Zarar vermek.

ضارَهُ كذا ـــِــ ضَيْرًا

Zalimce, haksızca.

الضِّيزَى

Kaybolmak, yok olmak.

ضَاعَ ـــِــ ضَياعًا

Kaybetti.

أضَاعَ و ضَيَّعَهُ

Gelirli arazi. Karlı iş ve meslek. Mal mülk.

الضَّيْعَةُ (ج) ضياعٌ و ضِيَعٌ

Yaklaşmak, meyletmek, alışmak. (--an) : Yan çizmek. (--min) : Korkmak. (--o) :Misafir olmak. Misafir kalmayı istemek.

ضافَ إليه ـــِــ ضيْفًا و ضِيافَةً

Yaklaştı, alıştı. (--o , ilâ) : Ekledi, ilave etti. Nisbet etti. (--o) : İmdadına yetişti, kurtardı.

أضافَ إليه

Meylettirdi. (--o) : Misafir etti.

ضَيَّفَ الشىء إليه

Sığındı. Misafir kalmayı istedi.

اسْتضافَ فلانًا

Misafir.

الضَّيْفُ (ج) أضيافٍ و ضُيوفٍ و ضياف و ضِيفانٍ

Birbirine girmek, sıkışmak, daralmak.

ضَاقَ ـــِــ ضَيقًا و ضِيقاً

Üzüldü, canı sıkıldı, zoruna gitti. Aciz kaldı.

ضاقت حيلتُه و ضاق با لاَمْرو ضاق به ذَرْعًا وضاق صدره به

Sıkıştırdı, müsamaha etmedi.

ضايَقَهُ فى كذا

Daraldı. Geçimsizlik etti.

تَضايَقَ

Güç ve zor iş. Boğaz (denizde).

المَضيقُ (ج) مضايق

Zulüm ve haksızlık etmek. Küçük düşürmek. Hakkını yemek.

ضامَهُ ـــِــ ضَيْمًا

Zulüm, haksızlık.

الضَّيمْ