İstemek. Peşine düşmek.(--ilâ o) : Bir kimseden bir şey istemek.

ØóáóÈóåõ ÜÜÜóÜÜ ØóáÈðÇ

Hakkını aradı.

ØóÇáóÈóåõ ÈÍÞøöå

İstedi, muhtaç oldu.

ÊóØóáøóÈóåõ

Lise ve üniversite talebesi.

ÇáØøóÇáöÈõ (Ì) ØõáÇøóÈ æ ØóáóÈóÉñ

Matlup, arzu edilen. İsteyen.

ÇáØøöáúÈõ (Ì) ÃØáÇÈ æ ØöáóÈóÉñ

İstek, matlup.

ÇáØøóáóÈõ (Ì) ØóáóÈóÇÊ

Matlup, istek

ÇáØøöáúÈóÉõ

İstek, arzu. Maksat. Aranan yer. Bahis.

ÇáãóØúáóÈõ (Ì) ãØÇáöÈõ

Mugaylan ağacı. Muz ağacı. Hurma çiçeği. Aç. Aciz.

ÇáØøóáúÍõ (Ì) ÃØúáÇÍñ

Boz. Siyaha çalan toprak renkli. Hırsız. Köpek. Kir. ipek kumaş.

ÇáÃØúáóÓõ (Ì) ØõáúÓñ

Boz renk. İnce bulut.

ÇáØøõáúÓóÉõ (Ì) ØõáóÓñ

Baş ve boyun şalı.

ÇáØøóíáÓÇäõ (Ì) ØóíÇáöÓõ æ ØóíÇáöÓóÉ

Çizgi ve rakamlarla yapılan bir nevi büyü. Bilmece. Gizli kapalı şey.

ÇáØøöáóÓúãõ æ ÇáØøöáøóÓúãõ

Küçük dil.

ÇØøõáÇóØöáóÉõ

Güneş doğmak. Hurma çiçeklenmek. (--alâ) : Yönelip gelmek. Hücum etmek. (--an) : Gözünden kaybolmak. (--o) : Tırmanmak, çıkmak. Ulaşmak.

ØóáóÚó ÇáÔãÓõ Çæ ÇáßæßÈõ ÜÜÜõÜÜ ØõáõæÚðÇ

Çiçek açtı. Yapraklandı. Ok hedefin üstünden geçti. Bakmak için başını kaldırdı.(--o alâ) : Bildirdi. Gözünün önüne koydu. (--ilâ o) : Bahşetti.

ÃØúáóÚó

Üzerinde durarak öğrendi. Muttali oldu. Okudu. (--o bi) : Bildirdi. Görsün diye gönderdi.

ØÇáÚó ÇáÔìÁ

Yukarıdan baktı, gördü.(--alâ) : Bildi. (--li) : Hakim oldu. Sırrı çözdü.

ÇØøóáóÚó

Doğdu, meydana çıktı. Doldu. Taştı. Böbürlenerek yürüdü. (--ilâ) : Bildi. Başını kaldırıp baktı.

ÊóØóáóøÚó

Ortaya çıkmasını ve onu bilmeyi istedi.

ÇÓúÊóØáóÚó ÇáÔìÁ

Hilal. Fecr-i kazip. Doğum burcu. Şans.

ÇáØøóÇáöÚõ (Ì) ØõáóÚñ æØæÇáÚõ

Yüksek yer. Mikdar. Hurma çiçeği. Hurmanın ilk meyvesi.

ÇáØøóáúÚõ

Açık ve meydanda olan şey. Yüz.

ÇáØøóáúÚóÉõ

Ordunun öncü birliği. Casus.

ÇáØøóáöíÚÉõ (Ì) ØáÇÆÚ

Kasidenin ilk beyti. Güneş v.b. nin doğduğu yer ve zaman.

ÇáãóØúáóÚõ (Ì) ãØÇáÚõ

Bağ ve esaretten kurtulmak. Eşinden ayrılmak, boşanmak. (--o) : Vermek.

ØóáóÞó Ü ØõáõæÞðÇ æ ØóáÇÞðÇ

Serbestlemek. Cömert olmak. Güler yüzlü olmak. Tatlı dilli ve fasih olmak. Hava güzel olmak. Boşanmak.

ØóáõÞó ÜÜÜõÜÜ ØõáæÞÉð æØóáÇÞóÉð

(o) : Çözdü, saldı. Boşadı. İshal yaptı. Mutlak olarak söyledi. Top tüfek attı. Bir şeye nişan ve isim koydu. (--li) : Mubah kıldı.

ÃØúáóÞó

Serbest bıraktı, boşadı.

ØóáøóÞóåõ

Çözüldü, boşandı. Gitti. Koyuldu. Güler yüzlü oldu.

ÇäØóáóÞó

Koştu. İshal oldu. Acele etti.

ÇÓúÊóØúáóÞó

Serbest. Boş.

ÇáØøóÇáöÞõ (Ì) ØõáøóÞñ (Ì) ØõáøóÞñ æ ØæÇáÞ

Boşama.

ÇáØøóáÇÞõ

Kayıtsız, şartsız. Cömert. Güler yüz. Doğum sancısı.

ÇØøóáúÞõ

Talak. Serbest bırakma. Sakin gece.

ÇáØøóáúÞóÉõ

Güler yüz. Serbest bırakılmış.

ÇáØøóáöíÞõ (Ì) ØõáóÞóÇÁ

Kayıt ve şart konmamış olan muayyen olmayan. Bir şeye karışmamış(su).

ÇáãõØúáóÞõ

Maktulün öcü veya diyeti alınmamak. Yere hafif yağmur düşmek. Azalmak. (--o) : İptal etmek. Heder etmek. Hakkını vermemek.

Øóáøó Ïóãõ ÇáÞóÊíá ÜÜÜöÜÜ ØóáÇ æ ØõáõæáÇð

Hoşa giden güzel şey. Hafif yağmur. Çiğ. Süt. Yaşlı, ihtiyar.

ÇáØøóáø (Ì) ØöáÇóáñ æ Øöááñ

Harabe. Evde oturacak ve yemek yenecek yer. Otomobil veya geminin tavanı.

ÇáØøóáóáõ (Ì) ÃØúáÇóá æ Øõáõæáñ

Gecikmek. (--o) : Bağlamak.

ØóáÇó ÜÜÜõÜÜ ØóáúæðÇ æ ØóáÇóæóÉð

Her şeyin küçüğü. Yavru. Ceylan yavrusu. Ağızda kuruyan tükürük.

ÇáØøóáÇó (Ì) ÃØúáÇóÁñ æ ØöáÇóÁñ æ Øõáìñø

Güzellik, parlaklık. Sütün üzerindeki ince kaymak. Ağızda kalan yemek parçası.

ÇáØøóáÇóæóÉõ

Su yosun tutmak. (--o bi) : Boyamak, yağlamak. (--o) : Kaplamak. Sövmek. Bağlamak.

Øóáóì ÇáãÇÁ ÜÜÜöÜÜ ØóáúíÇð æ ØöáÇÁð

Ceylan yavrusu.

ÇáØøóáì (Ì) ÃØúáÇóÁñ æ ØöáÇóÁñ

Sıvanan sürülen şey: katran, çamur, yağ…Halis gümüş.

ÇáØøöáÇóÁõ