|
Asil, şerefli ve üstün olmak. |
äóÌõÈ ÜÜÜõÜÜ äóÌÇÈÉð |
|
(=) Kıymetli evlât doğurmak. (–min): Kesmek. |
ÃäúÌóÈ |
|
Seçti, süzdü. |
ÇäúÊóÌóÈ ÇáÔìÁó |
|
Kıymetli, üstün. |
ÇáäøóÌöíÈõ (Ì) ÃäúÌóÇÈñ æ äóÌóÈóÇÁõ æ äóÌõÈñ |
|
Bir şeyin iyisi, özü. |
ÇáäøóÌöíÈóÉõ (Ì) äóÌóÇÆÈ |
|
Başarmak, kazanmak. İş bitmek. |
äóÌóÍó ÝáÇäñ ÜÜÜóÜÜ äóÌúÍðÇ æ äõÌúÍðÇ |
|
İhtiyacını istedi. |
ÇÓúÊóäúÌóÍóåõ ÇáÍÇÌÉð |
|
Başarı, zafer. |
ÇáäøóÌóÇÍõ æ ÇáäøõÌúÍ |
|
Suyun sahile çarpmasından çıkan ses. |
ÇáäøóÇÌöÎóÉõ |
|
Yükselmek, ortaya çıkmak. (–o): Yardım etmek. Galip gelmek. Üzmek. |
äóÌóÏ ÇáÔìÁõ ÜÜÜõÜÜ äõÌæÏðÇ |
|
Yiğit olmak. Ortaya çıkmak, belirmek. |
äóÌõÏ ÜÜÜõÜÜ äóÌúÏÉð æ äÌÇÏÉ |
|
S.müş. |
Ýåæ äÇÌöÏñ æ äóÌúÏñ |
|
Yükseldi. Necd’e geldi. Yardım etti. Davete icabet etti. |
ÃäúÌÏó |
|
Evi perde, sergi v.b. ile süsledi. Yastık dikti. Feleğin çenberinden geçti. |
äøóÌóøÏó ÇáÈíÊó |
|
Kuvvetlendi. (–o): Cür’etlendi. Yardım diledi. |
ÇÓúÊóäúÌóÏ |
|
Yardımcı. Savaşçı. |
ÇáãõäÇÌÏ |
|
Mefrûşatçı. |
ÇáãõäóÌøöÏ |
|
Yün dövülen değnek. |
ÇáãöäúÌóÏóÉõ (Ì) ãóäóÇÌöÏ |
|
Kılıç bağı ve kayışı. |
ÇáäøöÌóÇÏ |
|
Uzun boylu. |
Øæíá ÇáäøöÌÇÏ |
|
Ter. Mefrûşat. |
ÇáäøÌóÏ |
|
Yiğitlik, kahramanlık. İmdada ulaşma. Korku, heyecan. |
ÇáäøÌúÏóÉ (Ì) äóÌóÏóÇÊ |
|
Hazır kuvvet. |
ÔÑØ ÇáäÌÏÉ |
|
Isırmak. Israr etmek. |
äóÌóÐóå äóÌúÐð |
|
Tecrübe görmüş adam. |
ÇáãõäóÌóøÐõ |
|
Azı dişi. |
ÇáäøóÇÌöÐõ (Ì) äóæóÇÌöÐ |
|
Güçlüğe sabretti. En iyi bir şekilde yaptı. |
ÚÖøó Úáì äÇÌöÐöå |
|
Marangozhane. |
ÇáãóäúÌóÑ |
|
Marangoz rendesi. |
ÇáãöäúÌóÑõ |
|
Marangozluk. |
ÇáäøöÌóÇÑÉ |
|
Marangoz. |
ÇáäøóÌøÇÑõ |
|
Sırf ağaçtan yapılmış çatı. Kızgın taşla ısıtılmış su. |
ÇáäøÌöíÑÉ |
|
Tamam olmak, bitmek. Yerine gelmek. (–o): Tamamlamak. İhtiyacını gidermek. (–bi): Acele ettirmek. |
äóÌóÒ ÇáÔìÁõ ÜÜÜõÜÜ äóÌúÒðÇ |
|
Bitirdi. Yerine getirdi. (–alâ) Üzerine çullanıp işini bitirdi. |
ÃóäúÌóÒ ÇáÔóøìÁó |
|
Çabucak işini bitirdi. |
äóÇÌóÒóåõ ÇáÔìÁó |
|
Vuruştular, kan döktüler. |
ÊäÇÌóÒó ÇáÞæãõ |
|
Bitirmeyi istedi. Yerine getirmeyi istedi. |
ÊóäóÌøóÒ ÇáÔìÁó |
|
Peşin. |
ÇáäøóÇÌöÒ |
|
Pislenmek, necaset bulaşmak. Ahlâkı bozulmak. |
äóÌöÓó ÇáÔìÁõ ÜÜÜóÜÜ äóÌóÓðÇ |
|
(=) |
äóÌõÓ ÜÜÜõÜÜ äóÌóÇÓóÉ |
|
Pisledi, pislik sürdü. |
ÃäúÌóÓóå |
|
(=) Pisliğini giderdi. Çocuğa nazarlık taktı. |
äóÌøóÓóå |
|
Pislendi, pislik bulaştı. Pislikten kaçındı. |
ÊóäóÌóøÓ |
|
Pislik. Sidik, kan, şarap gibi namaza mani olan şey. |
ÇáäøóÌóÇÓÉ |
|
(=) Pis. Günahkar. |
ÇáäøóÌóÓõ (Ì) ÃäúÌóÇÓñ |
|
Pis. |
ÇáäøÌöÓ (Ì) ÃäúÌóÇÓñ |
|
Bir şeyin üstünü eşeleyip onu meydana çıkarmak. Yaymak, dağıtmak. Hayvanı dehlemek. Ateş yakmak. (–fî): Alışverişte artırmak. |
äóÌóÔó ÇáÔìÁó ÇáÎÈìÁó ÜÜÜõÜÜ äóÌúÔðÇ |
|
Malı iddiaya artırdılar. |
ÊäÇÌóÔ ÇáÞæã Ýì ÇáÈíÚ æ äÍæå |
|
Faydalı olmak, faydası görülmek, yaramak. (–o): Bir yere gelip konaklamak. Çocuğa süt vermek. |
äóÌóÚó ÇáÔìÁõ ÜÜÜóÜÜ äõÌæÚðÇ |
|
(=) Kurtuluşa erdi. |
ÃóäúÌóÚó |
|
(o): Ot aradı. İyilikte bulunsun diye birin gitti. |
ÃäúÊóÌóÚó |
|
Ot, su v.b. aranan ve bulunan yer. |
ÇáãóäúÌóÚõ (Ì) ãäóÇÌöÚõ |
|
Kazmak, ağzını genişletmek. Enlileştirmek. Kesmek bağlamak. Tamamını çıkarmak. |
äóÌóÝó ÇáÔìÁó ÜÜÜõÜÜ äóÌúÝðÇ |
|
Dümen. |
ÇáãöäúÌóÇÝ |
|
Tepe. |
ÇáäøóÌóÝ (Ì) äöÌÇÝñ |
|
Tepe. Âvize. |
ÇáäóøÌóÝóÉ (Ì) äóÌóÝñ æ äöÌóÇÝñ |
|
Tırpan. |
ÇáãöäúÌóáõ (Ì) ãäÇÌöá |
|
Mengene. |
ÇáãóäúÌáóÉ |
|
Çocuk, evlât. Toplanmış su. |
ÇáäøóÌúá (Ì) ÃäúÌóÇáñ |
|
Geniş ve güzel gözlü kadın. |
ÇáäøóÌóáÇÁõ (Ì) äõÌúáñ |
|
Yıldız v.b. doğmak. Görünmek. Akla gelmek. Meydana gelmek. (–o): Taksitle ödemek. |
äóÌóã ÇáÔìÁõ ÜÜÜõÜÜ äóÌúãððÇ æ äÌæãðÇ |
|
Yıldız gözetledi. Kozmolog olduğunu iddia etti. (–o): Taksite bağladı. |
äóÌøóã |
|
Çıkacak yer. maden ocağı. |
ÇáãóäúÌóãõ (Ì) ãäóÇÌã |
|
Kozmolog. |
ÇáãõäÌöøãõ |
|
Yıldız. Ülkeler yıldızı. Taksit ödeme vakti. Taksit. Kök. |
ÇáäøóÌúã (Ì) äõÌõæã æÃäúÌõãñ |
|
Kurtulmak. Çabuk olmak. (–o): Kesmek. Yüzmek, soymak. |
äóÌÇ ãäå ÜÜÜõÜÜ äÌÇÁð æ äóÌÇÉð |
|
Fısıldamak. |
æ Ü ÝáÇäðÇ äóÌúæðÇ æ äóÌúæóì |
|
Tepeye çıktı. Yellendi, büyük abdest bozdu. (–o): Kurtardı. |
ÃäúÌóì |
|
Issız ve uzak bir yerde bıraktı. Kurtardı. Seviyesini yükseltti. |
äóÌøóì ÇáÔìÁó |
|
Fısıldadı. Kederden kurtulamadı. |
äÇÌÇå ãõäóÇÌÇÉ æ äöÌÇÁð |
|
Fısıldaştılar. |
ÊóäóÇÌöì ÇáÞæãõ |
|
Tepenin arkasında gizlendi. Abdest bozmak için ıssız yer aradı. Abdest bozduktan sonra su v.b. ile temizlendi. Kurtuluş istedi. (–min): Kurtuldu. (–o): Kurtardı. |
ÇÓúÊóäúÌì |
|
Kurtuluş yeri. Yüksek yer, tepe. |
ÇáãóäúÌóì (Ì) ãóäÇÌ |
|
Kurtuluş. |
ÇáãóäÌÇÉ (Ì) ãóäÇÌò |
|
Arkadan çıkan yel v.b. Yağmurunu boşaltıp giden bulut. |
ÇáäøóÌúæõ (Ì) äõÌõæñø æ äöÌóÇÁñ |
|
Tepe. Uzak, sâlim yer. |
ÇáäøóÌúæóÉ |
|
Fısıltı. Fısıldayan kişiler. |
ÇáäøóÌúæóì |
|
Samimi dost, sırdaş. |
ÇáäøóÌöìøõ (Ì) ÃäúÌöíóÉñ |