Hakaret etmek. Damar ve kalb atmak. (--o) Vurmak, dövmek, çarpmak. Para basmak. Sayıları çarpmak. Kurmak, sokmak. (--li o) Zaman tayin etmek. Hisse ayırmak. Kuşatmak, (--alâ o) sıkıştırmak. Vergi yüklemek. (--o bi) Karıştırmak.

ÖóÑóÈó ÇáÔìÁ ÖóÑúÈð æ ÖóÑóÈÇäðÇ

Gitmek, uzaklaşmak. Rızık peşinde koşmak.

æ ÇáÑÌõáõ Ýì ÇáÃÑÖ

Vazgeçmek.

æ Ü Úä ÇáÃãúÑ

Bir renk diğerine çalmak.

æÜ Çááæäõ Åáì Çááæä

Tutmak, avuçlamak. İşini bozmak.Tasarruftan men’etmek.

æ Ü ÝáÇä Úáì íÏ ÝáÇäò

Kaldırıp atmak, yüzüne bile bakmamak.

ÖÑÈ Èå ÚõÑúÖó ÇáÍÇÆØ

Misal getirmek, misalle acıklamak.

æ Ü áå ãóËóáÇð

Bir yerde oturup kaldı. Durdu. Başını önüne eğdi. İşçiler grev yaptı. (--an): Vazgeçti.

à óÖúÑóÈó Ýì

Vuruştu, dövüştü. (--li, fi): Ortak iş yaptı.

ÖóÇÑóÈóåõ

Hareket etti, çarpıştı. Dalgalandı. Bozuldu.

ÇÖúØóÑóÈó

Benzer. Şekil. Sınıf, nevi. Çarpma.

ÇáÖøóÑúÈõ (Ì) ÃÖÑÇÈ æ ÃÖúÑõÈ æ ÖõÑõæÈ

Vuran. Benzer, eş. Çeşitli develerden bir kaba sağılmış süt.

ÇáÖøóÑöíÈõ (Ì) ÖõÑóÈÇÁõ æ ÃÖóÑóÇÈñ

Yün, pamuk v.b. halkası (eğirmek için hazırlanmak). Tabiat, karakter. Vergi.

ÇáÖøóÑöíÈóÉõ (Ì) ÖÑóÇÆöÈõ

Birinden sermaye, diğerinde iş olmak üzere meydana getirilen ortaklık.

ÇáãõÖóÇÑóÈóÉõ

Pazar durgun olmak. Hayvan tepmek. (--o): Yarmak. Kazmak. Bir kenara atmak.

ÖóÑóÍóÊö ÇáÓøõæÞõ ÜÜÜõÜÜ ÖõÑõæÍðÇ

Kazılmış. Kabir. Yarık.

ÇáÖøóÑöíÍõ (Ì) ÖóÑÇÆÍõ

(=)

ÇáÖøóÑöíÍóÉ (Ì) ÖóÑóÇÆÍõ

Zarar vermek, rahatsız etmek. (--ilâ) : Mecbur etmek.

ÖóÑøóåõ æ Èå ÜÜÜõÜÜ ÖóÑøðÇ æ ÖóÑóÑðÇ

Muhtaç ve mecbur etti.

ÇÖúØóÑøåõ Åáíå

Zarara maruz kaldı.

ÊóÖóÑøóÑó Èå Ãæ ãäå

Fakirlik, hastalık, kötü hal gibi nahoş şey.

ÇáÖøõÑøõ

(=)

ÇáÖøöÑøõ

Sıkıntı. Hastalık.

ÇáÖøÑóÑõ

Sıkıntı. Kötürümlük. Zarar veren durum.

ÇáÖøÑÇÁ

(=) Kuma. Hased.

ÇáÖøóÑøó Éõ (Ì) ÖóÑóÇÆÑ

İhtiyaç. Çaresiz sıkıntı. Meşakkat.

ÇáÖøóÑæõÑóÉõ (Ì) ÖóÑóÇÆÑõ

Zarara uğramış. Kör. Kıskançlık.

ÇáÖøóÑöíÑõ (Ì) ÃÖöÑóøÇÁõ

Zarar.

ÇáãóÖóÑóøÉõ (Ì) ãóÖóÇÑ

Öğütücü diş.

ÇáÖøöÑúÓõ (Ì) ÃÖúÑÇÓñ æ ÖõÑõæÓñ

Sesli yellenme.

ÇáÖøõÑóÇØõ

Çocuk anasını emmek. Hayvan zayıflamak. (--ilâ, li) Boyun eğmek, yalvarmak.

ÖóÑóÚó ÇáÑÖíÚõ Ü ÖõÑõæÚðÇ

Benzedi.

ÖÇÑóÚóÉõ

Boyun eğdi, yalvardı.

ÊóÖóÑóøÚó Åáíå æáå

Meme.

ÇáÖøóÑúÚõ (Ì) ÖõÑõæÚõ

Güzel memeli. Hurma ağacının dikeni. Acı ot. Cehennemde bir nebat.

ÇáÖøóÑöíÚõ

Kükremiş arslan. Yiğit, kahraman.

ÇáÖøöÑúÛóÇãõ

Tutuşmak, yanmak. Hiddetlenmek. Acıkmak. Gayret etmek.

ÖóÑöãÊö ÇáäÇÑõ ÜÜÜóÜÜ ÖóÑóãðÇ

Ateş tutuştu. Yayıldı.

ÇÖØÑãÊ ÇáäøóÇÑõ

Alev. Ateş tutuşturmaya yarayan şey.

ÇáÖøöÑóÇãõ

Sağlamlaştırdı. Üzerine düşürdü. Alıştırdı. Teşvik etti.

ÃÖúÑóÇåõ

Ava alıştırılmış hayvan. Ete düşkün canavar. Ekine giren hayvan.

ÇáÖøóÑöì (Ì) ÖóæÇÑò