanmak. (—o) : Dağıtmak. Yaymak. Yayınlamak. Yarmak. Ölüyü diriltmek. |
äóÔóÑóÊ ÇáÃÑÖõ ÜÜÜõÜÜ äõÔõæÑðÇ |
|
Yayıldı, dağıldı. : Şişti. |
ÇäúÊóÔóÑó |
|
Çocukların ilk öğrendiği yazı. |
ÇáÊøóäóÇÔíÑ |
|
Testere,: bıçkı. Yaba. |
ÇáãöäúÔóÇÑ (Ì) ãóäÇÔíÑ |
|
Dağınık. Açıkla- : ma, beyanat. Prizma. |
ÇáãóäúÔõæÑ |
|
Güzel koku. Anarşik topluluk. Yayın. |
ÇáäøóÔúÑ |
|
Kıyamet gününde . dirilme. |
ÇáäøõÔõæÑ |
|
Yükselmek. Kabarmak. Tepeye çıkmak. (—an): Kalkmak, yükselmek. (—bi, min, âlâ) : Geçimsizlik etmek, itaatsizlik göstermek. (— bi) : Saldırıp yere çarpmak. |
äóÔóÒó ÇáÔìÁõ ÜÜÜõÜÜ äóÔúÒðÇ æ äõÔæÒðÇ |
|
Kaldırdı. Al- lah çürümüş kemikleri yerlerine getirdi. |
ÃäúÔóÒó ÇáÔìÁó |
|
Çıkıntı. |
ÇáäøóÇÔöÒ |
|
Sinek kovma âleti. |
ÇáãöäóÔóøÉ |
|
Yarı, nısıf. Yirmi dirhemlik bir ağırlık ölçüsü. |
ÇáäøóÔøõ |
|
Gayretli : ve çalışkan olmak. (—fî) : İstekle yapmak. |
äóÔöØó Åáíå æ áå ÜÜÜóÜÜ äóÔóÇØðÇ |
|
s.m |
äÇÔöØ æ äóÔöíØ æåì äÇÔöØÉ æ äÔíØÉ |
|
Gayrete getirdi. Çözdü. |
ÃäúÔóØó ÝáÇäðÇ |
|
İstekle, arzu ile : yapılan iş. |
ÇáãóäúÔóØ |
|
Kabiliyet ve :maharet. |
ÇáäøóÔóÇØ |
|
Kolay çözülen düğüm. .Bukağı, kelepçe. "^ |
ÇáÃäúÔõæØóÉ (Ì) ÃäÇÔíØ |
|
Savaş marşı. |
ÇáäøóÔöíØóÉ |
|
Kurumak. Eksilmek, tükenmek. (— o) : Kurutmak. |
äóÔóÝ ÇáÔìÁõ ÜÜÜõÜÜ äóÔúÝðÇ |
|
Kurulandı. (—o) : Kuruttu. |
ÊäÔøóÝó |
|
Havlu. |
ÇáãöäúÔóÝóÉ ãóäóÇÔöÝ |
|
Süt kaymağı. |
ÇáäøõÔóÇÝÉ |
|
Tuzağa düşmek. Bir yerde çakılıp kalmak. (— o) : Koklamak. Enfiye çekmek. |
äóÔöÞó Ýì ÇáÍöÈóÇáÉ ÜÜÜóÜÜ äóÔóÞð |
|
Burnuna çekti. |
ÇäúÊóÔóÞó ÇáãÇÁó |
|
(=) |
ÊäÔøóÞ ÇáãÇÁó æ ÇÓúÊóäúÔóÞ |
|
Burun. |
ÇáãóäúÔóÞ (Ì) ãäÇÔöÞ |
|
Enfiye kutusu. |
ÇáãóäúÔóÞóÉ |
|
Enfiye. Burundan alınan ilâç. |
ÇáäøóÔõæÞ |
|
Çakır keyf olmak. (— bi) : Mübtelâ olmak. (— o) : Koklamak. Soruşturmak. |
äóÔöìó ÜÜÜóÜÜ äóÔúæðÇ æ äóÔúæóÉð |
|
Nişasta. Koku. |
ÇáäøóÔóÇ |
|
(=) |
ÇáäøóÔóÇÁ |
|
Çakırkeyf, yarım sarhoş. İlk haber alan. |
ÇáäøóÔúæóÇä æ åì äóÔúæì (Ì) äóÔóÇæóì |
|
Çakırkeyf hali, sevinç. Koku. |
ÇáäøóÔúæóÉ |
|
İlk alınan haber. |
ÇáäøöÔúæóÉ |