Tuğla.

ÇáØøõæÈõ

 

Øõæ Èóì ÇäÙÑ : Øì È

Ölmek. Sapıtmak. Şaşırmak. Yok olmak. (--min) : Düşmek.

ØÇÍó ÜÜÜõÜÜ ØóæÍðÇ

Öldürdü. Tehlikeye sevk etti. Dövdü.

ØóæóøÍóåõ

Tehlikeli yol.

ÇáãóØóÇÍõ (Ì) ãóØóÇæöÍõ

Ağır. Azgın deve.

ÇáØøóÇÏõ

Sebat. Yüksek dağ. Tepe

ÇáØøóæúÏõ (Ì) ÃØúæóÇÏñ æ ØöæóÏóåñ

Yüksek bina. Balon.

ÇáãõäúØóÇÏõ

Yaklaşmak, etrafında dolaşmak.

ØÇÑó ÇáÔìÁ æ Èå æ Íóæúáóåõ ÜÜÜõÜÜ ØóæÑðÇ æ ØóæóÇÑðÇ

Sınır, mikdar. Mesaha. Kaldırım, tretuvar. Eşit.

ÇáØøóæóÇÑõ

Def’a, kere. Sınır. Hiza. Hal, durum. Nevi.

ÇáØøóæúÑõ (Ì) ÃØúæóÇÑñ

Dağ. Avlu.

ÇáØøõæÑõ (Ì) ÃØúæóÇÑñ

Yabani.

ÇáØøõæÑóÇäìøõ

Müshil.

ÇáØõæÓõ

Borcunu vermedi. (--o) : Hayasını çıkardı, erkeklik uzvunu kesti.

ØóæøóÔó

Hadım, iğdiş.

ÇáØøóæóÇÔöì æ åã ØóæóÇÔöíÉ

Yumuşamak, itaat etmek. Ele gelmek. (--o, bi) : Alışmak, yatışmak.

ØÇÚóåõ æ áåõ ØóæÚðÇ æ ØÇÚÉ

Ağacın meyvesi olgunlaştı. Ele geldi. (--o) : İtaat etti.

ÃØÇÚó

İtaat etmek.

ØÇæÚóÉó Ýíå æ Úáíå ãõØóÇæóÚóÉðæ ØóæóÇÚöíóÉð

İtaate geldi.

ØóæøóÚó

Güzel gösterip teşvik etti.

æÜ áå äÝÓõå ßÐÇ

Ele geçirmeğe uğraştı.

ÊóØóÇæóÚó ááÇóãúÑö

Yumuşadı. Kendini itaate zorladı.

ÊóØóæøóÚó

Yapmaya çalıştı. Nafile ibadet yaptı.

æÜ ÇáÔìÁ Ãæúáóå Ãæ Èå

Gücü yetti. Yapabildi.

ÇÓúÊóØóÇÚó ÇáÔìÁ

Emre uyma, baş eğme.

ÇáØøóÇÚóÉõ

Emre uyan. Müteaddiden yapılan lazım fiil.

ÇáãõØóÇæöÚõ

Allah rızası için cihat ve ibadet eden.

ÇáãõØøóæøöÚõ

Bir şeyin etrafında dönmek. Dolaşmak. Uyku veya hayal gelmek.

ØÇÝó Íóæáå æ Èå æ Úáíå æ Ýíå ÜÜÜõÜÜ ØóæúÝðÇ æØóæóÇÝðÇ

Döndü dolaştı. İlgi kurdu. Yaklaştı,kuşattı. (--o, bi alâ) : Döndürdü, dolaştırdı.

ÃØÇÝó Èå Ãæ Úáíå

(=) : 

ØóæóøÝó Íæáóå æÈå Ãæ Úáíå æ Ýíå

Çokça dönüp dolaştı.

ÊóØóæóøÝó ÇØøóæøóÝó

Bekçi. Görülen hayal. İyi hizmetçi.

ÇáØøóÇÆöÝõ

Topluluk, gurup. Bir mezhep veya görüş etrafında birleşenler. Kısım, parça.

ÇáØøóÇÆÝóÉõ (Ì) ØæÇÆöÝõ

Fırkacılık, particilik.

ÇáØøóÇÆÝíøóÉ

Duvar, çeper. Tulum üzerine kurulan sal. Bekçi.

ÇáØøæúÝõ (Ì) ÃØúæóÇÝñ

Büyük ve çok şey, veya olay. Büyük sel.

ÇáØøõæÝÇäõ

Dolaşmak. Dolaşılan yer. Kabenin dolaşılan yer.

ÇáãóØÇÝõ

Hacılara rehberlik eden.

ÇáãõØóæöøÝõ

Gücü yetmek.

ØóÇÞóåõ ÜÜÜõÜÜ ØóæúÞðÇ æØÇÞóÉð

(=) :

ÃØÇÞóÉõ ÜÜÜõÜÜ æ Úáíå æáå

Halka ve tasma giydirdi. Halka şekline koydu. Kuşattı. Kuvvet verdi.

ØóæóøÞóåõ ÇáØøóæúÞó æ Èå

Halka v.b. Çıkıntı.

ÇáØøóÇÆöÞõ

(=) : Bina kemeri. Şal, atkı.

ÇáØøóÇÞõ (Ì) ÃØúæóÇÞñ æ ØíÞÇäñ

Güç, kudret. Güçlükle yapılan şey. Demet.

ÇáØøóÇÞóÉõ

Takke.

ÇáØøóÇÞöíóøÉ

Güç, kudret. Halka. Halka şeklinde olan. Tasma.

ÇáØøóæÞõ (Ì) ÃØúæÇÞñ

Yükselmek. Yüksek olmak.

ØóÇáó ÜÜÜõÜÜ ØõæáÇð

İyilik ve ihsanda bulunmak. (--o) : Yükseklik veya iyilikte üstün gelmek.

æÜ Úáíå ØóæáÇð

(alâ) uzun geldi.İyilik etti.(-o,fi):İyilik etti.(-li):Atın ipini uzattı.

ÃØÇáó

(--fî) : Uzun yaptı. (--o) : Üstünlükle yarıştı. Borcunu geciktirdi.

ØÇæóáó

Uzattı. Atın ipini saldı. Mühled verdi.

Øóæøóáó ÇáÔìÁó

Uzun ve yüksek oldu. Uzağı görmek için ayağı kalktı. Uzun göründü. İyilik eder göründü. Büyüklendi. (--alâ) : İyilik etti. Tecavüz etti.

ÊóØóÇæóáó

Bol. Yükseklik. Güç, kudret.minnet. iyilik. Zenginlik. Bolluk. Fayda.

ÇáØøóÇÆöáõ (Ì) ØæÇÆáõ

Tavla. Sofra.

ÇáØøóÇæöáÉ

Ömür. … boyunca.

ÇáØøóæóÇáõ

Uzun.

ÇáØøõæóÇáõ

İyilik. Zenginlik. Kolaylık. Nimet.

ÇáØøóæúáõ

Boy. Uzunluk.

ÇáØøõæá

Devam. Gecikme. Bir ucu hayvana, diğer ucu kazığa bağlı ip.

ÇáØøöæóáõ

Uzun.

ÇáØøõæáóì (Ì) Øõæóáñ

Uzun.

ÇáØøóæöíáõ (Ì) ØöæÇáñ æ ØöíÇáñ

Cömert.

Øæíáõ ÇáÈÇÚ

Hain. Hırsız.

Øæíáõ ÇáíÏ

Boyunca, devamınca.

ÇáØøöíáõ æØøöíóáõ æÇáØøöíáóÉõ

Katlamak, dürmek. Gizlemek. Aç kalmak. Mesafe kat’etmek.

Øóæì ÇáÔìÁ ÜÜÜöÜÜ ØóíøðÇ

İkilenmiş, dürülmüş, katlanmış.

ÇáØøõæóì

İç, ara. Katlanma yeri. Kin.

ÇáØøóìøõ (Ì) ÃØæÇÁ