Yenmek üstün gelmek.(-o alâ) : Zorla almak.

ÛóáóÈóå ÜÜÜöÜÜ ÛóáóÈóÉð

Kalın boyunlu. Sık, sarmaş-dolaş.

ÃÛáÈõ æ åì ÛóáúÈóÇÁ (Ì) ÛõáúÈñ

Galip geldi.(-alâ) : galebeye (çoğa, üstüne) göre hükmedildi, söylendi.

ÛõáõÈó

(-alâ) : Zorla aldı. İstila etti.

ÊóÛøóáóÈó

Çokluk. Çoğunluk. 

ÇáÃÛúáóÈíöÉ

Karışık düş.

ÇáÛóáúË

Sabahın alaca karanlığına ulaştılar.

ÃÛúáóÓó ÇáÞæãõ

Sabahın alaca karanlığında yaptı. 

ÛóáøóÓ ÇáÞæãõ

Sabahın alaca karanlığı.

ÇáÛóáóÓ

Dil kökü. Küçük dilin arkası.

ÇáÛáúÕóÚóÉ (Ì) ÛáÇÕãõ

Yanılmak, hata etmek.

ÛóáöØó Ãó ÛóáóØÇ

Mugalâta vesilesi. Yanıltmak için kullanılan söz.

ÇáÃÛúáõæ ØÉ (Ì) ÃÛÇáíØõ

Kalın ve iri olmak. Buğday başak vermek. Kuvvetlenmek.(-alâ, li) : Şiddetli ve sert davranmak. – Sert olmak, kaba olmak.

ÛóáõÙ ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ ÛöáóÙðÇ æÛöáúÙóÉð

S.müş.

Ýåæ ÛóáöíÙñ (Ì) ÛöáÇÙ

Kalabalık, sertlik. 

ÇáÛöáÇÙÉ ÇáÛõáúÙÉ

Kasten öldürmeye benzer katilde gereken tazminat.

ÇáÏøóíÉ ÇáãõÛóáøóÙóÉ

Çabuk gitti.(-o) : Katıp karıştırdı.

ÛóáúÛóáó

Yaygın haber.

ÇáãõÛøóáóÛóáóÉõ

Karışık gürültü.

ÇáÛõáúÛõáóÉ

Kabuklu, perdeli.

Ýåæ ÃÛáÝõ æ åì ÛáÝÇÁ (Ì) ÛõáúÝõ

Kılıf, kap, kın, zarf, v.b.

ÇáÛöáÇÝ (Ì) ÛõáõÝñ

Sünnette kesilen kısım.

ÇáÛõáúÝóÉ (Ì) ÛõáóÝñ

Kapı sağlam kapanmak. Rehni geri alamamak. Canı sıkılmak, sabırsızlanmak. Kızmak.(-fî) : Yapışmak, sarılmak.

ÛóáóÞó ÇáÈÇÈó ÜÜÜöÜÜ ÛóáúÞóÇ*

(-alâ) :Kapalı kaldı.(-o) : Kapattı. Zorladı. Suçluyu teslim etti. Çok kızdırdı. 

ÃÛúáóÞ

Kapı açılmadı. Mesele anlaşılmadı. Konuşamadı.(-o) : Geri almamak üzere sattı.

ÇÓúÊóÛúáóÞó

Anahtar.

ÇáÅÛáíÞ (Ì) ÃÛÇáíÞõ

Sürgü.

ÇáãöÛúáÇÞ ãóÛóÇáíÞ

=

ÇáãöÛúáÞ ãóÛÇáíÞõ

Su ağaçların arasından akmak. Doğruyu görememek.(-fî) : Girmek.(-o fî) : Sokmak.(-o) : Lâle ve kelepçe vurmak. –Hıyanet etmek.

Ûóáøó ÇáãóÇÁ ÈíäóÇáÃÔÌÇÑ ÜÜÜõÜÜ ÛóáÇ

Hileli, sahtekâr ve kindar olmak.

æ Ü ÕÏÑõå ÜÜÜöÜÜ ÛáÇøó æ ÛóáíáÇð

Çok susadı. Cimrileşti, sıkı elli oldu.

Ûõáøó

S.müş.

Ýåæ ÛóÇáíá æ ãÛáæá

Hıyanet etti. Gelir getirdi.

ÃÛóáøó

Kâr ve gelirini aldı. Gelir istedi. Çalışıp para getirmesini istedi. Sömürdü.

ÇòÊóÛúáóå ÇáÖøóíÚÉó

Düşmanlık, kin.

ÇáÛöáó

Lale, bukağı, kelepçe. Hararet, susuzluk.

ÇáÛáø (Ì) ÃÛáÇ á

Gelir,ücret.

ÇáÛøóáóÉ (Ì) ÛóáÇøóÊ æ ÛöáÇá

Şiddetli susuzluk. Kombinezon, iç gömlek. İbriğin ağzına bağlanan bez. Örtü.

ÇáÛóáóÉ (Ì) Ûóáóáñ

Şiddetli susuzluk. Kin. Hıyanet.

ÇáÛóáíá (Ì) ÛáÇÁÜá

Bulûğ çağına yaklaşmış çocuk. Küçük hizmetçi.

ÇáÛõáÇã (Ì) ÛáãÇä

Kuvvetli cinsî münasebet arzusu.

ÇáÛõáúÚÉ

Erkek kaplumbağa. Geniş omuzlu, kıllı delikanlı. Kuyudaki su gözü.

ÇáÛóíáóã

Fiyat artmak, yükselmek. Haddi aşmak. Dal budak salmak. İfrata varmak.

ÛóáÇ ÇáÓÚÑõ æ ÛíÑ å ÜÜÜõÜÜ ÛõáõæøóÇ æ ÛáÇÁð

Haddi aşmak, ileri gitmek.(-o, bi) : pahalı almak.(-o) : Atışmak.

ÛÇáìó Ýì ÇáÃãúÑ ÛöáÇÁó æ ãõÛóÇáÇóÉð

Pahalı. Yağlı ve dolgun et.

ÇáÛõáóæÇå

Taşkınlık.

ÇáÛõáóæáÇå

Bir ok atımı. (200 m. Civarında bir mesafe)

ÇáÛóáúæÉ (Ì) ÛöáÇåñ æ ÅóáóæÇÊ

Kaynamak. Çok hiddetlenmek.

ÛóáóÊò ÇáÞöÏúÑõæ äÍæ åÇ ÜÜÜóÜÜ ÛáúíðÇ æ ÛóáóíÇäðÇ

Misk, esans.

ÇáÛóÇáíÉ