«İle, beraber».

ãóÚó

Bozulmak. (–fî): gitmek. (–o): Kapıp kaçmak. Çekip çıkarmak.

ãóÚóÏó ÇáÔìÁõ ÜÜÜóÜÜ ãóÚúÏðÇ

Mide.

ÇáãóÚöÏóÉõ (Ì) ãóÚöÏñ

(=)

ÇáãöÚúÏóÉõ (Ì) ãöÚóÏñ

Keçi. Keçi derisi. Gayretli.

ÇáãóÇÚÒõ (Ì) ãæÇÚÒ æ ãöÚÇÒ

Keçi.

ÇáãóÚúÒõ (Ì) ÃãúÚõÒæ ãóÚöíÒ

(=)

ÇáãöÚúÒóì ÇáæÇÍÏÉ ãöÚúÒóÇÉ

Yayı germek. (–bi): Çocuk düşürmek. (–o): Uzatmak, germek. Borcunu zamanında vermemek. Çekip çıkarmak. Yolmak.

ãóÚóØó Ýì ÇáÞæÓ ÜÜÜóÜÜ ãóÚúØðÇ

Toprakta yuvarlandı.

ÊóãóÚøóßó

Çabuk yürümek. (–o): Acele etmek. Rahatsız etmek. Bozmak.

ãóÚóáó ÇáÑÌáõ ÜÜÜóÜÜ ãóÚúáÇð

Hakkı ikrar etmek. Sür’atle koşmak. Su akmak.

ãóÚóäó ÈÇáÍÞøö ÜÜÜóÜÜ ãóÚúäðÇ

S.müş.

Ýåæ ãóÚöíä (Ì) ãõÚõä

Kaçtı, uzaklaştı. Malı çoğaldı. Yer suya kandı. (–fî): derinleştirdi, sonuna kadar vardı. – kabul ve itiraf etti. Su bol oldu, aktı. (–o): Akıttı.

ÃóãúÚóäó

Küçüldü.

ÊóãóÚóøäó

Kap – kacak, evde kullanılan aletler. İtaat. Su. İyilik, bağış. Zekât.

ÇáãóÇÚõæä

Faydalı şey. Tatlı ve akar su. İyilik, bağış. Deri. Zillet.

ÇáãóÚúäõ

Bağırsak. Yumuşak, alçak arazi.

ÇáãöÚóì (Ì) ÃóãúÚóÇÁ

Bağırsak.

ÇáãöÚóÇÁõ (Ì) ÃãúÚöíÉ