نح

Adamak. Gayret etmek. (–alâ): Yüzükoyun düşmek. (–bi): Rehin muamelesi yapmak.	نَحَبَ فلان ـــُــ نَحْبًا
Sesli ağlamak.	و ـ الباكي ـــَــ نَحْبًا و نَحيبًا
Öksürük.	النُّحاب
Nezir. Haykırarak ağlayış. Rehin.Vakit, müddet. Ecel.	النَّحْب
İnlemek. (–o): Yontmak. Oymak. Ta’n etmek, ayıplamak. Dövmek. Birkaç kelimeden bir kelime yapmak.	نَحَت ـــِــ نَحْتًا و نَحيتًا
Keser. Külünk.	المِنْحَات (ج) مناحيتُ
Yonga, talaş.	النُّحَاتَة
Tabiat, huy.	النَّحِيتَة (ج) نُحُتٌ
Boğazına vurmak. Boğazlamak. Sağlamlaştırmak. Tam zamanında yapmak. Karşılamak.	نَحَرَهُ ـــَــ نَحْرًا
Dövüştü. (–alâ): çekişti. – Karşıladı.	ناحَرَهُ
Kendini öldürdü. Aç gözlülük etti.	انْتَحَرَ
Boğazlama yeri. Mezbaha.	المَنْحَرُ (ج) منَاحِرُ
Boğaz, göğüs başı.	النَّاحِرَة
Derinâlim.	النِّحْرِير (ج) تَحَارِيرُ
Bakır. Alevsiz duman.	النُّحَاس
Bakırcı.	النَّحَّاس
Meşakkat, güçlük, zarar. Uğursuz.	النَّحْس (ج) نُحوسٌ و أنْحُسٌ
Gövdesi etlenmek.	نَحُضَ ـــُــ نَحَاضَةً
Zayıflamak. Zayıf bünyeli olmak.	نَحُف ـــُــ نَحَافَةً
S.müş.	فهو نَحِيف (ج) نُحَفاء
İncelmek, zayıflamak.	نَحَلَ ـــُــ نُحولاً
Bir şey bağışlamak. Mehir vermek. Söz kendinin olmadığı halde kendinin olduğunu iddia etmek. Zayıflatmak.	وـ فلانًا ـــَــ نُحْلاً
Malından bir parça verdi.	نَحَّلَه شيئًا من ماله
Başkasına ait olan şeyi kendinindir diye iddia etti. Bir mezhebi benimsedi.	انْتَحَل الشىءَ
Arıcılık.	النِّحَالة
Atıyye, bağış. Arı.	النَّحْلُ واحدتها نحلة
Bağış. Farz. Din, inanç.	النِّحْلَة
Öksürük.	النَّحْمَة
Biz. (Büyükler için ben).	نَحْن
Öksürerek boğazını temizledi. (-o): Kovdu.	نَحْنَح
Yönelmek. Kasdetmek. (-an): Uzaklaştırmak.	نحا إلى الشىء ـــُــ نَحْوًا
Kenardan yürüdü. (-alâ): Yöneldi. Hücum etti. (-li): Önüne çıktı.	أنحى فى سيره
Bir köşeye çekildi. Uzaklaştı. (-li): Yöneldi. İtimad etti.	تَنَحَّى
Nahivci.	النَّاحِى (ج) نُحاة
Yan, taraf. Himaye, uc.	النَّاحِية (ج) نَوَاحٍ و أنْحِيَةٌ
Kast, yönelme. Yol. Taraf. Benzer, gibi. Mikdar. Nevi. Nahiv ilmi.	النَّحْو (ج) أنْحَاءٌ و نُحُوٌّ
Nahivci.	النَّحْوِىُّ (ج) نَحْوِيُّون