Huzuruna çıkmak, huzurunda durmak. Yerinden ayrılmak. (–o) : Yerine geçmek, temsil etmek. Benzetmek, eşit tutmak. Heykel yontmak.

مَثَل الرَّجلُ بينَ يدَىْ فلان ـــُــ مُثولاً

Burnunu, kulağını v.b. uzuvlarını keserek başkalarına ibret olacak şekilde işkence etmek.

و ـ بفلان مَثلاً و مُثْلَة

Huzura çıkmak, huzurda durmak. Faziletli olmak.

مَثُلَ فلانٌ بين يدَىِ الوالى ـــُــ مُثولاً

S. müş.

فهو مثيلٌ (ج) مُثَلاء

Müsle yaptı. Kısasla öldürdü. 

امْثَلَ فلاناً

Benzetti. Benzedi.

ماثَلَ الشىءَ

Huzurda durdu. (– o) : Benzetti. Yazı veya resimle anlattı. Temsil etti. Tiyatro eserini sahnede oynadı. Heykel yaptı.

مَثَّلَ بفلان

İtaat etti. Tabi oldu. (– min) : Öç aldı.

امْتَثَلَ أَمْرَه

Şekline girdi. Huzurunda durdu. (– bi) : Misal verdi. (– inin) : Öç al­dı.

تمَثَّلَ الشىءَ

Heykel, resim.

التِّمثالُ تماثيلُ

Kalıp, ölçü. Mikdar. Örnek, misal.

المِثَالُ (ج) أَمْثِلَةٌ ومُثُلٌ

Eş, benzer.

المِثْلُ

(=) Ata sözü. Kahramanları hayvan veya bitki olan masal.

المَثَلُ

Ceza, işkence.

المَثُلَةُ (ج) مَثُلات

Eş, benzer. Faziletli.

المَثِيلُ (ج) أَمْثالٌ و مُثَلاءُ

Sidik torbası.

المثَانة