Kazanmak, ele geçirmek. |
Ûóäöãó ÇáÔìÁ ÛóäúãðÇ |
Ganimet olarak verdi. |
ÇÛúäóãóåõ ÇáÔìÁó |
Ganimet saydı. Fırsat bildi. |
ÇÛúÊóäóãó ÇáÔìÁó |
Harpte düşmandan zorla alınan mal v.b. |
ÇáÛõäúã (Ì) Ûõäõæãñ |
Davar sürüsü. |
ÇáÛóäóã (Ì) ÇÛäÇã æ Ûõäõæã |
Harpte düşmandan zorla alınan mal v.b. |
ÇáÛäíãÉ (Ì) ÛóäÇÆãõ |
= |
ÇáãóÛúäóã (Ì) ãÛÇäíãõ |
Tınlayarak genzinden konuşmak. Bahçenin ağaçları sık ve gür olmak. Sinek v.b. vızıldamak. |
Ûóäøó ÜÜÜóÜÜ ÛóäøóÇ æ ÛõäøóÉñ |
S.müş. |
Ýåæ Ã Ûóäøó æ åì ÛóäøóÇÁõ (Ì) Ûõäñ |
Genizden gelen ses. |
ÇáÛõäøóÉ |
Zengin olmak. İhtiyacı olmamak. Onarılmış olmak. (-bi) : İkamet etmek. |
Ûóäöìó ÝáÇäñ ÜÜÜóÜÜ Ûóãöì æ ÛóäóÇÁ |
Yetti, kâfi geldi, fayda verdi. (-o) : Zenginleştirdi. |
ÃÛúäóì ÇáÔìÁ |
Şarkı söyledi, nağme yaptı. (-bi) : Şiirle övdü veya yerdi. (-o) : Zenginleştirdi. Şiir söyledi. |
Ûóäøóì |
Beste ve nağme ile söylenen söz, şarkı. |
ÇáÃÛúäöíóÉõ (Ì) ÃÛÇäò |
(=) |
ÇáÃÛúäöíóÉõ (Ì) ÃÛÇäöìø |
Süslenmeye ihtiyacı olmayan güzel kadın. |
ÇáÛóÇäíöÊÉõ (Ì) ÛóæÇäò |
Zenginlik. Fayda, yetinme. |
ÇáÛóäÇÁ |
Zenginlik. Fayda, yetinme. |
ÇáÛóäöÇÁõ |
Musikî, şarkı. |
ÇáÛöäóÇÁõ |
İhtiyaçsızlık. |
ÇáÛöäóì |
(=) Aileye yetecek kadar ev. |
ÇáãóÛúäöì (Ì) ãÛÇäò |
Musikişinas, şarkıcı. |
ÇáãóÛäöøì |