Yapayazdı, nerdeyse yapacaktı |
كَرَبَ يفعل كذا و كرب أن بفعلَه |
Ağır geldi, zor geldi |
كرب فلانًا الامرُ و الغمُّ |
Keder, üzüntü |
الكَرْبُ (ج) كُرُوب |
(=) |
الكُرْبَةُ (ج) كُرَب |
Cebrail, Mikâil gibi Allah’a yakın melekler |
الكَرُوبِيُّون |
Kederli Kamış boğumu Ekmek tahtası Susuz ve bitkisiz arazi |
الكَرِيب |
Ham bez, pamuklu Şarap kupası |
الكِرْباسُ (ج) كرابيس |
Hallaç yayı |
الكِرْبالُ (ج) كرابيل |
Zorluk güçlük çekmek Zoruna gitmek |
كَرَثَهُ الامْرُ وغير ه ـــُــ كَرْثًا |
Üzüldü |
اكْتَرَثَ له |
Büyük musibet, felaket |
الكَارِثَهُ (ج) كوارث |
Pırasa |
الكُرَّاثُ |
Büyük ve tam kemik. İlikli kemik başı Bir mafsal’da birleşen iki kemik |
الكُرْدُوسُ (ج) كَرَاديسُ |
Boğulur gibi ses çıkarmak |
كَرّ الرجلُ أو الفرس ـــِــ كَرِيرًا |
Geri dönmek.(-alâ): Hücum etmek.(-an): Avdet etmek |
و ـ فلان ـــُــ كُرُورًا كَرًّا |
S. müş. Çevirmek, reddetmek.(-o alâ): Tekrar etmek |
فهو كَرَّارٌ و مِكَرٌّ |
Tekrar etti |
كَرَّرَ الشىءَ |
Hücum Yelken ipi |
الكَرُّ (ج) كُرُور |
Bir ölçek (altmış kafiz bir ton civarında) |
الكُرُّ |
Avdet dönüş Kere Hamle Sabah akşam Öldükten sonra diriliş |
الكَرَّةُ |
Kiraz |
الكَرَزُ |
Çuval Çoban dağarcığı |
الكُرْزُ |
Kitap forması Kitap parçası Not defteri |
الكُرَّاسة (ج) كُرَّاس و كرارِيس و كراسات |
Divan Taht Sandalye Kürsü |
الكُرْسِىّ (ج) كَرَاسِىّ |
Pamuk |
الكُرْسُف |
m.İşkembe |
الكِرْش (ج) أكراشٌ و كُرُوشٌ |
(=)Samimi dost |
الكَرِش (ج) أكراش |
Kaba ağzını dayayıp içmek Ağacın kökü suda olmak.(-o): Bacağından vurmak |
كَرَعَ فى الماء أو الإناء ـــَــ كَرْعًا و كُرُوعًا |
Abdest aldı |
تكَرَّعَ |
Diz kapağı ile topuk arası At ve silah Yağmur suyu |
الكُرَاع (ج) أكْرُعٌ وأكارعُ |
Yağmur suyu Hayvan ayağı |
الكَرَع |
Kereviz |
الكَرَفْس |
Turna |
الكُرْكىّ |
Gergedan |
الكَرْكَدَّن |
Karın gurultusu Kahkaha ile gülmek |
الكَرْكَرَة |
Cömert olmak İyi ve ahlaklı olmak Kıymetli olmak |
كرُم فلان ـــُــ كَرَماً و كَرَامةً |
S.müş. |
فهو كَرِيم (ج) كرام و كُرماءُ و هى كريمة (ج) كرائم |
(o)Saygı gösterdi İkram etti |
أكرم |
Bol yağmur yağdı.(-o): İkram etti Saygı gösterdi Üstün tuttu |
كَرَّمَ |
İkram edilecek kişiyi oturtmak için hazırlanan yer |
التَّكْرِمَة |
Keramet Allahın veli kullarında gösterdiği, peygamberlik iddiası ile alakası olmayan olağanüstü şeyler Testi veya kazan kapağı Değer kıymet |
الكَرَامة |
İyi, cömert İyilik Cömertlik Af Bağış |
الكَرَم |
Üzüm |
الكَرْم (ج) كُرُوم |
Allahın isimlerinden vergisi tükenmez cömert Çok affeden İyi, kıymetli |
الكَرِيم |
m.(=)Bir kimsenin kızı |
الكَرِيمة (ج) كرائم |
Lahana |
الكُرُنْب |
Silah kundağı |
الكُرْنافة |
İstememek, hoşlanmamak |
كَرِهَ الشىءَ ـــَــ كُرْهًا و كَرَاهة و كَرَاهية |
Çirkin olmak |
كَرُهَ الامرُ و المنظر ـــُــ كَرَاهة و كَرَاهية |
S.müş. |
فهو كريه |
Zorladı |
أكْرَهَهُ على الامر |
Çirkin gösterdi |
كَرَّهَ إليه الامرَ |
İstememek Güçlük Zorla yaptırılmak istenen şey Hoşa gitmeyen şey |
الكَرْهُ و الكُرْهُ |
Harp Bela |
الكَرِيهة (ج) كَرَائه |
Zorluk |
المَكْرَهُ (ج) مكَارِهُ |
Eksildi(-o): Kiraya verdi |
أَكْرى |
Kiraya verdi |
كاراهُ |
Kiraladı |
اكْتَرَى الدارَ و غيرها |
(=) |
اسْتَكْرَى الدارَو غيرها |
Uyuklama, uyku |
الكَرَى (ج) أكْرَاء |
Yuvarlak her cisim Yer küresi Top |
الكُرَةُ (ج) كُرات |
Yuvarlak. |
الكُرَوِىُّ |
Gündelikçi işçi Kiraya veren |
الكَرِىّ (ج) أكْرِياءُ |