|
Gülmek. Şaşırmak, heyecanlanmak. (--min, bi) Alay etmek. |
ÖóÍößó ÜÜÜóÜÜ ÖóÍößðÇ æÖÍößðÇ |
|
Gülünç. |
ÇáÃÖúÍõæßóÉõ (Ì) ÃÖÇÍíßõ |
|
Tebessüm ederken görülen dişler. Köpek dişinin yanındaki azı dişi. |
ÇáÖøóÍößóÉõ (Ì) ÖóæÇÍößõ |
|
Hayret. Hurma tomurcuğu. Çiçek. |
ÇáÖøóÍúßõ |
|
Çok gülünç. |
ÇáÖøõÍúßóÉõ |
|
Çok gülen. |
ÇáÖøõÍóßóÉõ |
|
Güneş dokunmak. Terlemek. Kuşluk yemeği yemek. |
ÖóÍöìó ÜÜÜóÜÜ ÖóÍúæðÇ æÖõÍõæðøÇ |
|
Kuşluk vaktine girdi. Kuşluk namazı kıldı. (--o) : Uzaklaştı. Açıkladı, meydana çıkardı. |
ÃÖúÍóì |
|
Kurban kesti. Teberru etti. (--an) : Yavaş davrandı. |
ÖóÍøóì ÈÇáÔÇÉö æäÍæåÇ |
|
Kurbanlık. |
ÇáÃÖúÍÇÉ (Ì) à ÖúÍðì |
|
(=) |
ÇáÃÖúÍöíÉõ (Ì) ÃÖÇÍöìø |
|
Açık, meydanda. Şehrin kıyısı. Sur dışı. |
ÇáÖøóÇÍöíóÉõ (Ì) ÖæÇÍ |
|
Kuşluk vakti. Güneş aydınlığı. |
ÇáÖøõÍóì |
|
(=) |
ÇáÖøóÍúæõ æó ÇáÖóøÍúæÉõ |
|
Kuşluk vakti. Kurbanlık. |
ÇáÖøóÍöíøóÉõ (Ì) ÖóÍóÇíóÇ |