Öksürük tutmuş ihtiyar kadın. Hastalıktan karnı bozulan. Fahişe.

ÇáÞÍúÈóÉõ (Ì) ÞöÍóÇÈñ

Yağmur yağmamak, kıtlık olmak.

ÞóÍóØó ÇáãóØóÑõ Ü ÞóÍúØðÇ

Kıtlık.

ÇáÞóÍúØõ

Şiddetli sel.

ÇáÞóÍóÇÝõ

Kafatası kemiklerinden biri. Çatlak, yarık. Çanak. Nar kabuğu.

ÇáÞöÍúÝõ (Ì) ÃÞúÍóÇÝñ

Kuru.

ÇáÞóÇÍöáõ

Kendine büyük bir işe atmak. (-ilâ): Yaklaşmak. (-o): Konaklamadan uzun mesafe kat’etmek.

ÝóÍóãó Ü ÞõÍõæ ãðÇ

Kıtlık yüzünden kaçtı. (-o fî): Körü körüne birini bir işe soktu. (-o): Bir yere soktu.

ÃÞúÍóãó

Düştü, kayboldu. (-o): Zorla girdi. Düşünmeden kendini işin içine attı. Küçümsedi.

ÇÝúÊóÍóãó

Kimsenin hakkından gelemeyeceği güç iş. Kıtlık. Günah işleme. Aşılması güç yol.

ÇáÞõÍúãóÉõ (Ì) ÞõÍóãñ

Sözün gidişine uymayan fazla kelime.

ÇáãõÞúÍóãóÉõ

Papatya.

ÇáÃÞúÍõæÇä (Ì) ÃÞÇÍöìøõ æ ÃÞÇÍò

Kurt yemek, oymak. (-bi): Çakmağı taşa vurmak. (-fî): Tesir etmek. Tecavüz etmek, zemmetmek. (-o): Bir şeyin mührünü bozmak. İçindekini almak.

ÞóÏóÍó ÇáÏøóæ Ïõ Ýì ÇáÔÌÑ Ãæ ÇáÃÓäÇä Ü ÞóÏúÍðÇ