Kurt. |
ÇáÚóæöìø |
Kusurlu ve ayıplı olmak.(-o ) : Kusurlu ve eksik kılmak. |
ÚÇÈó ÇáÔìõ ÜÜÜöÜÜ ÚóíúÈðÇ æ ÚÇÈðÇ* |
Kusurlu kıldı. Kusurlu buldu. Heybe, zembil v.b. yaptı. |
ÚóíóøÈóåõ |
Eksiklik, gevşeklik, kusur. |
ÇáÚóÇÈõ (Ì) ÃÚíÇÈñ æ ÚõíõæÈñ |
(=) |
ÇáÚóíúÈõ (Ì) ÚõíõæÈñ |
(=)Küfe. Zenbil, heybe. |
ÇáÚóíöÈóÉõ (Ì) ÚöíóÈñ æ ÚöíÇÈñ |
Kusur. Kusur yeri. |
ÇáãóÚóÇÈõ (Ì) ãóÚóÇíöÈõ |
Bozan. İsraf eden. |
ÇáÚóíóøÇËõ |
|
ÇáÚöíóÇÏóÉ ÇäÙÑ : (Ú æÏ) |
|
ÇáÚíÏ ÇäÙÑ : (Ú æÏ) |
Devamlı gidip gelmek. Yayılmak. Kötülük çıkarmak.(-o ) : Ayıplamak. Telef etmek. |
ÚóÇÑó ÜÜÜöÜÜ ÚóíúÑðÇ æ ÚóíóÑóÇäðÇ |
(-o) : Ayarladı. |
ÚÇíóÑó |
Ayıpladı. |
ÚóíøóÑóåõ |
Utanç verecek şey. Kusur. |
ÇáÚÇÑõ (Ì) ÃÚúíóÇÑñ |
Ölçü, tartı. Ayar ölçü. |
ÇáÚöíóÇÑõ (Ì) ÚíÇÑóÇÊñ |
Eşek. Gözün iki kıyı noktasından her biri. Yaprağın orta çizgisi. |
ÇÚóíúÑõ (Ì) ÃÚíÇÑ |
Kafile. |
ÇáÚöíÑõ |
Ölçü. Tartı. Ayar ölçüsü. |
ÇáãöÚúíóÇÑõ (Ì) ãóÚÇííÑõ |
Yaşamak. |
ÚÇÔó ÜÜÜöÜÜ ÚóíúÔðÇ æ ÚöíÔóÉð æ ãÚÇÔðÇ* |
Müreffeh, mesut. |
ÇáÚóÇÆÔõ |
Hayat, maişet. Ekmek. |
ÇáÚóíúÔõ |
Hayat tarzı. |
ÇáÚöíÔóÉõ |
Çok müreffeh. Ekmekçi. |
ÇáÚóíøóÇÔõ |
Maişet, geçim ve yaşama vesilesi. Maaş. Kazanç zamanı ve yeri. |
ÇáãóÚÇÔõ |
Geçim ve yaşama vesilesi. |
ÇáãóÚöíÔóÉõ (Ì) ãÚÇÆÔ |
Kuş konmak üzere bir şeyin etrafında dolanmak.(-o ) : Uğur tespit etmek için kuşu ürkütmek. Canı istememek, tiksinmek. |
ÚóÇÝóÊö ÇáØíÑ õ ÜÜÜöÜÜ ÚóíÝÇð æ ÚóíúÝóÉð* |
Meşgul etmek, alıkoymak. |
ÚÇÞóåõ ÜÜÜöÜÜ ÚóíÞðÇ |
Fakir düşmek,muhtaç olmak. Külfeti çok olmak. Tartı eksik veya fazla olmak. Zulmetmek.(-fî) : Gezip tozmak. Böbürlenerek yürümek.(-o) : Âciz ve muhtaç duruma getirmek. Kaybını bulamamak. Sözü ehli ve isteklisi olmayana söylemek. |
ÚóÇáó ÝáÇäñ ÜÜÜöÜÜ ÚóíúáÇð æ ÚóíúáóÉð* |
Yokluk, fakirlik. |
ÇáÚÇáóÉõ |
(=) |
ÇáÚóíúáóÉõ |
Bir kimsenin bakacağı kimseler. Fakir. |
ÇáÚóíøöáõ (Ì) ÚöíóÇá |
Şiddetli susuzluk veya süt isteği. |
ÇáÚöíãóÉõ |
Âhu gözlü. Büyük gözlü. |
ÃÚíä æ åì ÚóíäÇÁ (Ì) Úöíäñ |
Gözü ile görmek. |
ÚÇíóäóåõ ãÚÇíóäóÉð æ ÚöíÇäðÇ |
Veresiye alıp verdi. Veresiye yoluyla alış-veriş yaptı: (Güya faizden kurtulmak için ödünç isteyen kimseye bir malı muayyen bir fiyatla satıp, aynı anda daha ucuz fiyatla geri almak suretiyle yapılırdı.) yeşerdi.(-o) : deldi. Tayin ve tahsis etti. Yüzüne söyledi. Vazife verdi. |
Úóíøóäó ÇáÑÌáõ |
Göz. Su kaynağı. Şehir halkı. Ev halkı. Casus. Kumandan. Büyük kişi. Bir şeyin kendi, zatı, aynı. Altın para. Peşin. Kıymetli. |
ÇáÚóíúäõ (Ì) ÃÚúíõäñ æ Úõíõæäñ æ ÃóÚúíóÇä |
İyisi. Veresiye. Harp malzemesi. |
ÇáÚöíäóÉõ |
Numune. |
ÇáÚóíøöäóÉõ |
Akar su. |
ÇáãóÚöíäõ |
Konuşma ve ifadeden âciz bulunmak.(-obi) : Bilmemek. |
Úóìøó Ýì ãäØÞå ÜÜÜóÜÜ ÚöíøÇð æ ÚóíóÇÁð |
Yoruldu.(-o) : Yordu. Âciz bıraktı. |
ÃÚíÇ |
Onulmaz. |
ÇáÚóíÇÁõ |