Ölmek. Sükûnet bulmak. Sönmek. Kapanmak. |
ãÇÊ ÇáÍìõø ÜÜÜõÜÜ ãóæúÊðÇ |
Ölü göründü. Fâni göründü. |
ÊãóÇæóÊ |
Ölüm. |
ÇáãóãóÇÊõ |
Ölü. Boş ve sahipsiz arazi. |
ÇáãóæóÇÊõ |
Ölüm. |
ÇáãóæúÊõ |
Cansız. |
ÇáãóæóÊÇäõ |
Hayvan kırımı. |
ÇáãóæúÊÇä |
Ölü. |
ÇáãóíúÊõ (Ì) ÃãúæÇÊñ |
(=) Ölü hükmünde. |
ÇáãóíøöÊõ (Ì) ÃóãúæóÇÊñ æ ãóæúÊì |
İslâmî şartlara uymadan ölmüş veya öldürülmüş hayvan. |
ÇáãóíúÊóÉõ |
Ölüm şekli, durumu. |
ÇáãöíÊóÉõ |
Deniz azmak, dalgalanmak. |
ãóÇÌ ÇáÈÍÑõ ÜÜÜõÜÜ ãóæúÌðÇ æ ãóæóÇÌÇäðÇ |
Dalga. |
ÇáãóæúÌõ (Ì) ÃóãúæóÇÌñ |
Hareket etmek, atılmak. Dökülüp sıçramak. Dalgalanmak. Sür’atle gelip gitmek. (–o): Toz kaldırmak. |
ãóÇÑó ÇáÔìÁõ ÜÜÜõÜÜ ãóæúÑðÇ |
Titreme, hareket. Dalga. Yumuşak şey. Düz yol. |
ÇáãóæúÑõ |
Muz. |
ÇáãóæúÒõ |
Ustura. |
ÇáãõæÓóì (Ì) ãóæóÇÓò æ ãõæÓóíóÇÊ |
Kıymetsiz ev eşyası. |
ÇáãÇÔõ |
Yıkamak. |
ãóÇÕó ÇáËæÈó æ äÍæóå ÜÜÜõÜÜ ãóæúÕðÇ |
Ahmaklık, abdallık. Gözün burun tarafındaki köşesi. Kanatlı karınca. Çizme. |
ÇáãõæÞõ (Ì) ÃãúæóÇÞñ |
Malı arttı. (–o): Mal edindi. |
Êóãóæøóá |
Fert veya cemaatın mâlik olduğu her şey. |
ÇáãóÇáõ (Ì) ÃóãúæÇá |
Yatırım yapan. Vergi veren. |
Çáããæöøáõ |
Bakmak, geçimini üzerine almak. |
ãÇäóåõ ÜÜÜõÜÜ ãóæúäðÇ |
Rızık, geçim vasıtası. Bunun için biriktirilen şey. |
ÇáãóÄõæäóÉ (Ì) ãóÄæäÇÊ |
Sulak oldu. Çok yağmur yağdı. (–o): Gümüş veya altınla kapladı. Hakkı batıl gösterdi. Sözü yaldızladı. (–o alâ): işine geldiği gibi cevap verdi. |
ãóæóøåó ÇáãæÖÚõ |