|
Erkek. Başkan. Makara yuvası, deliği. Astar. Sert ve büyük gem. |
ÇáÞóÈø (Ì) ÃÞõÈñ |
|
Yaka. |
ÇáÞøóÈóÉõ |
|
Kubbe. |
ÇáÞõÈóøÉõ (Ì) ÞöÈóÇÈñ æÞõÈóÈñ |
|
Kurumuş bitki. Karın gurultusu. Erkek hayvan kükremesi. |
ÇáÞóÈÈíÈõ |
|
İyilik ve hayırdan uzaklaştırmak. İçini çıkarmak için kırmak. |
ÞóÈóÍó Çááå ÝáÇäðÇ Ü ÞóÈúÍðÇ æ ÞõÈõæ ÍðÇ |
|
Kötü ve çirkin olmak. |
ÞóÈõÍó ÇáÔìÁ Ü ÞõÈúÍðÇ æ ÞóÈóÇÍóÉð |
|
Hayırsız kıldı. Çirkin yaptı. (-li): Beğenmedi. Çirkinliğini açıkladı. |
ÞóÈóøÍóå |
|
Çirkinlik, kötülük. |
ÇáÞõÈúÍõ (Ì) ãóÞóÇÈÍõ |
|
Çirkin, kötü. |
ÇáÞóÈíÍõ |
|
Defnetmek. |
ÞóÈóÑó ÇáãøóíÊó Ü ÞóÈúÑðÇ |
|
Birisine kabir yaptı. Gömmek üzere ölülerini teslim etti. |
ÃÞúÈóÑó ÝáÇäðÇ |
|
Toygar kuşu. |
ÇáÞõÈóøÑõ æÇÍÏ Êå ÞõÈøóÑóÉñ |
|
Mezar. |
ÇáÞóÈúÑõ (Ì) ÞõÈõæ Ññ |
|
Kabristan. |
ÇáãóÞúÈóÑóÉõ ãóÞóÇÈöÑ |
|
Ateş yakmak. Ateş istemek. Ateş veya elektrik almak. Elde etmek. Faydalandırmak, bahşetmek. |
ÞóÈóÓó ÇáäóøÇÑ Ü ÞóÈúÓðÇ |
|
Sigorta teli. |
ÇáÞÇÈöÓõ |
|
Ateş. Meş’ale. |
ÇáÞóÈóÓõ |
|
Ateş tutuşturmaya yarayan alevli çıra v.b. Priz. |
ÇáãÞÈöÓõ (Ì) ãÞÇÈöÓõ |
|
Cemaat. |
ÇáÞóÇÈÕÉõ (Ì) ÞóæóÇÈÕõ |
|
Parmak uçlarıyla alınan şey. Bir avuç. Büyük çekirge. |
ÇáÞóÈúÖóÉõ |
|
Avuçlamak. Sahip olmak. Teslim almak. Yakalamak. Almak. Dürmek. Gidermek, yok etmek. Kanat çırpmak. |
ÞóÈóÖó ÇáÔìÁ æ Úáíå Ü ÞóÈúÖóÇ |
|
Vazgeçmek. |
æ Ü íÏóå Úä ÇáÔìÁ |
|
Öldü. |
ÞõÈöÖó ÝáÇäñ |
|
Toplandı, dürüldü. Mal ele geçti. Canı sıkılıp bir tarafa çekildi. Tiksindi. (-fî): Gayret etti. |
ÇäÞóÈóÖó |
|
Toplandı, büzüldü. Toplanıp atılmaya hazırlandı. Deri sertleşti, çatladı. (-alâ): Üzerinde durdu, önem verdi. |
ÊóÞóÈøóÖó |
|
Bir avuç. Kılıç sapı. |
ÇáÞøóÈúÖøÉõ |
|
Ele geçirilen. |
ÇáÞõÈúÖóÉõ |
|
Mal teslim alınan yer. Bıçak v.b. sapı. |
ÇáãóÞúÈöÖõ (Ì) ãÞÇÈöÖõ |
|
Bıçak v.b. sapı. |
ÇáãóÞúÈöÖõ |
|
Canı sıkıntılı. Görünüşten kaçan, yalnızlığı seven. |
ÇáãõäúÞóÈöÖõ |
|
Asıl Mısırlılar. |
ÇáÞöÈúØõ (Ì) ÃÞúÈÇØõ |
|
Kirpi başını içeri çekmek. Görünüp kaybolmak. Rükûda başını fazla eğmek. Yorulmak. (-fî): Girmek. (-an): Ayrılmak. (-o): Çuvalın kenarını kıvırmak. |
ÞóÈóÍó ÇáÞõäúÝõÐõ ÜÜÜóÜÜ ÞõÈæÚðÇ |
|
Önlük. Yazlık fötr. |
ÇáÞõÈøóÚóÉõ |
|
Nalın. |
ÇáÞóÈúÞóÇÈõ (Ì) ÞÈÇÞíÈõ |
|
Gelmek. Esmek. (-alâ): Çabuk davranmak. (-o): Önüne almak. Yamamak. |
ÞóÈóáó ÜÜÜõÜÜ ÞóÈøóáÇð |
|
Kefil olmak, taahhüt etmek. (-o): Ebe doğduğu sırada çocuğu tutmak. |
ÞóÈöáó ÈÝáÇä ÜÜÜóÜÜ ÞóÈóÇáóÉð |
|
Kabul etmek. Razı olmak. |
æ Ü ÇáÔìÁ ÞóÈæ áÇð |
|
Geldi. (-bi): Bolluk oldu. (-alâ): Yapıştı, sağlam tuttu. Yöneldi. (-o): Şaşı yaptı. Önüne aldı. |
ÃÞúÈóáó |
|
Karşısına geçti. Karşılaştırdı. |
ÞÇÈáå |
|
Öptü. İşçiye iş verdi. |
ÞóÈøóáóåõ |
|
İkisi karşılaştı. |
ÊóÞóÇÈóáÇ |
|
Tekeffül etti. (-o): Kabul etti, razı oldu. |
ÊóÞøóÈóáó Èå |
|
Yüzünü döndü. Karşıladı. Yeniden başladı. |
ÇÓúÊóÞúÈóáóåõ |
|
Ebe. |
ÇáÞÇ ÈáóÉó (Ì) ÝóæóÇÈöáõ |
|
Ayakların ucu birbirine yakın olarak basmak. Parmak arasından geçen nalın tasması. |
ÇáÞöÈÇáõ |
|
Ön, evvel. |
ÇáÞõÈóÇáõ |
|
Senet. Taahhüt senedi. |
ÇáÞóÈóÇáóÉõ |
|
Ön, karşı. |
ÇáÞõÈÇáóÉõ |
|
Ön, önce. |
ÞóÈúáó |
|
Ön. Ön taraf. Dağ eteği. Başlangıç. Ön taraftaki avret yeri. |
ÇáÞõÈõáõ |
|
Güç, takat. Yan. |
ÇáÞöÈóáõ |
|
Gelecekte. |
ãöäÐöì ÞöÈóá |
|
Öpücük. Ağız kabarcığı. |
ÇáÞÈúáóÉõ (Ì) ÞõÈóáñ |
|
Yön, cihet. Kâbe. |
ÇáÞöÈúáóÉõ |
|
Nazar boncuğu. Süs iğnesi. |
ÇáÞóÈóáóÉõ |
|
Rıza, hoşnutluk. Güzellik. Seher yeli. |
ÇáÞóÈæ á (Ì) ÞóÈÇÆáõ |
|
Nesil. Topluluk. Taraftar. Benzer zümre. Kefil. Başkan. |
ÇáÞóÈöáõ (Ì) ÞõÈõáñ |
|
Soy, kabile. Sınıf. Gem dizgini. Kafa kemiği. |
ÇáÞóÈöáøóÉõ (Ì) ÞóÈóÇÆá |
|
Koparılmaksızın kulağı kesilmiş koyun v.b. |
ÇáãõÞóÇÈáóÉõ |
|
Kantar. Muhafız, emin. |
ÇáÞøóÈÖÇäõ |
|
Kaftan, kaba. |
ÇáÞóÈóÇÁ |
|
Bodrum. Bine kemeri. |
ÇáÞóÈúæõ (Ì) ÃÞúÈÇåñ |