Kesmek |
قَصَبَ الشىءَ ـــِــ قَصْبًا |
Sırt Bağırsak Böğür Kiriş |
القُصْبُ (ج) أقْصابٌ |
Kamış Kamış gibi içi boş ve boğumlu bitki Yer altındaki su yolu El, parmak ve ayak kemikleri Simli şerit |
القَصَبُ |
Saç buklesi |
القَصْبَةُ (ج) قَصَباتٌ |
Kamış gibi bitkilerde iki boğum arasında kalan kısım İlikli kemik Parmak kemiği Buruna takılan altın halka Kasaba Köşk Kale içi 3,55 metrelik bir uzunluk ölçüsü |
القَصَبَةُ (ج) قَصَب و قَصَباتٌ |
Kasap Ney yapan |
القَصَّابُ |
Yol Düz olmak Kaside söylemek. (-li,ila):Yönelmek, kastetmek .(-fi):Mutedil davranmak Adaletle hükmetmek İsraf etmemek.(-o):Kesmek |
قَصَدَ الطريقُ ـــِــ قَصْدًا |
İfrat ve tefritten sakındı İsraf etmedi Normal kiloda oldu Kaside söyledi |
اقْتَصَدَ فى أمره |
Orta, doğru Normal kiloda Karşı, karşısı Az |
القَصْدُ |
Yedi veya daha fazla beyitten meydana gelen şiir İlikli kemik.Kırık mızrak |
القَصِيدُ و القَصيدة (ج) قصائدُ |
Kalay |
القَصْدِيرُ |
Aciz kalmak Geri durmak Hedefe ulaşamamak Eksik gelmek |
قَصَرَ عن الامر ـــُــ قُصُو رً |
Kısaltmak Sıkmak.Rengi gidermek veya hafifletmek.Dört rek'atlı namazı iki kılmak .Saçların ucundan almak.Men'etmek.(-o ala): Bir hududa vardırıp bırakma Has kılmak. |
و ـ الشىَ ـــِــ قَصْرًا |
Kısa olmak |
قَصُرَ الشىءُ ـــَــ قَصْرًا و قِصَرًا و قَصَارَة |
s. müş. |
فهو قصيرٌ (ج) قِصَارٌ و قَصَرَاءُ و هى قصيرة (ج) قِصَارٌ و قِصَارَةٌ |
Yapabileceği halde yapmadı.(-o): Kısa yaptı |
أقْصَرَ عن الشىءِ |
Yapamadı tembellik etti, ihmal etti Az verdi Kısa yaptı Kısalttı |
قَصَّرَ فلانٌ فى الامر |
Yetindi.(-o):Kısalttı. |
اقْتَصَرَ على الشىِ |
Aciz kaldı, yapamadı Kısa göründü Önemsiz oldu, küçüldü Gölge çekildi |
تقاصَرَ عن الامرِ |
Utangaç Rüşt çağına varamamış kız |
القَاصِرَةُ |
İşin varacağı sonuç Tek çare |
القُصارُ |
(=) |
القُصارَى |
Köşk Kısaltma, kasır Sonuç |
القَصْرُ (ج) قصورٌ |
Kasarcı Çamaşırcı |
القَصّارُ |
Çalışmayan evde yaşayan kadın Haramdan korunan,örtük kadın Has oda Tülle ayrılmış gerdek köşesi |
المَقْصُورةُ (ج) مقْصُورات و مقاصير و مقاصِرُ |
Atın gebeliği belirmek.(-o):Kesmek İzini takip etmek Hikaye etmek, anlatmak |
قَصَّت الفرسُ ـــُــ قَصًّا |
Cezasını çekti, borcunu vermek için teslim oldu.(-o): Namına kısas yaptı |
أقَصَّ فلانٌ من نفسه |
Ödeşti |
قَاصَّه |
Kısas hakkını aldı. Takip etti.(-o alâ): Hikaye etti, anlattı |
اقْتَصَّ |
Küçük hikaye |
الاُقْصُوصَةُ (ج) اقَاصِيصُ |
Vakayı anlatan Hikaye yazan ve söyleyen Kıssacı vâiz |
القاصُّ (ج) قُصَّاصٌ |
Bazı suçlarda suçlunun yaptığı cinayetin benzeri cezayı görmesi |
القِصَاصُ |
Rivayet, hikaye İz |
القَصَصُ |
Hikaye yazan Haber nakleden |
القَصَّاص |
Hikaye Cümle.Söz parçası Vaka, haber Durum |
الاقِصَّة (ج) قِصَصٌ |
Makas |
المِقَصُّ (ج) مَقاصّ |
Yudumlamak, yudumlayarak içmek Geviş getirmek(-o): Dövmek Tahkir etmek .Değirmen buğdayı kırmak .Biti tırnaklarıyla öldürmek. Yuvasına çekilmek |
قَصَعَ الرجلُ ـ قَصْعًا |
Çanak |
القَصْعَةُ (ج) قِصَاعٌ و قِصَعٌ |
Gök Şiddetle gürlemek Yeme, içme ve eğlenceye dalmak(-o): Kırmak. |
قَصَفَ الرَّعْدُ ـــِــ قَصْفًا و قَصِيفًا |
Kalabalık bir şekilde toplandılar |
تَقَاصَفَ |
Süratle kesmek |
قَصَلَ الشىءَ |
Giyotin |
المِقْصَلَةُ (ج) مقاصِلُ |
Geri dönmek.(-o): Kırmak Mahvetmek, öldürmek |
قَصَمَ فلانٌ ـــِــ قَصْمًا |
Basamak Derece Misvak kırıntısı |
القَصْمَةُ |
Uzaklaşmak |
قَصَا عنه ـــُــ قَصوًا و قُصُوًّا |
(=) |
قَصِىَ عنه ـــَــ قَصًا و قَصاءً |
Uzaklaştırdı Sonuna ulaştı |
أقْصَى الشىءَ |
Son hududuna vardı Derinliğine inceledi Teftiş etti. |
تَقَصَّى المكانَ |
Sonuna kadar araştırdı |
اسْتَقْصَى الامرَ |
Uzak |
الأقْصَى (ج) أقاصٍ |
(=) |
القاصى و القاصِيَةُ |
(=)Kulağının ucu kesilmiş deve |
القَصْوَاءُ |
m.Uzak Vadi kenarı Son nokta |
القُصْوَى |