Siyah koyunlarına boz koyunları karıştırdı. Memesine toprak sürdü.(-o) : Toprağa buladı.

عَفَّرَ -الرَّجُلُ

Yeryüzü toprak

العَفَرُ - (ج) -أعفارٌ

(=)

العَفْرُ - (ج) -أعْفَارٌ

Çiğnenmemiş beyaz toprak

العَفْرَاء

Pembe renk.yele : Horozun boyun tüyü.

العُفْرَةُ

Kuvvetli.pis : horozun boyun tüyü. ense tüyü.kâkül.

العِفْرِيَةُ

Cimri : güneşte kurutulmuş pastırma.

العَفِيرُ

Çok kötü, pis. Becerikli. dahi

العِفْرِيتُ - (ج) -عفارِيت

Şişe tıpası.Dağarcık

العِفاصُ

Pelit ağacı ve meyvesi

العَفْصُ

Kötü söz ve işten uzak olmak. Eteği temiz olmak

عَفَّ -ـِ -عِفَةً -و -عَفَافًا

S. müş

فهو -عَفٌّ -و -عَفِيفٌ - (ج) -أعِفة

Memede kalan sütü verdi

عَفَّفَهَ

Sağıldıktan sonra memede kalan az süt

العُفافة

İffetli. Hanım

العفيفة - (ج) -عَفائفُ

Lüzumsuz gidip gelmek. Uyumak uyanmak,tekrar uyanmak. (-o) : Vurmak. Toplamak.

عَفَقَ -فلان ـــِــ -عَفْقًا

Korkuttu ,çürüttü.

عَفَنَ -الشىء - -عَفْنًا

Silinmek. Gizlenmek.Nebatla örtülmek. (-o) : Silmek. Çoğaltmak. Uzatmak. Bir kimseye gelip lütuf istemek. (-li bi) : ihtiyacından artanını vermek. (-al,li) :Affetmek.

عَفا -الأثرُ ـــُــ -عَفْوًا -و -عُفُوًّا

Malının fazlasını dağıttı. Sıhhate kavuştu. (-o) : Bağışladı. Sıhhat ve afiyet verdi. Verdi. ,Olduğu gibi bıraktı.

أَعفَى

(Allah) sıhhat ve afiyet vermek.

عافاه -الله -معافاةً -و -عِفَاءً -و -عافيةً

Vazifeden affını istedi

اسْتَعْفَى -مكلِّفَه

Sıhhat. Misafirler.Lütufisteyenler.

العافية

Yok olma.Toprak. Yağmur.

العَفَاء

Her şeyin iyisi güzeli

العُفاوة

Masraftan artan. Herşeyin iyisi. Lütuf .üzerinde iz olmayan arazi.

العَفْو - (ج) -عِفَاء -و -أَعْفاءٌ

Çok bağışlayan

العَفُوّ