Susamak.

لَهِبَ الرجلُ ـــَــ لَهَبًا

S. müş.

فهو لهْبان و هى لَهْبَى

Arka arkaya şimşek çaktı. (-fî): Çabuk konuştu. (-lî): Teşvik etti. (-o): Ateş yaktı.

أَلْهَبَ البرقُ

Ateş yaktı.

لَهَّبَ النارَ

Tutuştu. (-alâ): Kızdı, öfkelendi. Yandı.

التَهَبَتِ النارُ

(=)

تَلَهَّبَتِ النارُ

Sivri alev. Göğe yükselen toz.

الَّلهَبُ

Hararet, sıcaklık.

اللَّهِيبُ

Allah.

اللَّاهُوتُ

Akait âlimi.

اللَّاهُوتىّ

Köpek dilini çıkarıp solumak. Bitkin ve âciz kalmak.

لَهَثَ الكلبُ ـــَــ لَهْثًا و لُهَاثًا

(=)

لَهِثَ الكلبُ و غيره ـــَــ لَهَثًا لُهاثًا

S. müş.

فهو لهثانُ و هى لَهْثَى

Susuzluk harareti.

اللُّهَاثُ

Bir işin üzerine düşmek. Devam etmek, adet edinmek.

لَهِجَ بالأمر ـــَــ لَحَجًا

Dil, dil ucu. Anadili. Şive. Ses.

اللَّهْجَةُ

Kesti.

لَهَذمَ الشىءَ

Keskin.

اللَّهْذَم

Çene kemiği.

اللِّهْزِمة

Üzülmek, yanmak, pişman olmak.

لَهِفَ على الفائت ـــَــ لَهَفًا

S. müş.

فهو لَهِفٌ و لَهيِفٌ و لاهِفٌ و لهفانُ و هى لاهف و لهفى (ج) لَهَافَى ولُهُفٌ و لِهَافٌ

İhtiras sahibi ve gözü açık oldu.

أَلْهَفَ

Yardım diledi. (-o): “Of, ah anam!” dedi. 

لَهَّفَ

Üzüldü, yandı, pişman oldu.

تَلَهَّفَ على الفائـت

Ah! Yazık oldu!

يالَحْفَ فلان

Bir kerede yutmak. Yudumlamak.

لَهِمَ الشىءَ ـــَــ لَهْمًا و لَهَمًا

Kalbine koydu, aklına getirdi.

ألْهَمَه اللَّهُ خيرًا

Allah’ın, bazı kulların kalbine getirdiği doğru görüş ve bilgi. Akla gelen fikir ve manâ.

الإلهام

Hediye. Hafif yiyecek.

اللُّهْنة

Oynamak. Alışmak, üzerine düşmek. (-ilâ): Hoşuna gitmek. (-an): Adını anmaz olmak, terk etmek.

لها بالشىء ـــُــ لَهْوًا

Sevmek, arzu etmek. (-an): Adını anmamak, terk etmek.

لَهِىَ به ـــَــ لَهًا

Bolca verdi. (-o an): Meşgul etti, unutturdu. (-o, fî, lî): Avuçlayıp koydu.

ألْهَى

Yaklaştı. Huyuna çekti.

لاهَى الشىءَ

Oyaladı.

لَهَّاه بكذا

Oynadı, oyalanıp eğlendi. (-an): Vazgeçip feraha kavuştu.

تَلَهَّى بالشىء

Eğlence.

الأُلْهُوّة و الأُلْهِيَّة و التَّلهِيَة

Küçük dil.

و لَهًا و لِهاء اللَّهاة (ج) لَهَوَات و لَهَيات و لُهِىّ

Eğlence.

الَّلهْو

Bağış, lütuf. Bir avuç. Gümüş ve altın paradan bin adet. Değirmencinin avuçlayarak değirmenin boğazına koyduğu buğday.

الُّلهْوة (ج) لُهًا

Eğlence. Eğlence yeri.

المَلْهَى (ج) الملاهى

Komedi.

المَلهاة (ج) الملاهى