Yayı şiddetle germek. (–o): Doldurmak. (–o alâ): Yardım etmek.

ãáóÃó Ýì ÇáÞæÓ ÜÜÜóÜÜ ãóáúÆðÇ

Dolmak.

ãóáöÆó ÜÜÜóÜÜ ãáúÆðÇ

Doldurdu.

ãóáóøÃó ÇáÃäÇÁó

Doldu.

ÇãúÊóáóÃó ÇáÔìÁõ

Cemaat. Seçkin kişiler. Huy.

ÇáãóáóÃõ (Ì) ÃãáÇÁñ

Dolu, dolusu.

ÇáãöáúÁ

Çarşaf. Divan örtüsü.

ÇáãõáÇÁÉ (Ì) ãõáÇÁ

Dolu.

ÇáãóáúÂä æ åì ãóáúÃóì æ ãóááúÂäÉ (Ì) æ ãöáÇÁñ

Su acı olmak.

ãóáõÍó ÇáãÇÁõ ÜÜÜõÜÜ ãõáõæÍóÉð æãáóÇÍóÉð

S.müş. Güzel olmak.

æ åæ ãóáíÍñ æ ãÇáÍñ ãöáúÍñ

S.müş.

Ýåæ ãóáíÍ (Ì) ãöáÇÍ æ åæ ãõáÇóÍñ

Gemicilik, denizcilik. Tuzculuk.

ÇáãöáÇÍÉ

Tuz. Acı. Güzellik. Saygı.

ÇáãöáúÍ (Ì) ÃãáÇÍ

Beyaza çalan mavi renk. Bereket. Güzel ve tatlı söz.

ÇáãõáúÍóÉ (Ì) ãõáóÍñ

Tuzcu. Kaptan, gemici.

ÇáãóáøóÇÍ

Tuzla.

ÇáãóáóøÇÍÉ

Tuzluk.

ÇáãóãúáóÍÉ

Âciz. Bozuk, bozulmuş. Tatsız.

ÇáãóáöíÎ (Ì) ãõáõÎñ

Sür’atle gitmek. Sıvışmak. (–bi): çabuk sürmek. (–o bi): Yaltaklanmak.

ãóáóÓó ÝáÇä ÜÜÜõÜÜ ãóáúÓðÇ

Yumuşak ve pürüzsüz olmak.

ãóáõÓó ÇáÔìÁõ ÜÜÜõÜÜ ãóáÇóÓÉ

S.müş.

Ýåæ ÃãúáóÓõ æ åì ãóáúÓóÇÁõ (Ì) ãõáúÓñ

Düzledi. Süzdü.

ãóáøóÓó ÇáÔìÁó

Düşmek.

ãóáöÕó ÇáÔìÁõ ãä íÏì ÜÜÜóÜÜ ãóáóÕðÇ

Çocuk ahlâksız ve piç olmak. (–o): duvarı çamurla sıvamak. Traş etmek. Zamanından önce doğurmak.

ãóáóØó ÇáÛáÇãõ ÜÜÜõÜÜ ãõáõæØðÇ

Duvar sıvamaya yarayan çamur, harç. Dirsek. Yan.

ÇáãöáÇóØ (Ì) ãõáõØñ

Hırsız, piç.

ÇáãöáúØõ (Ì) ÃóãúáÇØñ æ ãõáõæØñ

Sür’atle geçip gitmek. (–o): yıkamak, silmek. Salmak. Vurmak, dövmek. Emmek.

ãóáóÞóÊö ÇáÏæÇÈøõ æ ÛíÑåÇ ÜÜÜõÜÜ ãóáúÞðÇ

Kadın çocuk düşürdü. Fakir düştü. (–o): fakir düşürdü. Oğup yumuşattı.

ÃãúáóÞóÊö ÇáãÑÃÉõ

Düzledi.

ãóáøóÞó ÇáÔìÁó

Yaltaklandı.

ÊóãóáøóÞó ÇáÑÌáó æ áå

Mâlik ve sahip olmak. Yavru kuvvetlenip anasını takibe muktedir olmak. Hamuru iyice yoğurmak. Kadını evlenmekten men’etmek. Evlenmek.

ãóáóßó ÇáÔìÁó ÜÜÜöÜÜ ãõáúßðÇ

Mâlik kıldı. Kendi haline terk etti.

Ããúáóßóåõ ÇáÔìÁó

(=)

ãóáøóßó ÝáÇäðÇ ÇáÔìÁó

Mâlik oldu.

ÇãúÊóáóßó Êóãóáóøßó ÇáÔìÁó

Bir şeyi yapmamak hususunda kendine mâlik oldu.

ÊãÇáóßó Úä ÇáÔìÁ

Leyleğe benzr su kıyılarında yaşayan bir kuş.

ãÇáßñ ÇáÍÒíäõ

Avam dilinde melek.

ÇáãóáÇóß

Bir şeyin özü, esası, temeli, dayanağı.

ãóáÇß ÇáÃãÑ

Hükümdar. Mülk. Serbest irade.

Çáãóáúß (Ì) ãõáõæß

Sahip olunan ve üzerinde tasarruf hakkı bulunan şey. Temlik.

Çáãõáúß (Ì) ÃãáÇß

Melek.

Çáãóáóß æÇÍÏ ÇáãáÇÆÜßÉö

Allah teâlâ. Mülk sahibi. Hükümdar.

Çáãóáößõ (Ì) ÃãúáÇß æ ãõáæß

Alışkanlık, istidat. Mülk.

ÇáãóáóßÉ

Ruhlara mahsus gayp âlemi. İzzet ve saltanat. Büyüklük, ululuk.

ÇáãóáóßõæÊ

İmparatorluk.

ÇáãóáóßöíøóÊ

Mülk sahibi. Hükümdar.

Çáãóáíß (Ì) ãõáóßÇÁ

Saltanat. İdare. Devlet.

ÇáãóãúáßÉ

Köle.

Çáãóãúáõæß (Ì) ããÇáíß

Kıvranmak. (–alâ): Uzamak. (–fî): Koşmak. (–o): Tersine çevirmek. Ateşe atmak. Elbiseyi teğelemek.

ãóáøó ÝáÇä ÜÜÜõÜÜ ãóáøðÇ

Usanmak, bıkmak.

ãóáøó ÝáÇä ÇáÔìÁó æ Úä ÇáÔìÁ ÜÜÜóÜÜ ãËá íóÝÑóÍõ ãóáóáÇð æ ãáÇáðÇ æ ãáÇáÉð

Israr etti. Usandırdı. (–alâ): Uzun sürdü. (–o): Ateşte pişirdi. Söyleyip yazdırdı.

Ããóáøóå

Usanç, bıkkınlık.

ÇáãóáÇá

Acı veya hastalıktan kıvranma. Sırt ağrısı. Sıtma teri.

ÇáãõáÇá

Şeriat, din. Diyet, tazminat.

ÇáãöáøóÉ (Ì) ãöáóáñ

Teğel.

ÇáãõáøóÉ

Mısır cuneyhinin binde biri.

Çáãöáøöíã

Melânkoli.

ÇáãóáóäúÎõæáíÇ

Koşmak.

ãáÇ ÝáÇä ÜÜÜõÜÜ ãóáúæðÇ

Mühlet verdi. Denemek için fırsat verdi. (–o, li): Atın ipini uzattı. (–alâ o): Söyleyip yazdırdı.

ÃóãúáÇå Ü Çááøóåõ ÇáÚíÔó

Söyleyip yazdırmasını istedi.

ÇÓúÊóãúáÇå ÇáßÊÇÈó

Çöl. Geniş arazi. Bir zaman parçası.

ÇáãóáÇó

Gece ve gündüz. Gündüzün başlangıç ve sonu.

ÇáãóáóæóÇäö

Hayat, ömür. 3 kg.lık bir ölçek.

ÇáãóáæÉ

Uzun zaman.

Çáãóáöìø

Milyon.

Çáãöáíæõäõ (Ì) ãóáÇííäõ