Lâkap verdi.

áóÞøóÈóåõ ÈßÐÇ

Lâkap aldı.

ÊóáóÞøóÈó ÈßÐÇ

İlk isimden sonra, bir kimsenin üstünlük veya eksikliğini belirtmek üzere kendisine takılmış olarak söylenen ikinci isim, lâkap.

ÇááøóÞóÈõ (Ì) ÃáÞÇÈ

Hayvan gebe kalmak. Düşmanlık ve kin yeniden alevlenmek.

áóÞöÍóÊö ÇáäÇÞÉõ æ äÍæåÇ ÜÜÜóÜÜ áóÞúÍðÇ æ áóÞóÇÍðÇ

Ağaç filiz verdi, dal sürdü. (-o): Erkek hayvan dişiyi gebe bıraktı. Hurmayı tohumladı.

ÃáúÞóÍóÊö ÇáÔÌÑÉõ

(o): Aşıladı. Tecrübe kazandırdı. Tohum zerketti.

áóÞøóÍó

Hurmanın tohum alma zamanı geldi.

ÇÓúÊóáúÞóÍóÊ ÇáäÎáÉõ

Erkeklik tohumu. Aşı. 

ÇááøóÞóÇÍõ

Zürriyet sahibi.

ÇáãõáúÞöÍõ ãä ÇáÑøöÌÇá

Ayıplamak.

áóÞóÓóåõ ÜÜÜõÜÜ áóÞúÓðÇ

Yerde bulmak. Kuş v.b. tane toplamak. Çeşitli kitaplardan toplamak. Fotoğraf çekmek.

áóÞóØó ÇáÔìÁó ÜÜÜõÜÜ áóÞúØðÇ

Buldu, rastladı. Derledi.

ÇáúÊóÞóØó ÇáÔìÁó

Yerden toplanan. Yere atılmış, değersiz.

ÇááøõÞóÇØóÉõ (Ì) áõÞÇØñ

Yere saçılmış tane, meyve. Maden içinde bulunan altın ve gümüş parçaları.

ÇááøóÞóØõ (Ì) ÃáúÞóÇØ

Buluntu, bulunan eşya.

ÇááøõÞóØóÉõ

Sokağa bırakılmış, ebeveyni meçhul çocuk.

ÇááøóÞöíØõ

Düşük kadın ve erkek.

ÇááøóÞöíØóÉõ

Küçük maşa.

ÇáãöáúÞóÇØõ (Ì) ãáÇÞíØ

Kapmak. Ağzına alıp yutmak.

áóÞöÝó ÇáÔìÁó ÜÜÜóÜÜ áóÞúÝðÇ æ áóÞóÝóÇäðÇ

Kaptı. Yuttu.

ÇáÊóÞóÝó æ ÊóáÞøÝó ÇáÔìÁó

Leylek.

ÇááøóÞúáÇóÞõ

(=) Dil.

ÇááøóÞúáóÞõ

Yolun ağzını kapamak.

áóÞóãó ÇáØøÑöíÞó æ ÛíÑå ÜÜÜõÜÜ áóÞúãðÇ

Hızlı yemek. Ağzı ile bir şeyi almak. Çiğneyip yutmak.

áóÞöãó ÇáÔìÁó ÜÜÜóÜÜ áóÞúãðÇ

Eliyle ağzına vererek yedirdi.

áóÞøãóåõ ÇáØÚÇãó

Yuttu.

ÇáúÊóÞóãó ÇáÔìÁó

Yutulan.

ÇááøóÞöíãõ

Akıllı ve zeki olmak. (-o): Anlamak.

áóÞöäó ÝáÇäõ ÜÜÜóÜÜ áóÞóäðÇ æ áóÞóÇäóÉð

S. müş.

Ýåæ áóÞöäñ

Tekrarlaması için söz söyledi. Sahne oyuncusuna sufle yaptı. Ölmek üzere olan kimsenin yanında şehadet getirdi. Ölüye telkin verdi.

áóÞøäóå ÇáßáÇã

Anladı.

ÊóáóÞøóäó ÇáÔìÁó

Leğen.

ÇááøóÞóäõ

Ölüye telkin veren. Sahne suflörü.

ÇáãõáóÞøäõ

Karşılaşmak, rastlamak.

áóÞöíóåõ ÜÜÜóÜÜ áöÞóÇÁ æ ÊöáÞÇÁð æ áõÞöíøðÇ æ áõÞúíóÇäðÇ æ áõÞúíÉ

Öldü.

æ Ü ÝáÇäñ ÑÈøóå

Attı. Yükledi, koydu. Sözü öğretti.

ÃóáÞóì ÇáÔìÁó

Kulak verdi.

ÃáÞì ÝáÇäñ ÇáÓãÚó

Karşılaştı, rastladı. Ara buldu.

áÇÞóÇå ãõáóÇÞóÇÉð æáöÞóÇÁð

Karşı karşıya getirdi.

áÞóøÇåõ ÇáÔìÁó

Karşılaştılar. Bir araya geldiler. Bir hizaya geldiler.

ÇáúÊóÞóíóÇ

Gebe kaldı. (-o): Karşılaştı. (-min): Aldı.

ÊóáóÞøÊö ÇáãÑÃÉõ

Sırt üstü uyudu.

ÇÓúÊóáúÞóì Úáì ÙåÑå

Bilmece. Bilmecemsi soru. Belâ, felâket.

ÇáÃõáúÞöíøóÉõ (Ì) ÇáÃáÇÞöìø

Karşılaşma, buluşma. Karşı, karşısı. Hizası, hizasında.

ÇáÊøöáúÞóÇÁõ

Kendiliğinden.

ÊáÞÇÆíðøÇ