Fincan.

ÇáÝöäúÌÇá (Ì) ÝäÇÌíá

Bunamak. Yalan söylemek. Asılsız ve bozuk iş yapmak.

ÝóäöÏó ÜÜÜóÜÜ ÝóäóÏðÇ

İçkiye düşkün oldu. (-o): Görüşlerini zayıf ve yanlış kabul etti. Terbiye etti.

ÝóäøóÏó Ýì ÇáÊøóÑóÇÈ

Hatalı görüşünden dolayı pişman oldu.

ÊóÝóäóÏø

Sivri kaya. Kurak yer. Dal.

ÇáÝöäúÏõ (Ì) ÃÝúÊÇÏñ

Otel.

ÇáÝõäúÏõÞ ÝäÇÏ

Fener.

ÇáÝóäóÇÑ

Söz taşıyan. Kandil, fânus.

ÇáÝÇäæ Ó (Ì) ÝæÇäíÓõ

Küçük su havuzu. Varil.

ÇáÝöäøóØóÓõ (Ì) ÝäÇØíÓõ

Bir nevi tilki.

ÇáÝóäóßó

Çeşitli konularda bilgili ve becerikli olmak.

Ýóäøó ÝõáÇóäõ ÜÜÜöÜÜ ÝõäøóÇ

S. müş.

Ýåæ ãöÝóäñ æ ÝäøóÇä

Yormak. Oyalamak. Aldatmak. Süslemek.

æ Ü ÇáÑÌõáó ÜÜÜõÜÜ

Kumaş kimi yeri kalın, kimi yeri ince dokundu. (-o): Çeşitli kıldı. Bir dalda durmadı.

Ýóäøóäó

Sarmaşık dal. Fenlerden biri. Üslup.

ÇáÃÝúäõæ äõ (Ì) ÃÝÇäíäõ

Teknik. Zanaat. San’at. Sanat kabiliyeti.

ÇáÝóäøó (Ì) Ýäæ ä

Düz dal.

ÇáÝóäøóäõ (Ì) ÃÝúäóÇäñ

San’atkâr. Yaban eşeği.

ÇáÝóäøóÇäõ

Bitmek, tükenmek. Kocamak, ölümü yaklaşmak. (-fî): Bütün varlığını vermek, bütün gücüyle çalışmak.

Ýóäóìó ÇáÔìÁ ÜÜÜóÜÜ ÝóäÇÁó

(fî): Bütün gayretiyle çalıştı.

ÊÝÇäì

Avlu.

ÇáÝöäÇ ó (Ì) ÃÝúäÔíóÉõ