Ateş çıkarmak için çakmağını çaktı. (-o): Düşündü.

ÇñÞúÊóÏóÍó ÈÇ áÒøóäúÏö

Yarık. Dişlerdeki siyah leke. Küçük kurt.

ÇáÞÇÏöÍõ

Kumar oku. Nasip.

ÇáÞöÏúÍõ

Bardak, kadeh. Küçük bir hububat ölçeği.

ÇáÞóÏóÍõ (Ì) ÃÞÏÇÍ

Çakmak çeliği, çakmak taşı, çakmak.

ÇáÞøóÏÇÍóÉõ

Uzunluğuna yarmak, dilmek.

ÞóÏøó ÇáÞóáã Ãæ ÇáËæ Èó æ äÍæåãÇ Ü ÞóÏðÇ

Karnı ağrıdı.

ÞõÏøó ÝáÇäñ

Çok dildi. 

ÞóÏøóÏó ÇáÔìÁ

Mâzinin başında te’kit, muzarinin başında ihtimal ifade eder. “Yeter” manasına fiil ismi olarak da kullanılır.

(ÞóÏú)

Miktar, kadar. Boy. Deriden bir kap. Kamçı.

(ÇáÞóÏøõ) (Ì) ÃÞõÏñ æ ÞöÏóÇÏñ æ ÃÞöÏÉ

Dilinmiş şey. Deriden yapılan kap. Kamçı

ÇáÞöÏ (Ì) ÃÞõÏñ

Dilinmiş deri, sırım parçası. Görüşleri birbirine uymayan topluluk. Yapıcı mıstarası. 

ÇáÞöÏøóÉ (Ì) ÞöÏóÏó

Pastırma. Eski elbise. Yün elbise.

ÇáÞóÏöíÏó

Gücü yetmek. (-o): Ölçmek. Tazim etmek. Plânlamak. (-o alâ): Takdir ve hükmetmek. Rızkını daraltmak. (-o): Tencerede pişirmek.

ÞóÏóÑó Úáíå Ü ÞóÏóÇÑóÉð

Ağır davranıp düşündü. (-o): Niyet ve azmetti. Mikdarını açıkladı. (-o bi): Ölçüsüne göre yaptı. (-o alâ): Takdir ve hükmetti. Muktedir kıldı.

ÞóÏóÑó ÝáÇäñ

Kadar, mikdar, eşit. Şeref ve hürmete lâyık olma.

ÇáÞóÏúÑó (Ì) ÃÞÏÇÑ

Tencere, kazan.

ÇáÞöÏúÑõ (Ì) ÞõÏõæ Ññ

Bir şeyin mikdar ve durumu. Bir şey için tayin edilen zaman ve mekân.

ÇáÞóÏóÑõ (Ì) ÃÞúÏóÇÑñ

Güç, kuvvet. Zenginlik, servet.

ÇáÞõÏúÑóÉõ

Kadar, mikdar, ölçü. Hüküm, kader.

ÇáãöÞúÏóÇÑõ (Ì) ãÞÇÏíÑ

Güç, kuvvet.

ÇáãóÞúÏöÑóÉõ

Temiz olmak.

ÞóÏõÓó ÜÜÜõÜÜ ÞõÏúÓðÇ

Allah için kalbini temizlemek. Namaz kılmak. Allah’ı tazim ve tekbir etmek. (-o): Allah’ı yakışmayan sıfatlardan münezzeh bilmek. Temizlemek. Mübarek kılmak.

ÞóÏøóÓó ááå ÊÞÏíÓðÇ

Büyük gemi. Kâbe.

ÇáÞóÇÏöÓõ

Bir nevi su dolabı. Değirmenin buğday v.b. konan kısmı.

ÇáÞóÇÏõæ Óõ

Hıristiyanların ekmek ve şarap üzerine okudukları dua.

ÇáÞõÏøóÇÓõ (Ì) ÝóÏóÇÏöíÓõ

Bütün eksiklik ve kusurlardan münezzeh. (Allah’ın sıfatıdır.)

ÇáÞõÏõæ Óõ

Hıristiyan azizi.

ÇáÞöÏøóíÓõ

Uğur, bereket, mübarek olma. Kudüs şehri. Kuyunun suyunu ölçmek için atılan taş.

ÇáÞõÏúÓõ

Şeriat. Cennet.

ÍÙíÑÉÇáÞõÏúÓ

Cebrâil. Hıristiyanlarda; ulûhiyeti meydana getiren üç unsurdan biri. Yahudilerde; en büyük din adamlarının yılda bir defa girdiği mabed.

ÑæÍÇáÞõÏõÓ

Rahip. Hıristiyan hacısı.

ÇáãõÞóÏøóÓõ

(At) koşmak. (-o): Durdurmak için gemi çekmek. Men’etmek. Gemiyi suya indirmek.

ÞóÏóÚó ÇáÝóÑóÓó ÞóÏúÚðÇ

Yönelmek, gelmek. (-ilâ): Ele almak. (-min): Avdet etmek. (-o): Girmek.

ÞóÏöãó Úáì ÇáÇãÑ Ü ÞõÏæ ãðÇ

S. müş.

Ýåæ ÞÇÏöãñ (Ì) ÞõÏõæ ãñ æ ÞõÏøóÇãñ

Eskimek, üzerinden zaman geçmek.

ÞóÏõã ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ ÞöÏóãðÇæ ÞóÏóÇãóÉð

S. müş.

Ýåæ ÞóÏöíãñ (Ì) ÞõÏóãóÇÁ æ ÞõÏóÇãóì

Önde oldu, öne geçti. (-alâ): Sür’atle neticelendirmeye gayret etti. (-o): Önüne aldı.

æ ÞõÏóÇãóìÃÞúÏóã

Takdim etti, öne geçirdi. (-o ilâ): Yaklaştırdı.

ÞóÏóãóåõ

Eski oldu.

ÊóÞóÇÏóã ÇáÔìÁ

Öne geçti. (-ilâ): Yaklaştı. (-ilâ bi): İstedi.

ÊóÞøóÏóãó

Zaman aşımı.

ÇáÊÞóÇÏöã

Baş. Semerin ön kısmı.

ÇáÞóÇÏöãõ (Ì) ÞæÇÏöíãõ

Ön.

ÞõÏóÇã

Eskiden.

ÞöÏúãðÇ

Ön, öne.

ÞõÏóãñ

Ayak. İlerilik, öncelik. İyilik. İnsanın yaptığı iyilik veya kötülük. Yiğit,kahraman. 30–36 cm. arasında bir uzunluk ölçüsü.

ÇáÞóÏóãõ (Ì) ÃÞúÏóÇãñ

Keser.

ÇáÞóÏõæ ãõ (Ì) ÞóÏóÇÁÜãõ æ ÞõÏõæ ãñ

Eski, evveli olmayan.

ÇáÞóÏöíãõ (Ì) ÞõÏóãÇÁó æ ÞõÏóÇãóì

Atılgan, yiğit.

ÇáãöÞúÏóÇãõ æ ÇáãöÞúÏóÇãóÉõ (Ì) ãÞÇÏíãõ

Semerin ön kısmı. Gözün buruna yakın olan tarafı. Önü, başlangıcı. Bir askerî rütbe.

ÇáãõÞóÏóãõ

Ön. Başlangıç. Öncü kuvvet.

ÇáãõÞóÏöøãóÉõ

Yaklaşmak. Koşmak. Tadı ve kokusu güzel olmak.

ÞÏÇ ÜÜÜõÜÜ ÞóÏúæóøÇ

Binici bineğe tâbi oldu. Böbürlendi.

ÊóÞóÏóì

Uydu, izledi.

ÃÞúÊóÏóì Èå

Koku.

ÇáÞóÏóÇ æ ÇáÞóÏóÉõ æ ÇáÞóÏóÇæóÉõ

Misal, örnek.

ÇáÞöÏóÉõ

Asıl, kök.

ÇáÞöÏúÏõ æ ÇáÞõÏúæóÉõ

Örnek, misal, uyulan.

ÇáÞöÏúæóÉõ

Kesmek. Düzeltmek. Ensesine vurmak.

ÞóÏøóåõ ÜÜÜõÜÜ ÞóÐóÇ