|
Değer Miktar Fiyat |
القيِمة (ج) قِيمَ |
|
Allah’ın isimlerinden Her şeyi tutan, koruyan |
القَيُّوم |
|
Başkan İdareci Veli Düzdün kıymetli |
القَيِّمُ |
|
Tam, kâmil |
القَيِّمَةُ |
|
Ayakların bastığı yer Oturulan yer Topluluk |
المَقَام |
|
Topluluk.Meclis Hutbe ve va’z Bir yazım nevi |
المَقامة |
|
Durmak Duracak yer |
المُقَام و المُقامة |
|
Saban sapı |
المِقْوَم |
|
Güçlü, kuvvetli olmak |
قَوِى ـــَــ قُوَّة قَوًى و قواءً و قَوَايةً |
|
S.müş.(-alâ):Gücü yetmek .Çok acıkmak .Yağmur yağmamak. Boş kalmak |
فهو قَوىٌّ (ج) أقوياء |
|
Muhtaç ve fakir oldu Çölde konakladı Yiyeceği tükendi Aç kaldı Ev boş kaldı |
أقوى |
|
Kuvvetlendirdi, takviye etti |
قَوَّى الرَّجُلَ أو الشىءَ |
|
Kuvvetli oldu.(-o): Kendine ayırdı Değiştirdi. Fiyatını arttırarak aldı |
اقْتَوَى |
|
Tohum |
اتَّقَاوِى |
|
Aç |
القَاوِى |
|
Çöl Issız yer |
القَوَاء (ج) أقواء |
|
Güç İpin katlarından her biri Kabiliyet, Meleke |
القُوَّة (ج) قَوًى و قُوَّات |
|
Kusmak.(-o): Kanatmak |
قاء ماأكل ـــِــ قَيْئًا |
|
Kusmak |
القَىء |
|
Kitar |
القِيثار و القِثارة |
|
Yara cerahat bağlamak |
قاح الجُرْوحُ ـ قَيْحًا |
|
İrin. |
القَيْحُ |
|
Ayağını bağlamak |
قاده ـــِــ قَيدًا |
|
(=)Yordu Noktaladı, harekeledi. Yazı ile tespit etti |
قيَّده |
|
Hayvanı çekmeye yarayan yular |
القِياد |
|
Ayak bağlanan ip,mukağı Hareke.Mıktar |
القَيْدُ (ج) أقْياد و قُيُود |
|
Ziftledi |
قَيَّرَ السَّفِينَة و غيرَها |
|
Zift |
القارُ و القير |
|
Büyük sayıda asker Kafile, konvoy |
القيْرَوان |
|
Ölçmek Ölçerek yapmak. Yaranın derinliğini ölçmek |
قاس الشىءَ بغيره و على غيره و إليه ـــِــ قَيسًا و قياسً |
|
Ölçüt Mukayese etti Daha önce yaptı |
قايس الشىءَ |
|
Miktar.Ölçü aleti |
المِقياس (ج) مقاييس |
|
Yarılmak Yıkılmak, uçmak Diş oynamak.(-o): Yarmak .(-o bi):Değiştirmek .Temsil etmek. |
قاض الشىءُ ـــِــ قَيضًا |
|
Takdir ettirdi, hazırladı Bahşetti, lütfetti |
قَيَّض الله له كذا |
|
Kökünü kazıdı |
اقتاض الشىءَ |
|
Yumurta kabuğu Eşit |
القَّيْضُ |
|
Yazlık |
المَقِيظ و المَقْيَظ |
|
Öğle vaktinde uyumak Öğle vakti süt içmek.(-o): Alış-Verişi bozmak |
قال ـــِــ قَيْلاً |
|
Alış-Verişi bozdu Affetti. Öğleye kadar devam ettirdi.(-o min): İşine son verdi |
أقال البيعَ أو العهدَ |
|
(o):Vazifeden affını diledi Af diledi .Alış-Verişin bozulmasını istedi |
استَقال |
|
Öğle vakti Öğle uykusu |
القائِلة |
|
|
القيلُ انظر : قول |
|
Öğle uykusu veya istirahatı |
القَيْلُولَة |
|
(=) Kaylüle yeri |
المَقال المَقِيل |
|
Demircilik yapmak .(-o):Toplamak Süslemek |
قان ـــِــ قَيْنًا |
|
Demirci Zanaatkar Köle |
القَيْنُ (ج) أَقْيان وقيانٌ |
|
Cariye Muganniye. Makyajcı kadın |
القيْتَةُ (ج) قِيَان |