Kurtulmak. |
ÝóáóÊó ÇáÔìÁ ÜÜÜöÜÜ ÞóáúÊðÇ |
Kurtuldu. (-o): Kurtardı. |
ÃÝúáóÊó ãäå |
Benden kurtuldu. |
ÃÝúÊóäöì ÇáÔìÁ |
Birden yakaladı. |
ÝÇáÊåó |
Acele ile yaptı. Soydu. Birden yakaladı. |
ÃÝúÊóáóÊó ÇáÃãÑ |
Birden kurtuldu. |
ÇäúÝóáóÊó |
Çekip aldı. |
ÇÓúÊóÝúáóÊ ÇáÔìÁ ãä íÏå |
Dikkatsizce yapılan şey. Hata, sürçme. |
ÇáÝóáúÊóåõ |
Kazanmak. (-o): İkiye bölmek. Aktarmak. Yüklemek, farz kılmak. |
ÝóáóÌó ÜÜÜõÜÜ ÝóáúÌðÇ |
Ayaklarının, ellerinin veya dişlerinin arası seyrek olan. |
Ýåæ ÃÝáÌõ æ åì ÝáÌåÇÁ (Ì) ÝõáÁÌñ |
Felç oldu. |
ÝõáöÌõ ÇáÑÌõá |
Taksim etti. Üzerinde iyice düşündü. Süs için dişlerini seyrekleştirdi. |
ÝøóáóÌó ÇáØÚÇãó æ äÍæå Èíäåã |
Felç. Çift hörgüçlü deve. |
ÇáÝóÇáöÌõ (Ì) ÝóæóÇáöÌõ |
Arzusuna nail olmak. (-fî): Müşteriyi aldatmak için fazla fiyat istemek. (-o): Yarmak. |
ÝóáóÌó ÝóáÇóÍðÇ |
Yarık dudaklı. |
Ýåæ ÃÝúáóÍõ É åì ÝóáúÍðÇ (Ì) ÝõáõÍñ |
İstediğini elde etti. Cennete nail oldu. |
ÃÝúáóÍó |
Hile etti. Alay etti. |
ÝóáóÍøó Èå |
Yarıldı. |
ÊóÝúáóÍó |
Kazanç. Kurtuluş, zafer. |
ÇáÝóáÇóÍõ |
Ziraatçılık. |
ÇáÝöáÇóÍóÉõ |
Çiftçi. Gemici. |
ÇáÝøóáÇóÍõ (Ì) ÝáÇøóÍæ ä |
Kesmek. Bir parça vermek. |
ÝóáóÐó ÇáÔìÁ ÜÜÜöÜÜ ÝóáúÐðÇ |
Pelte. |
ÇáÝóÇáõæÐ æ ÇáÝÇáõæÐÌ |
Ciğer, et, altın, gümüş parçası. |
ÇáÝáúÐÉõ (Ì) ÝöáóÐ æ ÃÝúáÇÐñ |
Çelik. |
ÇáÝõáÇÐõ |
Maden filizi. Sağlam ve iri adam. Cimri. |
ÇáÝöáöÒ |
Alâkasını kesmek, uzaklaşmak. |
ÝóáöÓó ãä ÇáÔìÁ ÜÜÜóÜÜ ÝóáóÓðÇ |
İflâs etti. (-o): Arayıp bulamadı. |
ÃÝúáóÓó |
İflâsına hükmetti. |
ÝóáøóÓó ÝáÇäðÇ |
Balık pulu. Altın ve gümüş olmayan para. Irak’ta 1/1000 dinar. |
ÇáÝóáúÓõ (Ì) ÝõáõæÓñ |
Filozofça tetkik etti. Filozofluk tasladı. |
ÊóÝóáúÓóÝó (Ì) Ýõáõæ Óñ |
Biber. |
ÇáÝõáúÝöáõ |
Biberli. Kıvırcık saç. |
ÇáãõÝóáúÝóáõ |
Hurmanın tomurcuğu yarılmak. (-o): Yarmak. Meydana çıkarmak. |
ÝóáóÞóÊö ÇáäóÎáóÉõ ÝóáúÞðÇ |
(fî): Mahir oldu. |
ÃÝúáóÞó |
Şişman oldu. Güçlükle koştu. |
ÊóÝíáóÞõ |
İki tepe arasındaki yol. Yaran, çıkaran. |
ÇáÝóÇáöÞõ |
Parça. |
ÇáÝõáÇÝóÉõ (Ì) ÝõáÇÞñ |
Sabah. İki tepe arasındaki düz yol. Falaka. |
ÇáÝóáóÞõ |
Falaka. |
ÇáÝóáóÞóÉõ |
Büyük askerî birlik. Şaşılacak şey. |
ÇááÝóíáóÞõ |
Kaysı, şeftali v.b. kurusu. |
ÇáãõÝúáøóÞõ |
Fakirlik. |
ÇáÝóáÇóßóå |
Gemi. |
ÇáÝõáúßõ |
Yuvarlak kum tepesi. Yuvarlak ve müteharrik dalga. Yıldızın döndüğü boşluk, yörünge. |
ÇáÝóáóßõ (Ì) ÃÝúáÇóßñ |
Kozmografya. |
Úáã ÇáÝóáß |
Yuvarlak tepe. İki omurga kemiğinin birleştiği yer. Yavru anasını emmesin diye ağzına takılan kıl örgü. Kirman. |
ÇáÝóáúßóÉõ |
Kozmografya âlimi. |
ÇáÝóáóßöì |
Aklı gidip gelmek. |
Ýóáøó Úä ÝáÇäò ÚÞúáóå Ü ÝóáÇøó |
Kılıcın ağzını kırmak. Gedik açmak. |
æ ÜÜ ÇáÓøóÝó ÜÜÜõÜÜ ÝóáÇøó |
Körelmek. |
Ýóáøó ÇáÓíÝõ ÜÜÜóÜÜ ÝóáóáÇð |
Kılıcın ağzındaki kırık. Kıvılcım. Sıçrantı. Kurak yer. |
ÇáÝóáøó (Ì) Ýõáõæ áñ |
Şişe mantarı. |
ÇáÝöáøóÉõ |
Şişe mantarı ham maddesi. |
ÇáÝöáøóíä |
Kılıçla başını uçurmak. (-o): Başında bit aramak. Terbiye etmek. Sütten kesmek. |
ÝóáÇåõ ÈÇáÓøíÝ ÜÜÜõÜÜ ÝóáúæóÇ æ ÝöáÇóÁ |
Saçında bit aramak. Vurmak. Kesmek. Süzerek bakmak. Düşünmek. Denemek. İzah etmek. |
Ýóáóì ÑÃÓå ÜÜÜöÜÜ ÝóáúíðÇ |
Çöl. |
ÇáÝóáÇóÉõ (Ì) ÝóáÇó æ ÝóáóæÇÊ |
Bir yaşına girmiş sıpa, tay. |
ÇáÝöááúæõ (Ì) ÃÝúáÇóÁñ |