Vesile edinmek, vasıta kılmak. (-o): Çekmek.

مَتَّ إليه بقرابة و نحوها ـــُــ مَتًّا

Kesmek. Çekmek. Metre ile ölçmek.

مَتَر الشىءَ ـــُــ مَتْرًا

Metre.

المِتْرُ

Çok değerli olmak. Uzun olmak. (-o bi): Faydalandırmak.

مَتَعَ الشىءُ ـــَــ مُتُوعًا

Götürmek.

و ـ بالشىء مَتْعًا و مُتْعَةً

Uzattı. Ömrünü uzattı. Boşadığı eşine müt’a verdi.

مَتَّعَ الشىءَ

Faydalandı.

تَمَتَّعَ بكذا

Umre ile haccı birleştirdi.

وـ بالعمرة إلى الحج

Faydalandı.

اسْتَمْتَعَ بكذا

Fevkalâde iyi.

الماتِعُ

Faydalanma. Yiyecek, giyecek gibi faydalı her şey.

المتاعُ (ج) أمْتِعةٌ

Faydalanılan şey. Umre ile haccı birleştirme. Boşanan kadına verilen eşya v.b.

المُتْعَةُ (ج) مُتَعٌ

Bir kadınla muvakkat olarak evlenme. (İslâmda haramdır.)

زواج المتعة

Sağlam, kuvvetli ve dayanıklı olmak. 

مَتُنَ الشىءُ ـــُــ مَتَانةً

S. müş.

فهو مَتْنٌ و مَتِينٌ (ج) مِيتَانٌ

Metni yazan. 

الماتِنُ

Sırt. Sert yer. Kitap metni. İki direk arası.

المَتْنُ (ج) مِتانٌ و مُتونٌ

«Ne zaman, her ne zaman ki».

مَتى