İşlemek, yapmak.

فَعَلَ ـــَــ فَعْلاً و فَعَالاً

Düzdü, uydurdu.

افْتَعَلَ الشىء

(bi): Bir şeyin tesiri altında kaldı.

انفعلَ

Karşılıklı tesir ettiler.

تفَاعَلا

Tuhaf, yadırganan şey.

الأضُو لة (ج) أفاعيل

“Fâilâtün fâilatün…” gibi aruz vezninde kullanılan kelimeler.

التَّفاعيلُ

Kuvvetli, becerikli işçi. Dülger. Amele. Fâil (özne).

الفَا علُ

Bir kişi tarafından yapılan iş. İyi iş. İyilik.

الفَعَالُ

İki kişi tarafından yapılan iş. Çekiç, balta v.b. sapı.

الفِعالُ (ج) فُعُلٌ

İş, fiil.

الفِعْلُ (ج) فِعَالٌ و أفْعَللٌ

Doldurmak.

فَعَمَ الأنَاءَ ـــَــ فَعْمًا

Beyaz benekli zehirli yılan.

الأفْعَى (ج) أفاَعٍ

Erkek yılan.

الأفعُوَانُ (ج) أفاعٍ