Onlar ki (müennes).

ÇáøóáÇíìö

Dişi arslan.

ÇáóøáÈõÄóÉ (Ì) áóÈõÄñ æ áóÈõÄÇÊ

(=)

ÇáóøáÈúæÉ (Ì) áóÈóæÇÊ

Akıllı olmak.

áóÈøó ÜÜÜöÜÜ áóÈÇÈÉð

S. müş.

Ýåæ áÈíÈ (Ì) ÃáöÈøÇÁ

İkamet etmek. (-o): Çene altına vurmak. Kırıp içindekini çıkarmak.

æ Ü ÈÇáãßÇä ÜÜÜõÜÜ áóÈøðÇ æ áõÈõæÈðÇ

Bitkinin yemişi belirdi. Ortaya çıktı, meydana geldi. (-bi): İkamet etti. (-alâ) : Devam etti. (-o) : Semer geriye kaymasın diye hayvana göğüs kolanı taktı.

ÃáóÈøó ÇáÒÑÚõ

(o) : Yakasını toparlayıp çekti.

áóÈøÈó

İşe girişti. Silâhlandı.biriyle yaka paça oldu.

ÊóáóÈóøÈó

Yaka paça. 

ÇáÊøóáúÈöíÈ (Ì) ÊáÇÈíÈ

Halis, katkısız, öz, iç. İnce un.

ÇáõøáÈÇÈ

Gerdanlık yeri. Eğer ve semer geri kaymasın diye hayvanın önünden bağlanan kayış v.b. akıl. Hâtır.

ÇáóøáÈóÈ (Ì) ÃáÈÇÈ

Her şeyin iyisi, özü, kendisi, hakikatı. Akıl.

ÇáõøáÈø (Ì) ÃóáÈÇÈ æ ÃóáõÈñø

Gerdan. Gerdanlık. 

ÇáóøáÈøóÉ (Ì) áóÈøóÇÊñ æ áöÈÇÈ

Akıllı. “Lebbeyk…” deyen.

ÇáøóáÈíÈ (Ì) ÃáöÈøóÇÁõ

Emrin baş üstüne.

áóÈóøíúßó æ áóÈøóíúåö

Bir yerde kalmak, eğlenmek.

áóÈöËó ÈÇáãßÇä ÜÜÜóÜÜ áóÈúËðÇ æ áõÈúËðÇ

Tereddüt, duraklama.

ÇáøõáÈúËÉ

İkamet etmek. Yapışmak. Üst üste binmek.

áóÈóÏó ÈÇáãßÇä ÜÜÜõÜÜ áõÈõæÏðÇ

İkamet etmek. Yapışmak.

áóÈöÏó ÈÇáãßÇä ÜÜÜóÜÜ áóÈóÏðÇ

(=) Atın üzerine keçe koydu. (-o): Keçe yaptı. Başını eğdi.

ÃáúÈóÏó ÈÇáãßÇä

Yapıştırdı. Saçlarını zamk gibi bir şeyle şekillendirdi. Keçe yaptı.

áóÈøóÏó ÇáÔìÁó ÈÇáÔìÁ

Aba, yamçı.

ÇáõøáÈóøÇÏÉ

Birbirine,girmiş sertleşmiş yün ve saç. Keçe. Bir nevi sergi.

ÇáøöáÈúÏ (Ì) ÃóáúÈÇÏñ æ áõÈõæÏñ

Çok mal. 

ÇáõøáÈóÏ

Dolaşmış, sertleşmiş saç ve yün. Arslan yelesi. Kavuk, külâh.

ÇáöøáÈúÏÉ (Ì) ÃáÈÇÏñ æ áõÈõæÏñ æ áöÈóÏñ

(=)

ÇáõøáÈúÏÉ (Ì) áõÈóÏñ

İş karışmak, içinden çıkılmaz hale gelmek.

áóÈóÓó Úáíå ÇáÇãÑáóÈúÓðÇ

Giymek, örtünmek. Beraber yaşamak. Sineye çekmek.

áóÈöÓó ÇáËæÈó ÜÜÜóÜÜ áõÈúÓðÇ

Şüpelendi, karıştırdı. (-o): Örtü, giydirdi.

ÃáúÈóÓó Úáíå ÇáÇãÑõ

Karıştı. Yakından ilgilendi. İşi ele aldı, yaptı.

áÇÈóÓóå

Karıştı. (-alâ): Karıştırdı, içinden çıkamadı.

áóÈøóÓó ÇáÔìÁõ

(bi): Giyindi. Karıştı, bulaştı.

ÊóáóÈøóÓó

Elbise. Karı koca. Örtü.

ÇáöøáÈÇÓ (Ì) ÃáúÈöÓÉ æ áõÈõÓ

Ayakkabı çekeceği.

ÇáøóáÈøóÇÓÉ

Alaca karanlık. Elbise.

ÇááøóÈúÓõ

Elbise.

ÇááøóÈúÓõ (Ì) áõÈõæÓñ

Şüphe. Müphemlik.

ÇááøõÈúÓ

Şüphe.

ÇááøöÈúÓóÉ

Elbise. Zırh. İlâç fitili.

ÇááøóÈõæÓ (Ì) áõÈõÓñ

Elbise.

ÇáãóáúÈóÓö (Ì) ãóáÇÈöÓõ

Yere çarpmak. 

áóÈóØó ÝáÇäðÇ ÜÜÜöÜÜ áóÈúØðÇ

Yer çarpıldı. Şaşırdı. 

ÊóáóÈøóØó

Karıştırmak.

áóÈóßó ÇáÔìÁó æ ÇáÇóãÑó ÜÜÜõÜÜ áóÈúßÇð

Çirkin konuştu. Hata etti.

ÃóáúÈóßó

Memesine süt indi. Süt bollaştı.

ÃáúÈóäóÊú

Süt emdi.

ÇáÊóÈúäó ÇáÑÖíÚõ

Süt, bal ve kepekten yapılmış bir nevi çorba.

ÇáÊøóáúÈíäÉ

Sütçü. Kerpiççi: Kerpiç.

ÇááøóÈøÇä

Süt emme. 

ÇááøöÈóÇä

İhtiyaç. Arzu.

ÇááøõÈóÇäÉ (Ì) áõÈÇäñ

Süt.

ÇááøóÈóä (Ì) ÃóáúÈÇä

Kerpiç. Gömlek yakası.

ÇááøóÈöä

Gömlek yakası.

ÇáøöáÈúäÉ æ ÇáøóáÈöäóÉ

Memesi sütlü.

ÇáøóáÈõæä (Ì) áõÈúäõ æ áóÈóÇÆÜäõ

3. yaşına basan deve.

ÇÈä ÇáøóáÈõæä

Süt süzgeci. Süt kabı. Kerpiç kalıbı.

ÇáãöáúÈóä

“Lebbeyk…” dedi.

áóÈøóì ÈÇáÍÌ