Eğlenmek, oynamak. (-bi): Oyuncak edinmek. (-fî): Eğlenceye almak. – Boş vakit geçirmek.

áóÚöÈó ÜÜÜóÜÜ áóÚöÈðÇ æ áöÚúÈÇð

Oyuncak.

ÇáÃõáúÚõæÈÉ (Ì) ÃáÇÚíÈ

Tükürük, salya.

ÇááøõÚÇÈ

Oyun, oyuncak. Eğlenceye alınan, ahmak.

ÇááøõÚúÈÉ (Ì) áõÚóÈ

Durakladı, tereddüt etti.

áóÚúËóãó Ýì ÇáÃãÑ

(=)

ÊóáóÚúËóãó

Isırmak.

áóÚóÓóå ÜÜÜóÜÜ áóÚúÓðÇ

Hindiba otu. Ömrü kısa bir yeşil ot. Bir içim su. Bolluk. Dünya.

ÇááøõÚÇÚÉ

Yalamak.

áÚöÞó ÇáÚÓáó æ äÍæå ÜÜÜóÜÜ áóÚúÞðÇ

Yalanan şeyden ağızda kalan tat.

ÇááøõÚÇÞ

Bir parmak, bir kaşık şey.

ÇááøõÚúÞÉ

Kaşık.

ÇáãöáúÚóÞÉ (Ì) ãáÇÚÞ

“Keşki olsa! Korkarım ki … ola. Umarım ki, ihtimal ki, belki.” Soru edatı olarak da kullanılır.

áóÚóáøó Úóáøó

Rahmetinden uzaklaştırmak. Kovmak. Lânetlemek. Sövmek.

áóÚóäóåõ Çááóøåõ ÜÜÜóÜÜ áóÚúäðÇ

“Böyle değilse Allah’ın lâneti üzerime olsun.” diyerek zina iftirası cezasından kendini kurtardı. Hâkim tarafların bu şekilde yemin etmelerine hükmetti.

áÇÚóäó ÇáÑÌáõ ÒæÌÊóå

Lânetleştiler.

ÇáÊóÚóäó ÇáÞæãõ

Lânete sebep olan.

ÇááøóÇÚöä

Zina iftirası ile ilgili muayyen yemin tarzı.

ÇáøöÚÇä

Çok lânetlenen.

ÇááøõÚúäÉ (Ì) áõÚóäñ

Çok lânetleyen.

ÇááøõÚóäóÉ (Ì) áõÚóä

Şeytan. Kovulmuş, lânete uğramış. Tarla korkuluğu.

ÇááøóÚöíä

Lânete sebep olan şey.

ÇáãóáúÚóäóÉ (Ì) ãáÇÚä