Hafif baş yarası. Takke. 

اللاَّطئـة

Bulaştırmak, kirletmek. 

لَطَخَه بكذا ـــَــ لطخًا

Külünk.

الملْطاس و الملْطس

Devam etmek, üzerinde durmak. (-o): Örtmek, gizlemek. İnkâr etmek. Kapıyı kapamak. Yapıştırmak. Dövmek.

لَطَّ بالامر و غيره ـــُــ لَطًّا

Nazik ve merhametli davranmak.

لَطَفَ به وله ـــُــ لُطْفًا و لَطَفَا

İnce ve şeffaf olmak. Yumuşak olmak. Küçük olmak.

لَطُفَ الشىءُ ـــُــ لُطْفًا و لَطَافة

Hoş ve güzel davrandı. (-o): İyilik etti, bağışta bulundu.

أَلْطَفَ له

İyilik etti. Şaka etti.

لاطَفَه

İnce ve nazik davrandı. Yolunu bulup sırrını öğrendi. Saygı gösterdi.

تَلّطَّف للأمر و فيه و به

Yumuşak kalblilik. Hediye.

اللَّطَف (ج) ألطاف

Allah’ın tevfiki ve koruması. Yumuşak ve nazik davranma.

اللُّطْف (ج) ألطاف

Allah’ın isimlerinden: Kullarına iyilik ve merhamet eden. İşin ince ve gizli noktalarını bilen. İnce manâlı söz. Şeffaf. İnce.

اللَّطِيف

m. (=) Hoş manâlı söz, lâtife.

اللَّطِيفَةُ (ج) لطائف

Tokat vurmak. Yapıştırmak. İlgilendirmek. Karıştırmak.

لَطَمَهُ ـــِــ لَطْمًا

Dalgalar birbirini dövdü. Tokalaştı.

التطمت الأمواجُ

(=)

تلاطمت الامواج