|
Cadde. |
ÇááóøÇÍöÈõ |
|
Sığınak. Dar geçit. |
ÇáãóáúÍóÌõ (Ì) ãóáÇóÍöÌõ |
|
Yakın ve bitişik olmak. |
áóÍøóÊö ÇáÞóÑÇÈÉõ ÈíääÇ ÜÜÜöÜÜ áóÍøðÇ |
|
Yağmur devamlı yağdı. (-alâ): Devam etti, ısrar etti. Ayakkabı parmağı vurdu. |
ÃáóÍøó ÇáÓÍóÇÈõ |
|
Sapmak. (-ilâ): Meyletmek. –Zulmetmek. (-fî): İncitmek. (- o): Mezarı lâhit şeklinde yapmak. Ölüyü lâhde gömmek. |
áóÍóÏó ÜÜÜóÜÜ áóÍúÏðÇ |
|
(an): Saptı. —Hakkı bâtıl ile karıştırdı.(-fî): Dokundu, çattı. Mücadele ve münakaşa etti.(-o): Lâhitli mezar kazdı. Defnetti. |
ÃáúÍóÏó |
|
Sığındı. (-fî): Dokundu, çattı. |
ÇáúÊóÍóÏó Åáíå |
|
Kabrin kıble tarafındaki boydan boya çukur. |
ÇáøóáÍúÏõ (Ì) ÃáúÍóÇÏñ æ áõÍõæÏ |
|
Dine çatan, sapık. |
ÇáãõáúÍöÏ (Ì) ãõáÍÏæä æ ãóáÇÍöÏÉñ |
|
Yalamak. Güve yünü yemek. |
áóÍöÓó ÇáÅäÇÁ ÜÜÜóÜÜ áóÍúÓðÇ |
|
Sarılmak. (-o an): Men’etmek, geri bırakmak. |
áóÍóÕó Ýì ÇáÃãÑ ÜÜÜóÜÜ áóÍúÕðÇ |
|
Göz ucuyla bakmak. |
áóÍóÙóåõ ÈÇáúÚíä æ Åáíå ÜÜÜóÜÜ áóÍúÙðÇ æ áóÍóÙÇäðÇ |
|
Gözetti. (alâ): Aleyhinde düşündü, aleyhinde not verdi. |
áÇóÍóÙóåõ |
|
Gözün kulak tarafındaki ucu. |
ÇáøöÍóÇÙõ (Ì) áõÍõÙñ |
|
Göz ucuyla bir bakış. Bu bakışın alacağı kadar kısa vakit. |
ÇááóøÍúÙóÉõ |
|
Gözden geçirme. Tenkit. Müşahede altına alma, gözlem yapma. |
ÇáãõáÇÍÙÉ |
|
Bir kitap v.b. nin kıyısına hatalarına işaret etmek üzere konan not. |
ÇáãáÍæÙÉ |
|
Ay küçülmeye başlamak. (-o): Çarşaf ve yorganla örtmek. Giydirmek. Ateşe odun atmak. Hayvanı yüzmek. Tokat vurmak. Yorgan ve çarşaf yapmak. |
áóÍóÝó ÇáÞóãóÑõ ÜÜÜóÜÜ áóÍúÝðÇ |
|
İhtiyacı olmadığı halde ısrarla dilendi. Kibirle eteğini sürüyerek yürüdü. (-bi): Zarar verdi. (-o): Tercih etti. Bıyığını iyice kırptı. Giydirdi. |
ÃáúÍóÝó ÇáÓÇÆáõ |
|
Çarşaf ve yorgan edindi. (-bi): Örtündü. |
ÇáÊóÍóÝó |
|
Örtü, çarşaf. Yorgan. |
ÇááöøÍÇÝõ (Ì) áõÍÝñ |
|
Üste giyilen elbise. Çarşaf. |
ÇáãöáúÍóÝõ |
|
(=) |
ÇáãöáúÍóÝóÉõ |
|
At zayıflamak. (-o): Kesinlik kazanmak, gerekli olmak. (-bi): Ulaşmak. |
áóÍöÞó ÇáÝÑÓõ ÜÜÜóÜÜ áõÍõæÞðÇ |
|
Ulaştı. (-o) Peşine taktı, tâbi kıldı. İlhak etti, kattı. |
ÃáúÍóÞó Èöåö |
|
Peşipeşine geldi. |
ÊóáÇÍÞÊ ÇáãØÇíÇ |
|
Ağacın verdiği ikinci yemiş. |
ÇáááÇøóÍöÞóÉ (Ì) áæÇÍÞ |
|
Peşinden gelen. Ek. Evlâtlık, babasından başkasına nisbet edilen. |
ÇááøóÍóÞõ (Ì) ÃóáúÍóÇÞñ |
|
(=) Ateşe. İkinci baskı. |
ÇáãõáúÍóÞ (Ì) ãáÍÞÇÊ |
|
Lehimlemek, yapıştırmak.(-o): Düzeltmek. Kemikten eti soymak. |
áóÍóãó ÇáÔìÁó ÜÜÜõÜÜ áóÍúãðÇ |
|
Yara kaynadı, iyi oldu. Harp kızıştı. |
ÇáúÊóÍóãó ÇáÌõÑÍõ |
|
Et yiyen hayvan, etobur. |
ÇáááÇÍöãõ (Ì) áæÇÍã |
|
Lehim v.b. |
ÇááöøÍóÇãõ |
|
Kasap. Lehimci. |
ÇááóøÍøóÇãõ |
|
Et. |
ÇáøóáÍúãõ (Ì) ÃáúÍõãñ æ áõÍõæãñ |
|
Et parçası. Argaç. Akrabalık. |
ÇááóøÍúãóÉõ |
|
Doğanın avladığı hayvandan yediği et parçası. Alt deri. Astar. Akrabalık. |
ÇááõøÍúãóÉõ (Ì) áõÍóãñ |
|
Şiddetli harp. Harp meydanı. Kahramanlık.masal ve romanı. |
ÇáãóáúÍóãóÉõ (Ì) ãáÇÍã |
|
Gramer bakımından hatalı konuşmak. Kendi diliyle konuşmak. İki kişi, başkasının anlamayacağı şekilde konuşmak (ilâ): Niyet ve kasdetmek, yönelmek. (-o an): Anlamak. |
áóÍóäó Ýì ßáÇãå ÜÜÜóÜÜ áóÍúäðÇ |
|
Dikkatli ve anlayışlı olmak. (-o): Anlamak. |
áóÍöäó ÝáÇä ÜÜÜóÜÜ áóÍóäðÇ |
|
Konuşmada hata etti. (-o): Anlattı. |
ÃáúÍóäó |
|
İkisi anlayacağı şekilde konuştular. |
áóÇÍóäóå |
|
Makam yaptı, makamla okudu.(-o): Besteledi. Sözdeki hatasını belirtti. |
áóÍøóäó |
|
Bir milletin dili. Makam. |
ÇáøóáÍúäõ (Ì) ÃáÍÇäñ æ áõÍæä |
|
Sözden anlaşılan mâna. Sözdeki hata. |
áóÍúäõ ÇáÞæá |
|
Dil, lehçe, zekâ. |
ÇáøóáÍóäõ |
|
Kabuğunu soymak. Kınamak. |
áóÍóÇ ÇáÔÌÑÉó æ ÇáÚÕÇ ÜÜÜõÜÜ áóÍúæðÇ |
|
Münakaşa etti. |
áÇÍÇå |
|
Sakalı bıyığı bitti. (-o): Kabuğunu soydu. |
ÇáÊóÍóì |
|
Kabuk. Kapçık. Zar. |
ÇááöøÍóÇåõ (Ì) ÃáÍíÉ æ áõÍöìñø |
|
Sakal yeri. Çene. Göl kenarı. |
ÇááøóÍúìõ (Ì) ÃáúÍò æ áõÍöìøñ æáÍöÇÁ |
|
Sakal. |
ÇááøóÍúíóÉõ (Ì) áöÍøì æ áõÍðì |