عَتَبَ -عليه ـــُــ -عَتْبًا -و -عِتابًا -و -تَعْتابًا -و -مَعْتَبًا

Kınamak. Azarlamak, çıkışmak. Sekmek. Geçmek, gitmek.

ومَعتَبَةً

Gönlünü aldı. (--an) : Vazgeçti.

أعْتَبَهُ

Azar ifadesi, hali.

الأعْتُوبةُ - (ج) -أعاتيبُ

Rıza, hoşnutluk. Kötülükten vazgeçme.

العُتْبَى

Eşik. Merdiven v.b.

العَتَبَةُ

Hazırlanmak. İri ve büyük olmak.

عَتُدَ -الشىء -ـــُــ -عتادًا -و -عتادةً

Hazırlık, malzeme.

العَتَادُ - (ج) -أعْتُدٌ

Hazırlanmış, hazır.

العَتِيد

Ağaç gövdesi. Bir kimsenin nesli, akrabası.

المِتْرَةُ

Eskimek, eski olmak. Sonuna varmak. İyi olmak. Yeminin gereği üzerine vacip olmak.

عَتَقَ -الشىء -ـِ -عَتِقْتًا

Kölelikten kurtulmak. İyi cins olmak.

و - -العَبْدُ -عَتِقْتًا -و -عَتَاقًا

S.müş.

فهو -عاتقُ -و -عتيقُ - (ج) -عُتَقَاءُ -وهى -عتيقٌ -وعتِقَةٌ - (ج) -عَتَائقٌ

Köleyi azad etti. Düzeltti.

أعْتَقَ -العَبْدَ

Omuz. Tüyü değişmiş kuş yavrusu.

العَاتِقُ - (ج) -عواتق -و -عُتَّق

Eski. İyi. Kıymetli.

العَتِيقُ - (ج) -عُتُقٌ -و -عِتَاقٌ

Yakasını toparlayıp çekmek.

عَتَلَهُ - ِ -عَتْلاً

Kaldıraç.

العَتَلَهُ - (ج) -عَتَلٌ

Sert, insafsız.

العُتُلُّ

Gecikmek. Gecenin bir kısmı geçmek. (--an) : Vazgeçmek.

عَتَمَ -ـِ -عَتْمًا

Yatsı vakti.

عَتَمَةُ -اللَّيل

Bunamak. (--fî) : Bir şeye düşkün olmak.

عُتِهَ -عُتَاهًا -و -عَتَاهَةً -و -عَتَاهِيَةً

Bunamak.

عَتِهَ ـــَــ -عَتَها -و -عَتَاها -و -عَتَاهَةً

Bunak.

المُعَتَّهُ

Büyüklenmek. Haddini aşmak.

عتا -ـــُــ -عُتُوًّا -و -عِتِياًّ

Baş kaldırdı.

تَعَتَّىِ

Zorba. Karanlık.

العَاتِى - (ج) -عُتَاةٌ -و -عُتِىٌ