İçin … e kadar, nasıl. |
كَىْ |
Şöyle şöyle. |
كَيْتَ و كَيْتَ |
Karga bağırmak. Çakmak ateş çıkarmak. (-bi): Zahmet ve meşakkat çekmek. (-o): Aldatmak hile yapmak. Biri hakkında kötülük kurmak. Muharebe etmek. |
كادَ الغُرَابُ ـــِــ كَيْدًا و مَكِيدَةً |
Gizlice birsine kötülük yapmayı istemek. Hile, tuzak. Harp. |
الكَيدُ (ج) كُيُودٌ |
Hile. |
المَكِيدَةُ (ج) مكايدُ |
Körük. |
الكيرُ (ج) أكْيارٌ و كِيَرَةٌ |
Akıllı, nazik ve zeki olmak. |
كاسَ الولَدُ ـــِــ كَيْسًا و كِيَاسَةً |
S. müş. |
فهو كَيْسٌ و كَيِّسٌ (ج) أكياسٌ |
Zeki, akıllı. |
الكُوسَى |
Kese, cüzdan. Rahim. |
الكِيسُ (ج) أكياسٌ و كِيَسَةٌ |
Kesti, parçaladı. Belli bir şekil verdi. Vantilâtör vasıtasiyle havanın ısısını değiştirdi |
كَيَّفَ الشىءَ |
Nasıl, her nasıl. |
كَيْفَ أو كيفما |
Nasıllık. |
الكَيْفِيَّة |
Vantilâtör. |
مكيّف الهواء |
Çakmak ateş çıkarmamak. (-o): Ölçmek, tartmak. (-o bi): Mukayese etmek. |
كال الزَّنْدُ ـــِــ كَيْلاً و مَكالاً |
Bizzat ölçüp tartarak aldı. |
اكْتال منه و عليه |
Ölçek. Çakmak kıvılcımı. |
الكَيْل (ج) أكْيالٌ |
Ölçek. |
المِكْياَلُ (ج) مكاييلُ |
Kilo. |
الكيلو |
Hile maharet. Eskilere göre madenleri altına çevirme maharet ve ilmi. Yeni kimya ilmi. |
الكِيمِياءَ |
Kimyager. |
الكِيمِيأنىُّ و الكِيمياوىُّ |
Baş eğmek, itaat etmek. |
كان ـــِــ كَيْنًا |