Üzüm

ÇáÚöäóÈñ (Ì) ÇÚúäÇÈ

Hünnap, çiğde

ÇáÚõäøÇÈ

Derisinden kalkan yapılan büyük bir balık. Güzel bir koku ismi. Anbar. Kışla

ÇáÚóäúÈóÑ (Ì) ÚäÇÈÑõ

Bozulmak, işi sarpa sarmak. Günaha girmek. Kırılmak

ÚóäöÊ ÇáÔìÁõ ÜÜÜóÜÜ ÚóäóÊðÇ

Üzdü, incitti. Yanılttı

ÊóÚóäøóÊóåõ

Hata. Zina. Hakkı kabul etmeme

ÇáÚóäóÊ

Savuşmak, uzaklaşmak. Sürüden ayrılıp tek başına otlamak. Kibirlenmek. İnat etmek. Bilerek hakkı kabul etmemek

ÚóäóÏó Úäå ÜÜÜöÜÜ ÚóäúÏðÇ æ ÚõäõæÏðÇ

S.m

æåæ æåì ÚóäõæÏñ æÚóäöíÏñ (Ì) ÚõäõÏñ

inatlaştı : (-o) : muhalefet etti.

ÚÇäÏ

Yanında nezdinde. Sırasında. Ona göre

ÚöäúÏó

Bülbül

ÇáÚóäúÏóáöíÈ (Ì) ÚóäÇÏöáõ

Dişi keçi ve ceylan. Su içindeki kaya

ÇáÚóäúÒõ (Ì) ÃÚúäõÒñ æ ÚõäæÒñ

Kısa mızrak. Baston. Baltanın ağzı

ÇáÚóäóÒóÉõ (Ì) ÚóäóÒñ æ ÚóäóÒóÇÊñ

Soy, kök, ırk. Element

ÇáãõäúÕõÑõ (Ì) ÚäÇÕÑ

Hemzeyi ayn gibi söyledi.”An fülanin an fülanin...”şeklinde rivayet etti

ÚóäúÚóäó

Yakalamak, kıskıvrak etmek. Kınamak ayıplamak, azarlamak

ÚóäõÝó Èå æ Úáíåö ÜÜÜõÜÜ ÚõäúÝðÇ æÚóäóÇÝóÉð

(o) : sert davrandı. Bilmediği halde yapmak istedi. (-o) : istemedi. Toplantıyı terk etti

ÇÚúÊóäóÝó

Su çarkı

ÇáÚóäóÝóÉõ

Başlangıcı evveli

ÚõäúÝõæóÇäõ ÇáÔìÁ

Kucakladı

ÚÇäóÞóåõ

Uzadı. (-o) : boğazını sıktı

ÚóäøóÞó

Ellerini boyunlarına atıp yan yana durdurdular : (-o) : Devam etti, sarıldı, benimsedi. Önem verdi

ÇÚúÊóäóÞ ÇáÑÌáÇä

Bir yaşını doldurmamış keçi ve koyun yavrusu. Karakulak

ÇáÚóäóÇÞõ (Ì) ÃÚúäõÞñ

Boyun. Evvel, başlangıç. Grup

ÇáÚõäõÞõ

Adı var, kendi yok kuş

ÇáÚóäúÞóÇÁõ

Gerdanlık

ÇáãöÚúäóÞóÉ (Ì) ãóÚóÇäöÞõ

Örümcek

ÇáÚóäúßóÈæÊ (Ì) ÚóäúßóÈõæÊÇÊ æ ÚäÇßöÈõ æ ÚäÇßöíÈõ

Önüne çıkmak, görünmek. Hatıra gelmek.(-an) : Vazgeçmek, yüz çevirmek

Úäøó áåõ ÇáÔìÁõ ÜÜÜöÜÜ ÚóäøðÇ æ ÚõäæäðÇ

Yular takmak. Yulara ip bağlamak. Kitabın adını yazmak

æ Ü ÇáÝÑóÓó Ãæ ÇááÌÇãó ÜÜÜõÜÜ ÚóäøóÇ

Cinsi münasebetten aciz olan kimse.

Ýåæ ãóÚúäõæäñ æ Úóäíöäñ æ Úöäøöíä

Kadınlara yaklaşmadı

ÊøÚóäøóäó

Göğün görüntüsü. Bulut. Kenar, bucak

ÇáÚóäóÇäõ

Yular ve ipi

ÇáÚöäóÇäõ (Ì) ÃÚöäøóÉñ

Cinsi münasebetten acizlik. Ağaçtan kulübe

ÇáÚõäøóÉõ (Ì) Úõäóäñ

Boğun eğmek, itaat etmek. Esir olmak. (-bi ) : başa gelmek. (-ala) : zor gelmek. (-o) : gayrete getirmek. Alakadar etmek. Zorla olmak

ÚóäóÇ ÜÜÜõÜÜ ÚõäõæøððÇ

Başa gelmek. (-o) :ortaya çıkarmak.

Úóäóì Èå ÇáÃãúÑõ ÜÜÜöÜÜ ÚóäúíðÇ

Kasdetmek, değmek istemek. (-o) : gayrete getirmek. Alakadar etmek.

æ ÈÇáÞóæáö ßÐÇ ÚóäúíðÇ æ ÚäÇíóÉð

Yorulmak, güçlük çekmek. Esir olmak. (-bi) : önem vermek, meşgul olmak.

Úóäöìó ÜÜÜóÜÜ ÚóäðÇ æ ÚóäóÇÁð

Önem verdi, meşgul oldu.

Úõäöìó ÈÇáÃãúÑö

Göğüs gerdi. Münakaşa etti. Mudara ve münakaşa etti. Baktı gözetti. Başına geldi

ÚÇäóÇåõ

Başa geldi. (-bi) : Önem verdi.

ÇÚúÊóäóì

Önemsiz, aşağı. Esir. Zayıf

ÇáÚÇäì

Zayıf, aşağı Esir

ÇáÚÇäíóÉõ (Ì) ÚóæóÇäò

Sözün ifade ettiği

ÇáãóÚúäóì (Ì) ãóÚóÇäò