Tam doymuş. |
ÇáßÇäöÈ |
Kesmek. Küfran-ı nimet etmek. |
ßóäóÏó ÇáÔìÁó ÜÜÜõÜÜ ßäúÏðÇ |
Hep musibetten bahsedip nimeti anmayan. Cimri. İsyankâr. Kurak yer. |
ÇáßóäõæÏ |
Malı yer altında gizlemek. Toplayıp biriktirmek. Bir şeyi el veya ayağıyla basarak doldurmak. Yere dikmek. |
ßóäóÒó ÇáãÇáó Ü ßóäúÒðÇ |
Toplandı. Doldu. Sıkışık oldu. (-o): Biriktirdi. |
ÇßúÊóäóÒó |
Yer altında gizli servet, hazine. |
ÇáßóäúÒõ (Ì) ßõäæÒñ |
Ceylân yuvasına girmek. Yıldız devretmek. |
ßóäóÓó ÇáÙøóÈúìõ ÜÜÜöÜÜ ßóäúÓð ßõäõæÓðÇ |
Süpürmek. |
æ Ü ÇáãßÇäó ÜÜÜõÜÜ ßóäúÓðÇ |
Merih, Zuhal,Utarit, Zühre, müşteri yıldızları. Bütün yıldızlar. |
ÇáÌæÇÑì ÇáßõäøóÓ |
Ceylân yuvası. |
ÇáßöäÇÓõ |
Süpürüntü, çöplük. |
ÇáßõäÇÓóÉ |
Havra. |
ÇáßäöíÓ |
Kilise, havra. Devenin üzerindeki gölgelik. |
ÇáßäöíÓÉ (Ì) ßäÇÆöÜÓõ |
Süpürge. |
ÇáãößúäóÓóÉ |
Kuruyup büzülmek. Kartal inmek için süzülmek. Yıldız batmaya yönelmek. Yaklaşmak. Utancından başını önüne eğmek. Küçülmek. (-an): Korkmak. Sapmak. (-fî): Ummak. |
ßóäóÚ ÇáÔìÁõ ÜÜÜóÜÜ ßóäúÚðÇ æ ßäæÚðÇ |
Ölçeği tutmak. (-an): Vazgeçmek. Mani olmak. (-o): Eve helâ yapmak. Sürüye ağıl yapmak. Korumak. (-o,bi): Katmak, ilhak etmek. |
ßóäóÝó ÇáßíøóÇáõ ÜÜÜõÜÜ ßóäúÝðÇ |
Yardım etti. |
ßÇäóÝóå |
Kuşattı. |
ßäøóÝ ÇáÔìÁó |
Helâ yaptı. Ağıl yaptı. (-o): Himayesine aldı. Kuşattı. |
ÇßúÊóäóÝ |
(=) |
ÊóßäóøÝå |
Sığınak. |
ÇáßóÇäöÝóÉ |
Kadayıf. |
ÇáßõäóÇÝóÉ |
Yan, cıvar. Gölge. Himaye. |
ÇáßóäóÝõ (Ì) ÃßúäÇÝñ |
Çanta, dağarcık v.b. |
ÇáßöäúÝõ |
Perde. Kalkan. El saçaklığı. Ağıl, kom. Helâ. |
ÇáßóäöíÝ (Ì) ßõäõÝñ |
Gizlenmek, örtünmek. |
ßóäøó ÇáÔìÁõ ÜÜÜöÜÜ ßõäæäðÇ |
Örtmek, gizlemek. |
æ ÇáÔìÁó ÜÜÜöÜÜ ßäøðÇ |
Ocak. Kulak hırsızlığı yapmak için oturan kişi. |
ÇáßÇäæä (Ì) ßæÇäöíä |
Aralık ayı. |
ßÇäæäõ ÇáÃæøáõ æ ÏíÓãÈÑ |
Ocak ayı. |
ßÇäæä ÇáÂÎöÑ íäÇíÑ |
Örtü, perde v.b. |
ÇáßöäÇä (Ì) ÃßäøóÉñ |
Ok kabı. |
ÇáßöäÇäóÉ (Ì) ßÇÆöä |
Örtü, perde. Gölgelik. |
Çáßöäøõ (Ì) ÃßúäóÇäñ æ ÃßäøóÉñ |
Bir kimsenin gelini veya kardeşinin karısı. |
ÇáßóäøóÉ (Ì) ßóäÇÆöäõ |
Zevce. |
ÇáßóäíäÉ (Ì) ßäÇÆäõ |
Kin. |
ÇáãõÓúÊóßöäøóÉ |
Bir şeyin hakikat ve mahiyetini anlamak. |
ßóäóå ÇáÃóãúÑó ÜÜÜõÜÜ ßóäúåðÇ |
(=) |
Ãßúäóå ÇáÃãúÑó æ ÃßúÊäå ÇáÃãÑ |
Bir şeyin aslı, hakikati, son haddi, mikdarı, vaktı. |
Çáßõäúå |
Üstü kapalı anlatmak. (-bi): Künye takmak. |
ßóäì Úä ßóÐÇ ÜÜÜöÜÜ ßöäóÇíÉ |
Künye taktı. |
ÃßúäóÇå æ ßäøóÇå ÈßÐÇ |
Künye aldı. |
ÇßÊóäì ÈßÐÇ |
Künyesini söyledi. Gizlendi.(-bi): İsim ve künye aldı. |
Êßäøóì |
İsim ve lâkaptan ayrı olarak şahıslar için kullanılan ve başında: (Arapça kelimeler var) kelimele- Kelimelerinden biri bulunan terkip. Üstü kaplı ifade. |
ÇáßõäúíÉ (Ì) ßõäðì |