Süt kabı,konserve kutusu

ÇáÚõáúÈóÉ - (Ì) -ÚõáóÈñ -æ -ÚöáÇóÈñ

İrileşmek. Sıçramak, oynamak. (-o) : galip gelmek.

ÚóáóÌó ÇáÛáÇãõ æ ÛíÑå ÜÜÜõÜÜ ÚóáúÌðÇ

Alıştı tedavi etti. Galip geldi .(-o) : müdafaa etti

ÚÇáÌ ÇáÔìÁ

Kuvvetli, iri ve kaba adam. Eşek. Yaban eşeği. Gavur

ÇáÚöáúÌ (Ì) ÚõáõæÌñ æÃÚúáÇóÌñ

Dikenli bitkiler

ÇáÚõáúÌóÇäõ

Bir şeye asıldı, kendine çekti. Aldı. Men’etti. Daldı.

ÇÚúáóæøóØó ÇáÔìÁ

Hayvan boynundaki damga izi

ÇáÚóØ (Ì) ÃÚáÇØ

Yüze çekilen siyah süs. Gerdanlık

ÇáÚõáúØÉ

Çok su içmek . (-o) : Hayvanı yemlemek.

ÚóáóÝó ÇáÑÌáõ ÜÜÜöÜÜ ÚóáúÝðÇ

(=)

ÃÚúáóÝó æ ÚóáøóÝó

Hayvan yemi

ÇáÚóáóÝ (Ì) ÚõáõæÝÉ æ ÃÚáÇÝ æ ÚöáÇÝñ

Yem satan

ÇáÚóáÇóøÝ

Hayvan yemi. Besi hayvanı

ÇáÚóáõæÝóÉ (Ì) ÚõáõÝñ

Besi hayvanı

ÇáÚóáíÝ (Ì) ÚáÇÆÝ

Hayvan su içerken boğazında sülük durmak. (-o bi) : takılmak sarılmak. Sevmek.(-o) : bilmek. Yapmağa koyulmak.

ÚóáöÞóÊö ÇáÈåíãÉõ ÜÜÜóÜÜ ÚóáóÞðÇ æ ÚóáÇÝÉð æ ÚõáõæÞðÇ

Avcının tuzağı av yakaladı. Kan almak için sülük koydu. Kıymetli mala kondu. (-o) : tırnağını geçirdi. Astı. Kılıca bağ taktı.

ÃÚúáóÞ

Atın gemini salıp yere indi : (-o bi,ala) : üstüne koydu astı. Taktı .askıda bıraktı. (-ala) : birinin söz veya yazısını düzeltti,açıkladı ,tamamladı ,tenkit etti.

ÚóáøóÞó

Sevdi

ÚõáøöÞ ÝáÇä ÇãÑÃÉð

Çok sevdi

ÇÚúÊóáóÞóåõ æ Èå

Takıldı. Tutuldu . (-o) : Taktı, astı. Sevdi

ÊóÚóáøóÞó

Dip notu,şerh,haşiye

ÇáÊÚáíÞÉ (Ì) ÊÚÇáíÞõ

Takıl ,tutul. Tak

ÚóáÇóÞö

Hayvan oyalansın diye verilen ağaç yaprağı. Hayvan çağırmaya yarayan ot tutamı

ÇáÚóáÇóÞ

Sadakat. Gönülden ayrılmayan sevgi. Yetinilen maişet. İş, meşgale. Hakiki mana ile mecazi mana arasındaki münasebet

ÇáÚóáÇÞÉ (Ì) ÚáÇÆÞ

Kılıç vb bağı

ÇáÚöáÇÞÉ

Kıymetli gönül alan şey

ÇáÚöáÞ (Ì) ÃÚáÇÞ æ ÚõáõæÞñ

Asılan takılan şey. Ele bulaşan çamur. Bir şeyin takılmasından meydana gelen yırtık. Bağ. Yolun ortası. Sülük. Pıhtılaşmış kan

ÇáÚóáóÞõ

Funda

ÇáÚóáúÞóì

Kıymetli elbise. Çocuğun ilk elbisesi. Önlük

ÇáÚöáúÞÉ

Hayvanın bahara ulaşmak için yediği ağaç yaprağı. Yetecek kadar maişet. Kahvaltı. Yaprakları kışında yeşil kalan ağaç. İlgi alaka. Takılacak şey

ÇáÚõáÞÉ

Kocasının boşamadığı beraber yaşamadığı kadın. Cahiliye devrinde meşhur olmuş yedi kasideden biri

ÇáãõÚáøóÞÉ

Askı çengel. Asılan et vb

ÇáãõÚúáõæÞ

Çiğnenen şey

ÇáÚóáÇóßõ

Sakız

ÇáÚöáß (Ì) Úõáõæßñ æ ÃÚáÇß

Yapışkan. Katı

ÇáÚóáöß

İkinci olarak veya peşi peşine içmek. Hastalanmak

Úóáøó ÜÜÜöÜÜ ÚóáÇøð æ ÚóáóáÇð

s. müş

Ýåæ Úáíá (Ì) ÃÚöáÇøó

ikinci defa veya peşi peşine vermek, içirmek

æ Ü ÝáÇäðÇ ÜÜÜõÜÜ ÚóáÇøð

hastalanmak

Úõáøó ÇáÅäÓÇäõ ÚöáøóÉð

(o) : ikinci defa veya peşi peşine içirdi. İlletli kıldı. Suya kandırmadan çevirdi. Hastalandırdı

ÃÚóáøó

(o) : peşi peşine içirdi. Meyvayı tekrar tekrar topladı. Sebebini açıkladı, delil ile ispat etti. İlal yaptı. Tedavi etti : (-o bi) :oyaladı

Úóáóøáó

Hastalandı. Bir delile sarıldı. İlletli oldu : (-bi ) : Oyaladı : (-o ala) : Bir işten alıkoydu

ÇÚúÊóáøó

Kadın lohusalıktan çıktı. Delil ileri sürdü. Oyalandı

ÊóÚóáøóáóÊú

Kendisiyle oyalanılan şey

ÇáÊøóÚöáøóÉ

Bir şeyin sebebini açıklamak. Müessirden esere istidal etmek

ÇáÊÚáíá

Oyalanmak vesilesi. Artık

ÇáÚõáÇóáÉ

Hastalıktan derisi büzülen. Kadınlarla çok düşüp kalkan. Yaşlı, zayıf

ÇáÚóáøõ (Ì) ÚöáÇóá

Oyalanmak vesilesi. Kuma

ÇáÚóáøóÉ

Baba bir kardeşler

ÈäæÇáÚóáÇóÊ

Hastalık. Müessir sebep

ÇáÚöáøóÉ (Ì) ÚöáÇøóÊ æ Úöáóáñ

İşaretlemek, yarmak

ÚóáóãóÉõ ÜÜÜõÜÜ ÚóáúãðÇ

Üst dudağı yarık olmak

Úóáöãó ÝáÇä ÜÜÜóÜÜ ÚóáúãðÇ

S. müs : (-o,bi) : bilmek, anlamak

Ýåæ ÃÚáã æ åì ÚóáúãóÇÁ (Ì) Úõáúãñ

Nişan ve alamet koydu haber verdi : (-o) : bildirdi

ÃÚúáóãó äóÝúÓóå

Öğretti. İşaretledi. Bilgiç göründü

Úóáøóã ÝáÇäðÇ ÇáÔìÁó ÊóÚóÇáóã

Mahlukat. Yaratılmışların her bir sınıfı

ÇáÚóÇáóã (Ì) ÚóæóÇáöãõ æ ÚóÇáóãõæä

İşaret, nişan. Sınır

ÇáÚóáÇóãóÉ (Ì) ÚóáÇóãñ

Kesin bilgi. Bilgi. Belli bir bilgi dalı

ÇáÚöáúã (Ì) Úáæã

Alamet iz. Sınır. Nişan. Desen. Başkan. Dağ. Bayrak

ÇáÚóáóã (Ì) ÃÚáÇã

Laik

ÇáÚóáúãóÇäìø

Üst dudakta olan yarıklık

ÇáÚõáúãÉ

Çok bilen

ÇáÚóáíöã

Yol izi. Bir şeyin bulunacağı yer

ÇáãóÚúáóã (Ì) ãóÚÇáã

İyi ve doğru kendisine ilham edilen

ÇáãõÚóáøóã

Yayılmak, ortaya çıkmak, açık olmak

Úóáóäó ÇáÃãÑõ ÜÜÜöÜÜ ÚõáõæäÇð

(=)

Úóáöäó ÇáÃãÑõ ÜÜÜóÜÜ ÚóáóäðÇ æ ÚáÇäíÉ

Açık

ÇáÚóáÇóäíóÉ (Ì) ÚóáÇóäõæäó

Yükselmek. Büyüklenmek : (-bi) : tek başına yapmak. Yükseltmek. Galip gelmek.(-o,ala,fi ) : üstüne çıkmak

ÚóáÇó ÇáÔìÁõ ÜÜÜõÜÜ ÚõáõæøðÇ

Çıkmak

Úóáìó Ýì ÇáÔÑÝ Ü ó ÚóáÇÁð

(an) : İndi. (-o) : Yükseltti. Çıktı

ÃÚúáóì

Yükseldi, çıktı. (-o) : Galip geldi

ÇÚúÊóáóì

Yüceldi yükseldi, kadın loğusalıktan çıktı

ÊóÚóÇáóì

Gel

ÊóÚóÇáó íÇåÐÇ

Yükseldi çıktı. (-o) : kelimeyi çok tekrarladı. Galip geldi

ÇÓúÊóÚáóì

Yüksek, mızrağın yarıdan yukarısı

ÇáÚóÇáíóÉ (Ì) ÚóæÇáò

Yukarı üst

Úóáõ

Şeref, yükseklik

ÇáÚõáÇ

Fazla, artık. İlave. Prim. Zam

ÇáÚöáÇæÉ (Ì) ÚóáÇóæóì

En üst makam ve derece ;bunlara sahip olan

ÇáÚöáøöìø (Ì) Úöáøöíæõøä

Tepe üst

ÇáÚõáúæ æ ÇáÚõáúæÉ

Büyüklük. Zorbalık

ÇáÚõáõæø

En üst

ÇáÚõáúíÇ (Ì) Úõáìø

Yüksek. Üst. Şeref

ÇáÚóáúíÇå

Yüksek. Yüce. Sağlam. Şerefli., kıymetli

ÇáÚóáìõø (Ì) ÚöáúíÉ

Şeref, yükseklik

ÇáãóÚúáÇÉ (Ì) ÇáãÚÇáì

Üzere, üzerine, üstüne, üstünde. Beraber...den. için...de. ile...rağmen

Úóáóì