Kaçmak. Koşmak. Parlamak. Elbisenin havı dökülmek. (–o): Gidermek. Kusur ve ayıplarından kurtarmak, temizlemek. Parlatmak. |
ãóÍóÕó Ü ãóÍúÕðÇ |
Temizledi. Günahlarından temizledi. Denedi |
ãóÍøóÕ ÇáÔìÁ |
Halis süt içirmek. Samimi davranmak. |
ãóÍóÖ ÝáÇäÇð ÜÜÜóÜÜ ãóÍúÖðÇ |
Saf, halis, temiz. |
ÇáãóÍúÖõ |
Eksiltmek. Öldürmek, yok etmek. Yakmak. |
ãóÍóÞó ÇáÔìÁó ÜÜÜóÜÜ ãóÍúÞðÇ |
Öldü, yok oldu. Ay eksilmeye başladı. |
ÃóãúÍóÞó ÇáÔìÁõ |
Yok etti, iptal etti. |
ãóÍóøÞó ÇáÔìÁó |
Ayın küçülmeye başlaması |
ÇáãöÍóÇÞõ |
Münakaşaya dalmak. Uzun uzadıya pazarlık etmek. |
ãóÍóßó ÜÜÜóÜÜ ãóÍúßðÇ |
Hile ile elde etmek, istemek. Kıtlık olmak. |
ãóÍóáó ÈÇáÃãÑ ÜÜÜóÜÜ ãóÍúáÇð |
Uzak oldu. |
ÊãÇÍóáó |
Hile, kuvvet. Ceza. Tedbir. |
ÇáãöÍóÇáõ |
Kuraklık. Uzaklık. Sıkıntı. |
ÇáãóÍúáõ (Ì) ãõÍæáñ |
Denemek, imtihan etmek. İşkence etmek. Tasfiye etmek, süzmek. Deriyi yumuşatıp genişletmek. |
ãóÍóäó ÝáÇäðÇ ÜÜÜóÜÜ ãóÍúäóÇ |
Bela, meşakkat, sıkıntı. |
ÇáãöÍúäóÉõ (Ì) ãóÍöäñ |
Silmek, gidermek. |
ãóÍóÇ ÇáÔìÁó ÜÜÜõÜÜ ãóÍúæðÇ |
Silgi. |
ÇáãöãúÍóÇÉ |