Yer açmak. (-li): İzin vermek. (-o): Genişletmek, yaymak.

فَسَحَ له فى المجلس ـــَــ فَسْحًا

Genişlemek.

فَسُحَ المكان ـــُــ فَسَاحَةً

Genişledi. Yer açılmasını istedi. Dinlenmek istedi. (-li fî): Yer açtı.

تَفَسَّحَ

Genişlik. İstirahat.

الفُسْحَةُ (ج) فُسَحٌ

Bilgisiz ve âciz olmak. (-o): Bozmak, ayırmak. Hükümsüz kılmak. Elini, kolunu … mafsalından çıkarmak. Elbise çıkarmak.

فَسَخَ الرجلُ ـــَــ فَسْخًا

Unuttu.

أفْسَخَ القرآن

Akdi bozdular. Sözler çelişti.

تَفَاسَّخَ

Bozuldu. Çürüdü, dağıldı. Kıl ve tüy döküldü. Yükü taşıyamadı.

تَفَاسَّخَ

Kokmak, bozulmak. Bâtıl ve hükümsüz olmak. Doğru ve uygun hareketi terk etmek. İşler alt-üst olmak.

فَسَدَ اللحمُ أو اللَّبَنُ أو نحوهُما ـــُــ فَسَادًا

Mahvolma. Bozulma, alt-üst olma. Kıtlık ve darlık.

الفَسَادُ

Zarar. Zarara götüren.

المَفْسَدَةُ (ج) مَفَاسِدُ

Açıklamak. İdrar tahlili yapmak.

فَسَرَ الشىء ـــُــ فَسْرًا

Açıklamasını istedi.

اسْتَفْسَرَهُ عن كذا

Açıklama. Tahlil idrarı.

التَّفْسِرَةُ

Kıl çadır. Eski Mısır şehri. İnsan topluluğu.

الفُسْطَاطُ (ج) فساطِيطُ

Kabuklu şey kabuğundan çıkmak. Yuvadan çıkmak.Din kaidelerini çiğnemek, dinî emirlere riayet etmemek.

فَسَقَ كلّ ذى فِشْرٍ ـــُــ فِسْقًا و فُسُو قًا

Ey fâsık kadın.

فَسَاقِ

Günahkârlık, isyan.

الفِسْقُ

(=)

الفُسُوقُ

Fiskiyeli havuz.

الفَسْقِيَةُ (ج) فَسَاقٍ

Fidan dikmek.

فَسَلَ الفَسِلَ ـــُــ فَسْلاً

Korkak ve aşağılık olmak.

فَسَلَ الرجلُ ـــُــ فَسَالَةً و فُسُولَةً

Demir v.b. kırıntısı.

الفُسَالة

Üzüm fidanı. Aşağı ve değersiz şey.

الفَسْل (ج) أفْسُلٌ و فُسُولٌ

Hurma v.b. fidanı.

الفَسِيلَة (ج) فَسِيلٌ و فساءـل

Sessiz yellenmek.

فَسا ـــُــ فَسْوًا و فُسَاءَ